• necip fazil kısakurek in siir kitabının adı
  • necip fazıl kısakürek'in hayatını anlattığı kitabı. kitabın büyük kısmı abdülhakim arvasi'ye ayrılmıştır.
    üstâdın tüm eserleri gibi türkçe dersi niteliğinde bir kitaptır. necip fazıl, nazım hikmet ve dönemin diğer birçok kaleminden bahsetmiştir. birbirine kutup kutba zıt olan iki şairden birinin diğerinden bahsetmesi okunmaya değerdir, bu açıdan okunması tavsiye edilir.
  • şanslıysanız ; "sen ve ben "olmadan önce, şanssızsanız "sen ve ben "den sonra bahsi gecen iki kişidir "o ve ben". her biri birbirinden farklı kişiler haline gelirler. anlaşılır ki yalnız "zamir" değil, insan da değişirmiş. (bkz: zaman)
    dostunuz olur o, babanız olur, sevgiliniz olur... bazen yabancı olur...

    "bir o vardı, eskiden. benim bir yerime bir şey olsa benden çok onun yüreği sızlardı. birkaç gün görmesek birbirimizi özlemi duyardık içimizde. laf olsun diye değil bu sözüm hakikaten özlerdik, candan...

    o vardı, eskiden. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.içmek dedim de sözüm ona biz içtik mi ikimizde “yalaktan” içerdik rakı denen mereti... "*
  • sait faik abasıyanık'ın bir şiiri. bir vapurun içinden "o"na koşanlara ithafen...

    sana koşuyorum bir vapurun içinden
    ölmemek, delirmemek için.
    yaşamak; bütün adetlerden uzak
    yaşamak.
    hayır değil, değil sıcak
    dudaklarının hatırası
    değil saçlarının kokusu
    hiçbiri değil.
    dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
    ben onsuz edemem.
    eli elimin içinde olmalı.
    gözlerine bakmalıyım
    sesini işitmeliyim
    beraber yemek yemeliyiz
    ara sıra gülmeliyiz.
    yapamam, onsuz edemem
    bana su, bana ekmek, bana zehir
    bana tad, bana uyku
    gibi gelen çirkin kızım
    sensiz edemem.
  • necip fazıl kısakürek'in 1965 tarihli otobiyografisi.

    --- spoiler ---

    -akşamları gezintiye çıkan bahriyelilerin kılıkları,bal peteğindeki hendese şiirine uygun intizamları,hususiyle insanı ...

    --- spoiler ---
  • demiş ki sait faik;

    "ölmemek, delirmemek için"

    işte.. bu kadar.
    bazen bi his var olur insanın içinde dile getiremediği. anladığı ama kendine bile anlatamadığı. o hissi anlatacak kelimeleri bulamadığı. ama iliklerine kadar hissettiği ve hem kendine hem o'na anlatmak istediği. içimde aylardır dolanan böyle bir hissin kelimelerini sait faik bulmuş, önüme koymuş. ben daha fazla bir şey söyleyemiyorum üstüne. benim kelimelerim hala yok.

    işte ey sevgili,
    yaşıyorsam değil. ölmüyorsam.. delirmiyorsam.. sayendedir. ki bu, benim için nimetten olduğunun en büyük delilidir.
  • hayatının ilk büyük vicdan azabı olarak ölen kız kardeşi selma ile arasında geçen şu olayı anlatır bu eserinde:

    "-ağabey demişti;bu elmayı sana vereyim de o parayı bana ver!biraz ısırdım ama ziyanı yok,değil mi?

    pırıltılı lira çeyreğini vermiş,fakat elmayı da almak gibi bir gaflete düşmüşüm.

    sonra sonra dövündüğümü hatırlıyorum:

    -ah,niçin lira çeyreğini verdim de hafifçe ısırılmış elmayı kendinde bırakmadım?niçin <<o da senin olsun!>> diyemedim.

    hayatımın ilk büyük vicdan azabı budur." (o ve ben-sy 34)
  • kitaptan:

    "yine bir ândı. günahlarımdan bahsediyor, kendimi hudutsuz günaha batmış görüyor, kimseye eş olmıyacak bir günahkârlık çapında buluyordum. bu şikâyetten de bir teferrüd, gizli bir benlik ve gurur kokusu almış olacaklar ki, şu müthiş cevabı verdiler:

    - daha ne günahkârlar gelip geçti bu yoldan... seninki de ne?..

    çarpılıp kaldım. yani:

    - sen onda da bir şey değilsin, merak etme!..

    demek istiyorlardı.
    nefs hilesine ne harikulâde karşılık."

    bu hilede debelenip duranlara gelsin.
  • necip fazıl kısakürek üstâd'ın otobiyografisi. lâkin üstâd bu kitapta hayat hikâyesine kenarından köşesinden, önemli noktalara özet mâhiyetinde yer vererek değinmiş. yani öyle kare kare tüm hayatını paylaşmamış okuyucusuyla; mürşidiyle (seyyid abdülhakim arvâsî) tanışmasından evvelki hayatını şöyle bir anlatmış, sonrasını ise hep "o"na ayırmış, "o"nu anlatmış. hattâ öyle ki, kitabını "tanıyıncaya kadar" ve "tanıdıktan sonra" şeklinde bölümlendirmiş, ve hattâ "tanıdıktan sonra"sına daha fazla önem göstermiş. dolayısıyla, okur gözüyle değerlendirirken kitap için "üstâdın hayat öyküsü" demekten ziyâde, "fikrî muhasebesi" desek daha yerinde olur sanırım.

    üstâd kitabın başında ailesini ve doğduğu mekânı tanıtırken dedesinden çok güzel bahsetmiş. okurken öyle bir dedeye sahip olmanın hayâlini kuruyor insan; keşke daha fazla bahsetseymiş o büyük insandan!

    küçük yaşta vefat eden kardeşi selma'dan bahsettiği satırlar ise dehşet! okurken üzülmemek mümkün olmuyor; hele de kardeş kaybının ve pişmanlıkların anlamını -ne yazık ki- daha iyi biliyorsanız!

    evet, bir otobiyografi ama, kitabın adı bile saygı yüklü vesselâm! "ben ve o" dememiş büyük adam!
  • o nun * ile tanışmasına kadar ne kadar kibirli olduğunu kendi dilinden dinleyebileceğiniz necip fazıl kitabı. her cümlesinde buram burak kibir kokuyor ve bunu kendiside çekinmeden söyleyebiliyor. ben seçilmiş insanım demesine ramak kalıyor neredeyse.
hesabın var mı? giriş yap