• (bkz: mevlana)
  • kategorizasyon hastaliginin antitez idir. hayatın ve insanlarin sadece 5 seçenekten ibaret olmadığını öğretir.
  • hayatı bir tadında yaşamaktır.
  • mevlana'nın süper icadı. evet alaycıyım bugün itibariyle ama haşa mevlana'yla bir derdim yok, derdim "olduğu gibi kabul etmek" yaklaşımının muhattaplarıyla.

    herşeyiyle sevmesen de sevgi beslediğin ve değiştirmeye çalışmadığın insanları hayatında barındırma şeklin, aracın, yolun "olduğu gibi kabul etmek".

    insan gerçekten sevdiklerini hem olduğu gibi kabul eder hem de değiştirmeye çalışır. kimi sevip kimi sevmediği anlıyorum yaşamımın ikinci dalyasının başında.
    sana müdahale etmiyorsam seni seviyor sayılmam. thank you every body...
  • olanı olduğu gibi kabul etmek bence tam bir erdem. kimse bu eren valla örnek almak istiyorum kendime onu.
    o ol demeden olmadığını biliyorum, buna eminim. sözde değil bu iman, yaşadım reelde. denedim, denedim, sonra bir de tersini denedim hiç bir şey denemedim sırf olsun diye. vazgeçiyormuş gibi yaptım haftalarca, inanmaya çalıştım buna. madem iyi şeyleri beklediğim için hep, hiç başıma gelmiyordu ben de beklememeyi bekledim. sonuç, hüsrana komşuydum.

    gel zaman geç zaman gün şimdi, tamam yaşadın bir akıllan değil mi, hep mi kopya etmiş gibi aynı hataları yapar insan. mesela bir kere susmayı denemem lazım, bu kadar konuşulmamışı ancak çok konuşarak başarabilir insan.

    sağlığım için bazı şeyleri anlamadan kabul ediyorum, bunu da anlamam şart değil. sevmiyorsa "neden" denmez. hayır dense bile adam gibi tatmin edici cevabı yok bunun. yok sebeplerin bir araya gelmesi lazım mış, yok görmek için bile neler neler oluyormuş kim neye tutunuyormuş bir sürü terimselli zırva. kusura bakmasın seviyorum psikiyatristimi ama o anlattıklarını hiç dinlemedim. tamam deneyimlerinden anlattıklarını anlayacağımı düşünmüş olabilir hatta bunun için de bilgisine sarılmış olabilir ama görme sistemiyle ilgilenmiyorum. ve hiç de umrumda değiller. aklımda bile kalmadı adları. o kadar ki nefret ediyorum bile. bariz duygu hissettim ismi neyse onlara. cehenneme gidebilirler.

    ben umut diyorum, uçan kuş ya nasıl beni o artık tamam artık bitmeli artık her şey denendi ve olmadı artık bakma dediğim yere nasıl uçurur. nası baktırır nasıl başlatır.
    bahardan mı lityum eksilmesi mi bilmiyorum ama. sahici dengesizliğimin dengeleri baya zor duruyor.

    ya saçma bir alakasızlık başlıkla ama oturuyorum bir kafede. yanımdaki kızların konuşmasını da yazayım bari. iki kız, normaller uzaktan belli değil konuştukları akıllı sanarsınız işte. teki diyor ki iki saattir süren sevgili dedikodularına ek olarak ; "kendini garantiye almak ilişkiyi çok sıkıcı yapıyor, monoton oluyor. ama ordaki güven duygusu da çok güzel".. bravo dedim, bu lafı beşiktaş da değil de konya da bir kız etse, uzağa gitmeyim hadi değişik ilçe de biri etse "vayy kezban, ataerkil toplumun dayatması, kadın kendini sağlama almak için erkeğe muhtaç, bir kadın bunu isterse erkek napmaz, sevgi-aşk değil de mühim olan belediyeden tasdikli bana bak belgesi".. olurdu. sürekli evde dizi izliyorlarmış işte bişeyler yiyorlarmış bunu hangisi etti bilmiyorum ama kız dışarı çıkmak istiyor bunu anladım. kız zaten ooo uçarı ve havai bilmem nerdeki konser için karaborsa bilet aramak derdinde. ama işte garanti ve güvence.

    işte bunlar hep aşk değil di mi. neyse banane. onlara rağmen güzel bakmışım ben çevreme. bir kadın yanıma geldi, "kızım, çok güzelsin"li bir dizi adı söyledi. o sırada telefonda konuşmam bile bu diyaloga girmeme engel olamazdı zaten, durdurdum arkadaşımı, hangi dizi filan sordum. s televizyonu mi kanal s mi ne dedin kadın da. zaten ben dizinin adından anlamıştım da neyse. allahtan kadına içimdeki nefreti kusmadım ya. kendimi seviyorum bunun için. düşününce kadın zaten f tipi olsa bir kere taban ona kızamam, ikincisi hem öyle olsa kanalın adını böyle demezdi. neyse ucuz atlattım.
    annemin dediği gibi içi beni dışı eli yakar olacaktı neredeyse. tamam, kendimi övme sözlerini bırakıyorum da.
    işte bu kızların aşk anlayışı normal, onların lityum düzeyi referans ağırlığında onlar sözüm ona sağlıklı ya ben.
    o değil de asıl durum başka. şimdi çocuk sevgisi gözünden akan birine, geçen hastaneye gittiğimde bunu da sorduğumu ve doktorun çok zor evlenmeden bağlatmak, kanunen de yasak galibalı önüme bir sürü prosedür sunduğunu nasıl anlatırım ki, kendiyle bu kadar içe içe olan ve düşüncelerini bir türlü olgunlaştıramayan benim anne olmak istemediğimi.
    o yüzden diyorum, zorladın olmadı. artık bırak, olduğu gibi kalsın.
  • en zoru. olduğu gibi kabul etmek zor olduğundan, olanı şekillendirmeye çalışıyoruz. olmuyor tabi.
  • olduğu gibi görünmeyen kişiler söz konusu olduğunda gerçekleştirmesi zor eylem.
  • olduğu gibi kabul edilmek isteyenlere özgü bi olay olsa gerek.
  • durumu kabul ettiğimiz anda konu fark etmez , insan zihni analize başlar. haliyle çözüme adım adım yaklaşmak anlamı taşır. sonuç, sorun olarak gördüğünüz her ne ise tamamen ortadan kalkmasa bile sizin için kabul edilebilir bir noktaya gelebilir.
hesabın var mı? giriş yap