• nicelik bakımından alışılanın, umulanın veya gerekenin altında olma durumu, azlık, seyreklik
  • nadirlik durumunu anlatan arabik bir kelam.
    bir de türk sinemasının duayen hatun kişisi nedret güvenç vardır, (tiyatrosunun da denebilirdi) karakter kişisidir...
  • günümüzde pek sık rastlanılmayan unisex bir isim.
  • an itibariyle yazar olma hevesleri kursaginda kalmis eski$ehirde djlik yapan kafasinda saclar diken misali el sallayan radyonet hedesi, espiri yapmakda üstüne insan tanimadigim zaat-i muhterem...
  • (bkz: azlık)
    (bkz: yokluk)
  • güzide sabri'ni kitabıdır.

    1905 yılında ilk baskısı yapılan ölmüş bir kadının evrak-ı metruke'sinden on sekiz yıl sonra, devam kitabı olarak 1923 yılında yazılmıştır.

    nedret, babası sait beyin çiftlikteki adamlarından biri olan veysel efendinin himayesinde büyümüş. tahsilini tamamladıktan sonra da anne babasının hatıralarıyla dolu çiftliğe geri dönmek istemiş.

    ailedeki diğer akrabaların çiftlik üzerinde hak iddia etmeleri sonrasında hayatlarına giren avukat ile geçmişin sır perdesi aydınlanır. sisli hatıralar ortaya çıkar. en az annesi kadar hassas ve kırılgan, en az babası kadar gururlu olan nedret, annesinin kaderine benzeyen bir aşk hikayesinin içinde bulur kendini.

    geniş zamanlarınızda : beklerim
  • ismi nedret olan bir tanıdığım yok. olsun ister miydim diye sorguluyorum kendimi. ama bir tane bile nedret tanımazken nasıl fikir sahibi olabilirim ki? ben de kendime hayali bir nedret yaratmaya koyuluyorum.

    günümüzde pek kullanılmadığı için bu ismin sahibi belki de orta yaşın üzerinde olmalı. üstelik ona ismiyle doğrudan hitap edemem diye düşünüyorum. nedret hanım demeliyim belki de. öyle ya, vakarı, asaleti var. diyelim ki şimdi o içerideki odada oturuyor. karşısında hafifçe eğilip bir selam veriyorum, söze onun başlamasını bekliyorum. bana doğrudan bakmıyor. “nasılsınız ahmet?” diye soruyor. “sağlığınıza duacıyım,” diye yanıt veriyorum. herhangi bir şey sormaya cesaret edebilir miyim bilmiyorum. “seni alakadar etmez delikanlı. fuzuli lakırdıları bir kenara bırakınız,” diye azarlayabilir beni.

    canım sıkılıyor. hayali bir nedret düşündüğüme pişman oluyorum. daha genç, daha sıcak kanlı birini düşünmeliydim belki de. sevgi, neşe ya da sema olabilir. nedret hanım’ın kaşlarını çattığını hissedebiliyorum. “onlar benim kerimelerim,” diye azarlıyor beni. “zihninden geçirirken daha itinalı olmalısın.”
    neşe, yüzünde sevimli bir tebessümle bana bakıyor. sevgi ve sema ise açıkça kıkırdıyorlar. belki aramızda hoş bir yakınlık olacak ama nereden çıktığı belli olmayan bir feridun buna engel oluyor. tanıdığım feridun da yok. dünyanın ilk feridun’u kimdi diye merak ediyorum.

    tanımadığım bunca insan hayatıma nasıl giriyor anlamıyorum.
  • başkan yardımcısıydı nedret abi.

    nedret abi çalışanlara karşı o kadar hiddetliydi ki insanlar artık illallah etmişti. halbuki nedret abi sadece çok çalışkandı. az kadroyla büyük işler yapıyordu.

    adama "nefret" lakabını takmışlardı.
hesabın var mı? giriş yap