• azeri türkçesinde ekim
    (kaynak: aztv xeberler'den yeni aya girdikçe öğrenme yöntemi)
  • türkçeye dünyayı sarsan on gün olarak da ekim olarak da çevirileri bulunan eisenstein filmi.

    potemkim zırhlısından sonra çektiği bu filmde bir öncekinden çok farklı bir deney içine giren eisenstein gene belgelere ve olaylara dayanarak çekmiştir filmini.

    özellikle köprünün kalktığı bölüm ve köprü üstündeki ölü at sekansı sinema tarihi için önemli ve klasikleşmiş sahnelerdendir.
  • sergei m. eisenstein tarafından yapılan 1927 tarihli filmdir.

    1926 yılında yapmış olduğu bronenosets potyomkin filminin tanıtımı için almanya'ya yola çıkarken "ümit vaat eden" bir yönetmen sıfatında olan eisenstein tanıtım sonrası döndüğünde kültürel bir superstar olarak anılmaya başlanmıştı. o dönemde bolşevik zaferin onuncu yıldönümünü kutlama hazırlıkları çerçevesinde çar'ın tahttan indirilmesinden, lenin ve yandaşlarının ilk zaferine kadar uzanan zaman diliminin beyazperdeye taşınması konulu zorlu bir film projesini hevesle kabul etti.

    hiçbir masraftan kaçınılmayan projede büyük kalabalık sahneler ayarlandı, gereken zamanlarda rahat çalışabilmesi için trafik yönleri bile değiştirildi ağır bir çalışma temposunun ardından film tam beklendiği tarihte hazır oldu fakat çok olumlu eleştiriler almadı. pekçok kişi tarafından izlenmesi zor ve karışık olarak nitelendirilen filmle ilgili eleştiriler arasında lenin'e az yer verildiği ve yönetmenin kurguyu tekrar yapması gerektiğini söyleyenler bile çıktı.

    sinemanın potansiyeline sınırsız bir inanç besleyen ve konuyla ilgili sınırsız bilgi sahibi olan eisenstein tartışmasız sinemanın ilk 50 yılına ağırlığını koyan şahsiyetti. bu film de onun sinema kuram ve uygulamasının en saf, inandırıcı örneğidir. filmde çar'ın heykelinin devrilmesi, köprünün kaldırılması gibi çok sayıda nefes kesici sekans yakalayabilmek mümkün.

    yönetmenin almış olduğu mühendislik eğitiminin etkisini kurgudaki katedrallere özgü karmaşıklıkta bulabilmenin yanısıra derinlere indiğinizde gerçekleşeceğine inandığı cesur bir yeni dünyanın eşiğinde duran sanatçının coşkusunu hissedebilirsiniz.
  • -lenin'in finlandiya'ya kaçışı
    - temmuz günleri
    - kornilov darbesi
    - kışlık saray'ın ablukaya alınması
    gibi belli başlı olayların ayrıntılarıyla işlendiği yapıt.

    özellikle kornilov darbesi'ni o kadar güzel anlatmış ki eisenstein, bizim darbe sevdalıları, işçi partilileri ve mdd'liler iyi izlesinler.

    filmde bi' menşevik olaylar çığrından çıkmış, devrime çok az kalmışken, herşeyi demokrasi içinde şiddetsiz yapalım şeklinde kürsüde konuşuyor, o an eisenstein adamla ağır taşak geçiyor altyazıyla tam bir komedi, geri alıp alıp izledim, süperdi.
  • zamanında rusya'da lenin'in resmini tanıyıp gösterebildikleri andan itibaren bebeklere takılan isim "oktiyabr" (ekimciler)
  • homo sapiens'in 300.000 yillik yürüsünde seytanin bacagini kirabildigi o kutlu anlardan birinin yüzüncü yil dönümü * dolayisiyla, kocaman bir orkestra bizi yerlerden göklere sürüklerken, onarilmis 112 dakikalik versiyonunu izleme bahtiyarligina erdim gecen haftasonu.

    eisenstein * gibi günümüzü etkileyen bir dahinin, şostakoviç'in * müzigiyle diktigi bu anitin hasmetini kelimelere dökmek zor. evet, carin heykelinin yikilmasi (1921) gibi kronolojiye uymayan isler var mi, var. lakin bu bir belgesel degil, alisildik üzere herhangi bir bas rolü, öykünün cevresinde sekillendigi bir basrolü olmamasi, eserin bir film oldugu gercegini degistirmez. basrol ayaklanmanin, devrimin. sanatcinin yasanilanin büyüklügü karsisinda gösterdigi taskinligi, anlatma derdini anlamak, avantgarde'in isigini hissedebilmek de sanata dahil. bir yerlerde eisenstein'in marxist'ten öte leninist oldugunu okumustum, oktyabr bana bunun dogru bir saptama oldugunu gösterdi. hani the purple rose of cairo'da da vardir ya, kislik saraya yürüyenler kac kere cagirdilar da, alemin icinde kalkip orkestrayi asmayi gözüm yemedi :)

    hee troçki * var, epey de var. ee olmasi da lazim, oynadigi önderlik rolü yadsinacak degil ya. evet, stalin de tarihe uygun sekilde repliksiz, kisacik gözüküyor. ve evet milletin sarayi aldiktan sonra yaptigi yagma, hirsini bir yerlerden cikarmak icin yaptigi vandallik da gösteriyor, buna karsi gelip kaosu dizginlemeye calisanlar da. filmin 1960'lara kadar yasakli olmasi utanc verici, hele filmin halka degil elitlere yönelik oldugu elestirisi kalas bir halkcilik anlayisinin yansimasi. asil bunu yapmak elitciliktir; "halk aptal anlamaz"a yeni kilif uydurmus, vasifsizlar! bos popülizm, öncü sanat degildir. bunu yapanlar devrimin ruhunu anlamamis, fonksiyonerlerdir, tarihsel olarak yenilmislerdir.

    filmde devrimi, ayaklanmayi birebir yasamis iscilerin, tayfalarin, kizil ordu mensuplarinin, partizan ve komutanlarin da yeraldigini söylemeden gecememek lazim: nikolai podwoiski (petrograd devrim komitesi baskani), vladimir antonov-ovseyenko (gecici hükümeti teslim alan kizil ordu komutani, 1938'de kursuna dizilmistir), grigori zinoviyev (petrograd sovyetinin genel sekreteri, 1936'da kursuna dizilmistir)

    köprüdeki ölü at gibi can yakan sahnelerin yanisira, aleksandr kerenskiy'nin tavuskusu otomatinin ardina girdigi yanilsama gibi, menseviklerle ciddi kafa bulundugu sahneler gibi komik sahneler de unutulmaz.

    john reed'in hakkini yememekle birlikte eisenstein'in amerikali gazetecilerin "senaryoyu kim yazdi?" sorusuna "parti!" yaniti, bence filme dair muhtesem bir tanimlama.
  • olağanüstü müzikleri dmitri şostakoviç'e ait olan başyapıt.
hesabın var mı? giriş yap