• ya da diğer adı: ali isfendiyari.
    ya da nima. şiir-i nima...
    çağdaş iran şiiri'nin babası olarak gösterilen farisi şair.
    şeb / efsâne gibi şiirleri vardır.

    **

    "nîma yeni bir düşünce ve yeni bir bakış açısıyla, eşine az rastlanabilen bir cesaretle farklı bir pencereden bakarak yeni kavramlar, yeni kelimeler ve ifadeler, kelimeler ve ifadeler arasında farklı ilgiler, değişik teşbih tarzları, tamamen farklı yeni ifade tarzları ile şiirin tarzını değiştirmede oldukça başarılı oldu. yeni bir tarzın hem içyapı ve hem de fiziksel açıdan nasıl yapılması gerektiğini detaylarıyla son derece yeterli bir şekilde kavramış olması onun bu alandaki başarısının temel etkenlerindendir. o, bu çağda yenilikçiliğin ve yeni şiirin; zaman zaman yeni medeniyetin ve gereklerinin sadece bazı teşbih ve istiârelerin de yardımıyla birtakım tasvirler ve yeni ifadelerle vb. dile getirmekle yetinilerek yapılamayacağını, yenilikçiliğin; yeni düşünceyi, yeni bakış açılarını, yeni ifadeler ve kavramları, bütün bunların yanında yepyeni bir yapısal dokuyu tam anlamıyla yansıtmaktan geçtiğini çok iyi biliyordu. butün bu yenilikler onun, sonunda eski şiir kalıplarını ve tarzlarını kırıp sınırlarını aşarak yeniye yönelmesini zorunlu hale getirdi. çünkü o bunların birbirini gerektiren, bir bütünün parçaları olan ögeler olduğunu düşünüyordu. gerçekte yeni düşünce, yeni kavramlar ve mazmunlar; tamamen yeni tasvirler, yeni kendilerine uygun atmosfer, tamamen yeni çerçeveler, yeni bir dil ve ifade tarzı gerektiriyordu. nitekim öyle de oldu ve günümüz yeni gerçekçi şiiri de nimâ’nın şiirleriyle ilk adımını atarak yola çıktı, onun tarzıyla doğdu ve gelişti. bu yeni tarzın yanında elbette bir taraftan da klasik fars şiiri özgün şekliyle yoluna devam etti."

    şuradan
  • farsçadan m. bülent kılıç aracılığıyla ve yayınevi tarafından ilk kez türkçeye şiirleri çevirilen iranlı şair.

    ayrıca:

    --- spoiler ---

    "nima benim şiir yaşamımda ayrı bir asamaydı. eğer şiirimi değiştirdiyse, yani yeni bir çıkış olanağı sağladıysa, kuşkusuz ki, bu, bu aşamadan geçmiş olmam ve onu tanımış olmamla ilgilidir. nima gözümü açtı ve 'bak' dedi."
    -furug ferruhzad-
    --- spoiler ---
  • bu “kara gece” zindanında kalan benim yine
    gece, hep gece
    kulağım kervan?ın sesinde
    nima yusiç
  • sîrus tahbaz'ın "mecmua-yı eş'ar-ı kâmil-i nîmâ yûşic" isimli kitabında, nîmâ'nın
    1937 yılından itibaren yazdığı yeni şiirlerin tam listesi şöyledir:
    kaknûs-1937, gorab-1937, morğ-ı gam-1938, mî hended-1939, danyal-1939, morğ-ı
    mücesseme-1939, vay ber men-1939, pederem-1939, gol-i mehtab-1939, laşhurha-1940,
    ey âşık-ı fesorde-1940, zîbaî-1940, hane-i servili-1940, peri yan-1940, enduhnâk-ı şeb-
    1940, hibere-1940, hemsâyegan-i ateş-1940, şikeste per-1940, hende-i serd-1940,
    gomşodegan-1941, panzdeh sal gozeşt-1941, vekt est-1941, men-i lebhend-1941,
    lekkedâr-ı sobh-1941, ay âdemha-1941, yâd-1941, bû cehl-i men-1941, ne, u ne morde
    est-1941, hermenha-1942, sâye-i hod-1942, tabnâk-i men-1942, nîmâ-1942, bazgerdan-i
    ten ser gozeşte-1942,ümîd-i pelîd-1943, hâb-i zimistanî-1943, manzume be şehriyar-
    1943, ba gurubeş-1944, mâderi u peseri-1944, na revaî be rah-1944, mordegan-i mevt-
    1944, kîne-i şeb-1944, nâkus-1944, manlî-1945, pey-i dâr u çûpan-1945, behan ey
    hemsefer ba men-1945, gene est harab ra-1945, şeb-i duş-1946, rûz-i bist u nehom-
    1946, hebab-1946, şeb-i kûrok-1946, kâr-i şebpa-1946, vekt temam-1946, ki mî hended?
    ki giryan est?-1946, ez imaret-i pederem-1946, horus mî hâned-1946, u ra seda bezen-
    1946, pâdişah-ı feth-1947, ez dûr-1947, gendna-1947, rûy-i cidarha-yi şikeste-1947, der
    furubend-1948, nâm-i be'zi neferat-1948, ûd-1948, ağa tûka-1948, cuy mî giryed-1948,
    mî hended-1948, an ki mî giryed-1948, ebced-1948, mehtab-1948, der şeb-i tîre-1948, ube ru'yayeş-1948, şah-i kuhan-1948, telh-1948, ocak-i serd-1948, hengami ki girye mî
    dehed saz-1948, merg-i kakoli-1948, ba katar şeb u rûz-1949, mah-ı evvelen-1949, sûy-i
    şehr-i hâmuş-1949, cadde hâmuş est-1949, ber feraz-i dudhai-1949, bad mî gerded-1949,
    nutfebend-i devran-1950, hâd-1950, der nohoft u feraz-i dih-1950, yek nâme be yek
    zindanî-1950, der beste em-1950, çerağ-1950, der şeb-i serd-i zimistanî-1950, ta sobh
    deman-1950, henüz ez şeb-1950, morğ-i şebâviz-1950, şeb est-1950, morğ-i âmin-1951,
    hikayet-1951, kayuk-1952, âhenger-1952, der nohostin saet-i şeb-1952, hûnrîzî-1952,
    daruğ-1952, hâne em ebrist-1952, rey ra-1952, heme şeb-1952, der kenar-i rudhâne-
    1952, dıl-i fûladem-1953, ruy-i bendergah-1953, şeb-i perre-i sahil-i nezdîk-1954, hest
    şeb-1955, berf-1955, sivlişe-1956, der pîş-i küme em-1956, kik ki-1956, ber ser-i
    kayukeş-1956, pasha ez şeb gozeşte est-1957, tora men çeşm der râhem-1957, şeb
    heme şeb-1958.
  • nîmâ’nın etkileri ve yeni şiir akımı
    nîmâ’nın başlattığı bu yenilikçi hareket sonucunda, ıran şiiri, yeni şiir anlayışına
    kavuştu.180 yeni dönemde, şairliğe adım atan hemen hemen tüm şairler, o sırada günün gazete
    ve dergilerindeki şiirlerden esinlenerek şiir yapmaktaydı ve bunlardan nîmâ’yı tanıma fırsatı
    bulanlar hemen onun tarzını benimsemekte ve yollarını değiştirmekteydiler.
    bunlardan bazıları, nîmâ’nın tarzını kullandıktan ve tecrübe kazandıktan sonra
    kendilerine has bir yol tuttular. bazıları da onun tarzınl devam ettirerek yeni dönemin büyük
    şairleri arasına girdiler. bu şairlerden bazıları şunlardır;
    muhammed ali-yi islâmî (doğ. 1925) , ismail şahrûdî (öl. 1981) , menuçehr-i şîbanî
    (doğ. 1924) , feridun-i muşîrî (öl. 1926) , nâdir nâdirpur (öl. 1990) , siyaveş-i kisraî
    (doğ. 1925) , furûğ-ı ferruhzad (öl. 1966) , ahmed şamlu (doğ. 1925) , sohrab-ı sipihri
    (öl. 1980), mehdi ihvan salis (öl. 1990)....
    bu yeni dönem şairlerini, bazı edebiyatçılar bir takım gruplara ayırmışlardır. bu şairler,
    nîmâ’dan sonra, “nîmâî şiir” tarzında ilk eserlerini verme bakımından 2 döneme ayrılırlar;
    1-1320/1941-1330/1951 tarihleri arasında eser verenler.
    2-1335/1956 ile 1342/1963 yılları arasında eser verenler
  • ey insanlar

    ey sahilde uzanmış mutlu ve güleç insanlar
    suda can vermekte olan birisi var
    bildiğiniz bu hırçın ve karanlık deniz üzerinde
    bir kişi var ki sürekliliğin el ve ayaklarını çırpıyor her dem.
    bir zaman ki düşmana galip geldiğinizin hayali ile sarhoş
    kendi yanınızda beyhude zanlarla bir zaman
    yeni bir kudreti ele geçirmek için
    ellerinden bir muhtacın tutmuş beyhude sanrılarla
    bir zaman ki kolları yeni sıvamıştınız (önemli bir iş için)
    nasıl söyleyeyim şimdi size
    bir kişinin suda canını beyhude kurban erittiğini?
    ey huzur içinde geniş sahilde
    ekmekleri sofrada, kadehleri ağızda olan insanlar!
    bir kişi var işte suda sizi çağıran…
    ağır dalgalara vuruyor durmadan yorgun elleriyle
    açılmış ağzı, vahşetten dönmüş gözleri
    işte çok uzak bir yoldan görmüş gölgelerinizi
    ciğerlerinde yutkunup suları ve sürekli artan takatsizliği ile
    bu sulardan dışarıya uzatmaktadır
    bazen başını, bazen ayağını
    ey insanlar!
    o, bu uzak yoldan bakmaktadır köhnemiş dünyaya
    çığlık atmaktadır her dem yardım umuduyla
    ey dingin sahilde seyri temaşada olan insanlar!
    dalgalar sessizce sahilin yüzüne vuruyor
    öylece sarhoş, düştüğü yerde dönmektedir,
    öyle bilinçsiz ve kendinden geçmiş, çığlıklarla
    çok uzaktan tekrar işitilmektedir bu çağrı;
    ey insanlar!
    ve rüzgârın sesinde devamlı artan bir can yakıcılık
    ve onun yavaş yavaş sönen sesi
    uzak yakın sular arasından,
    kulaklarda yine aynı nida
    ey insanlar!
  • efsane

    karanlık bir gecede bir deli
    gönlünü firarî bir renge kaptırmış
    kapısında soğuk ve yalnız oturmuş halde
    bir bitkinin gövdesi gibi yıpranmış
    bir hikâyeyi kederli yapar
    ey benim gönlüm! gönlüm gönlüm
    fakir, çaresiz benim gibi
    tüm iyilikle, değer ve kavgayla
    senden sonunda bana ne geldi
    gamın yüzündeki bir gözyaşından başka
    ey fakir gönül! ne gördün ki ?
    kurtuluş yolunu kestin
    gereksiz işler yapan bir kuş’sun
    ve bulduğun her dala uçtun
    sonunda zayıf düştün mü ?
    ey gönül! kurtulabilirdin
    eğer zamanın oyununa gelmeseydin.
    gördüğün şey sadece kendindendi
    her zaman bir yol ve bir bahane
    sonunda ey sarhoş! benimle savaştın
    sen sarhoş ve dost kaldıkça
    efsane ile dostluk yaparsın
    bir dünya, daima ondan kaçar
    sana göre onunla uyumluydu
    senden daha müptelası gelmez
    efsane; onun gibi bir müptela
    onun gibi bir müptela
    kimse bu yolda saflığı görmemiş
    ah, uzun süredir bu hikayeyi anlatıyorlar
    dalın üstünden bir kuş uçmuş
    ondan geriye, bir yuva kalmış
  • okan alay'ın farsçadan çevirdiği yirmibeş şiirden oluşan kitabı 2017'de hel yayınlarından "senin yolunu gözlüyorum" adıyla çıkmış.
  • eşi aliye 'ye yazdığı bir mektuptan,

    " sevgili ve soylu aliye,
    bana, geceleri sıkıntıyla ve uykusuzlukla nasıl baş ettiğimi soruyorsun. bir mum gibi : öyle ki, sabah olduğunda söndürüyor, ihtiyaç duyduğumda yeniden yakıyorum.

    tersine, dün gece iyi uyudum. ama ben uykuyu uykusuzluk için seviyorum. yeniden hazırım. öyle gözüküyor ki ben, uyumak denen bu rahatı, dışarıdan bir rahatsızlık gibi görünen o şeye tercih etmeyeceğim. o rahatlık seninle benim ellerimizde ve o rahatlık... bu karanlık gecede, hayaletlerle ve umutsuzlukla uzayıp giden zamanda, ah, şeytan bile tekinini esirgiyor şairden.

    pek çok kez telkin etti ; kabul ediyorum. yıllarca bunu arzuladım ve çok kötü şeyler yaptım : gerçeklikle bağım koptu, uçtum, ayağım yerden kesildi. bir kartal gibi dağa kaçtım. deniz gibi çıplak ve dalgalıydım. yaradılışın kötü doğası kalbimin kanını elime buladı. kötülüğe iyilikle, iyi davranışla karşılık verdim. yavaş yavaş bendeki iyi niyeti değiştirdiler. kolay inanırlığı, rahatlığı, çocuk masumiyetini kötümserlikle, iç daralmasıyla ve acayip günahlarla değiştirdiler.

    ah! ilahi azaplar ve cehennem ateşleri yalan olmasaydı, tanrı şairine acaba neler yapardı?

    şimdi ben sırlarla dolu bir bohça gibiyim. zamanın, payandalarını kararttığı bir yapıyım. başım şiddetle dönüyor. düşebilirim, aliye, bana göz kulak ol.

    doğru ; tekinsiz çöllerden, tehlikeli yollardan ve vahşi ormanlardan kaçtım. şimdi o manzaraların kalıntılarından korkuyorum.

    niçin? çünkü vefasız bir kızı seviyordum. sendeki ona benzer güçlü yönlerin iyi bir kaynağı var.

    öyleyse anlayışına muhtacım. yaramın büyüklüğüne bir ilaç hazırla ki yavaş yavaş önceki halime döneyim.

    söylemiştim : kalbimi aldım, korku ve titreme içinde getirip senin önüne koydum. sevgili aliye!
    nedir o sözler ; inanamıyorum! kalbime güvenli bir mekan vereceksin. don vurmuş bir yaban çiçeğinin iyileşmesi için düşünce ve sükunet gereklidir.

    nasıl da güzel senin gülümseyişlerin.

    nasıl da sıcak sesin, dudaklarının arasından kıvrılıp çıktığında.

    gülümseyişlerinin, sesinin ve öteki güzelliklerinin anısına tutkun olan kişi, "

    nima yuşic
    4 mayıs 1925
  • "bütün bu gelişmeler olurken yenilmeden ayakta kalan nima yuşic adlı azimli, ufak tefek bir adam vardır. nima'nın kaderinde farsça şiirin klasik akışını değiştirerek, ulusunun şiirsel modernliğinin en radikal adımını başlatmak vardır. rıza şah saltanatının ilk dönemlerinde ortaya çıkan radikal fikirlerin ve devrimci hareketlerin hepsi, nima'nın şiir teorileri ile bu teoriler doğrultusunda yazdığı şiirlerin yanında soluk alır. (...) nima yaklaşık kırk yıl boyunca özellikle de ülkesinin yüzyılın en çalkantılı siyasi dönüşümlerin içine çekildiği 1920'li ve 1930'lu yıllarda, memleketi hazar'ın ormanlarına ve dağlarına sığınmış ve aklına koyduğu tek vazifeye, yani bin yıllardır farsça şiiri çerçeveleyip şekillendiren biçimsel vezin tekniğinin hantal, paslanmış ve ezici prangalarını kırıp atmaya odaklanmıştır." hamid dabashi - iran ketlenmiş halk
hesabın var mı? giriş yap