• arkeologlar derneği istanbul başkanı ve istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi arkeoloji bölümü prehistorya bölümü'nde öğretim üyesi olan doç. dr.

    http://edebiyat.istanbul.edu.tr/…rehistorya/?p=6538
  • siirt - gusir höyük ve bursa - aktopraklık höyük kazı başkanı.
  • istanbul üniversitesi prehistorya ana bilim dalında 2018 yılı itibariyle 'profesör' olan pek sevdiğim hocam. kendisi birinci sınıflara verdiği "anahatları ile tarih öncesi" dersi ile pek sevilen bir akademisyendir. dersleri genellikle seminer tadında geçer ve ara ara sorular ile düşündürerek sorgulatır. öğrenciler ile müthiş bir diyalogu vardır. sınavlarını klasikte yapar çoktan seçmelide ama çoktan seçmeli sınavları bile klasik içerebiliyor. ezbere dayalı sorular sormaz anlattıklarını akıl süzgecinizden geçirmezseniz eğer sınavlarda sorularını anlamaya bilirsiniz. bir derste migren ağrısına rağmen dersi bırakmamış ve dersi yapmıştır. böyle de idealist bir üniversite hocasıdır.
  • necmi karul

    istanbul'da tanıdığım en beyefendi, alçak gönüllü, kaliteli insanlardandır prof. dr. necmi karul.
  • gerek beyefendiliği,gerek kişiliği ve giyim kuşamıyla tam bir centilmendir. kendisinin öğrencisi olmuş olmaktan gurur duyuyorum.
  • arkeolojiyle uzaktan ilgilenenler olarak vaktiyle arkeo atlas'tan tanıdığımız, magma dergisi arkeoloji editörü olarak izlemeye devam ettiğimiz değerli insan. karahantepe kazı başkanıdır.
  • kadının beyanı esas olamaz, artı yargılama esnasında delil kabul edilemez. edilmemeli. eğer bir kısım zevat tarafından bir takım şeylere kanaat getirmek için yeterli kabul edilen söz konusu içtihatı ve/veya ilkeyi teamül sayıp yasalaştırmaya kalkarsak bu şey bazı art niyetlilerin elinde bir kalkana, hatta çıkar sağlamaya dönük girişimlerde kullanabileceği bir çeşit silaha dönüşür. meseleye bütünlüklü bakamayan hukukçuların ıskaladığı şey şu; toplumun tamamı ya da şöyle demeli, toplumun farklı kesimlerine mensup her kadın için aynı ilke işletilemez. zira içtihat kaba taslak, ''bir kadın kendi namusunu-şerefini ortaya koyarak, bu değerleri kaybedeceğini göze alarak gerçekliği olmayan cinsel istismar iddialarında bulunmaz'' tespitine dayanmaktadır. tespit, kadın-erkek eşitliğinin hiçe sayıldığı zaman ve mekanlarda yaşamış ve/veya yaşamakta olan kadınlar için geçerli olabilir. onlar için işletilmeli sadece. çünkü tahmin edileceği üzere kadın haklı bile olsa artık o toplumda barınamaz. peki biz şimdi değişen değerler rüzgarında büyük şehirlerde neler neler görüyoruz? kadın, tahsilli bir kadın, doğrulanmış ve/veya doğrulanmamış her bir vakada yüzlerce, binlerce destekçi ile karşılanıyor. sınırlı da olsa bir kısım medya/sosyal medyada ün sahibi oluyor, hatta ''kadın hareketinin'' ikonlarından biri haline geliyor. onu böyle bir şeyi itiraf etmekte baskılayabilecek neredeyse hiç bir şey kalmıyor. oysa içtihat ne için yapılmıştı? kadını uğradığı cinsel şiddet-istismarı itiraf edebilmesi için cesaretlendirmek olabilir mi? malum kesime üye kadınlarda baskılanmak, tecrit edilmek gibi bir tehlike kalmamış gibi durmakta; dolaysıyla bu tip vakalarda kadının art niyetli davranıp çıkar elde etmek için hareket etmeyeceğinin ve/veya birileri tarafından bir başkasının itibarını yok etmek için zorla ve/veya gönüllü bir şekilde kullanılmayacağının garantisi-kesinliği yok.

    hoca hakkında yapılan konu/iddia oldukça hassas. kişi kadın değilse bile iddia sahibinin yerine kendi kız arkadaşını, eşini, arkadaşını, annesini koysun öyle bir düşünsün. ama masumiyet karinesini de sakın unutmasın.

    psikologlar bunu çokça açıklamaya çalıştı ama ikna olunduğunu zannetmiyorum. kadının cinsel tacizi itiraf etmesi hiç kolay değil'i sadece olması gereken bir pozitif ayrımcılık olarak görüyor, ancak bunun kimi örneklerde doğal bir davranış kabul edilmesini anlamlandıramıyorum. yıllarca sistemli tacize uğramak ve bu şeyi kariyerin kritik aşamaları geçildikten sonra itiraf etmek, sadece iddia sahibinin inandırıcılığını azaltır. yargı makamının farklı olasılıkları düşünmesine neden olur. bilindiği üzere post-modern zamanların en etkili silahı itibar düşürmeye-yok etmeye dönük tehditlerdir.

    hoca alanında yetkin bir isim. üniversitelerin kimi kürsülerine yuvalanmış gizli çetelerin çekemeyeceği türden bir isim hem de. daha geçenlerde alanında yıllarca ter akıtmış bir başka ismin hak ettiği bir kazıya erişmesinde katkısı olmuş. e tabi babadan torpilli akademisyen abi ve ablalar sevmeyecekler hocayı.
  • kendisini tanırım güleç yüzlü, öğrenci dostu bir hocadır. ancak şayet hakkındaki bu ithamlar doğruysa üzüleceğim. şöyle ufak küçük bir dipnot düşmek istiyorum sosyal medyadan bu meseleyi "köpürterek" sunan kişilerin çoğu bu hocanın bölümünde yüksek lisans veya doktora öğrencisi, akıllara acaba "mesleki intikam" var mı gibi şeyler getirmiyor değil. bu arada ifşa metninde gözüme çarpan bir iki husus bana meseleyi fazla tutarsız gösterdi. "yargı süreci" bitmeden herkes masumdur.
  • sadece yakın zamanda ekşi ve sosyal medya'da hakkında yazılanlara bakarak ''acaba bir hesaplaşmaya mı kurban gidiyor''u çok rahatlıkla olasılıklara dahil edebiliriz. canay alpagut vakasını bir parça ayrı tutarak düşünmelisiniz bunu. mahkemeye intikal etti ve yargılama sonucunda göreceğiz gerçeği. ancak anlaşılıyor ki hocaya karşı inanılmaz bir kin birikmiş. öyle ki, bazı aklı evveller işi hiç bir zaman kanıtlayamayacakları dedikoduları, hem de içinde açık isimler kullanarak, yaymaya kadar götürüyor. insan hayret ediyor doğrusu, ne hakla ya! ne hakla üçüncü kişilerin isimlerini onları müşkül durumda bırakacak şekilde açıkça kullanabilirsiniz! yok kürsüdeki bir başka kadınla aşk yaşamış da, kadın sonra kürsüden bir başkasıyla birlikte olunca hoca bunu kıskanmış-mış da... haydi tamam necmi karul'u biçmeyi, yatırıp kesmeyi kafaya koymuşsunuz onu anladık. e peki adı geçen olaylarda andığınız kadının ismini neden açıkça veriyorsunuz? hiç mi aklınıza gelmiyor söz konusu kadının bundan rahatsız olabileceği. özelinin böyle anlatılmasından, ki bak böyle bir şey yaşandığı bile belli değil. kadın yarın çıksa dese ki böyle bir şey asla olmadı ne yapmayı düşünüyorsunuz? kadını da müşkül durumda bırakıyorsunuz bu bir, özel hayatın mahremiyetini zedeliyorsunuz hem de işin çok başka şekilde dallanıp budaklanmasına neden olacak şekilde bir ikincisi. yarın bir gün kişilerin saygınlığına ve özel hayatın mahremiyetine karşı yargı karşısına çıkabilirsiniz sakın şaşırmayın bu da üç. bu şey aslında, kadın düşmanı-kadın düşmanı-kadın düşmanı tadında papağanlık yapıp önüne geleni kadın düşmanı diye suçlayan -aklınca karşı fikrin, fikri taşıyanın cemiyetten dışlanmasını sağlayacak- tiplerin kadın meselesinde ne kadar duyarlı olduklarını (?!) ve belli bir hesap-kitap doğrultusunda konuştuklarını da kanıtlıyor aslında.

    etrafımız aptaldan, kukladan ve çıkar kollayandan geçilmiyor. aptal ya da bir ad hominem ustası, açıkçası ayırt etmesi zor bunları. sırf farklı düşünüyorsunuz diye anında kadın düşmanı ilan edilebiliyorsunuz. e peki size karşı yapılan bu düşmanca tutum karşısında siz de bünyenizde barındırdığınız deklase kimliklerden birini kullanıp benzer bir ad hominem yapsanız n'olacak? bana saldırdı (onların lugatında aynı fikirde değiliz), alevi düşmanı bu!!! saçmalık işte. ama işte çok kullanılıyor ve kitleler üzerinde hipnotize etkisi var. her cinayet ya da anlaşmazlık politik olamaz'ı bu yüzden söylüyorlar. her türlü anlaşmazlıkta türbanlının inancını, kadının cinsiyetini, kürt'ün milliyetini, alevi'nin mezhebini ve siyah'ın ırkını öne çıkardığını düşünün. yahu alevi komşunla anlaşamadın diyelim, adamın kafada sırf bu şey varsa sen ne yapabilirsin: sırf aleviyim diye böyle yapıyorsun! örnekler çoğaltılıyor işte; sırf kadın diye ötekinin tarafını tutuyorsun! saçmalık. neyse ki halen aklı başında insanlar sayıca fazla.

    bir de o işler öyle olmuyor. kim söylediyse yanlış söylemiş. sci ya da scie indexli yayınlarına bakılır. önem arz eder. tek başına bu da değil tabi ki, bir akademisyenin her hangi bir kazıyı önceki bilimsel danışmandan alıp kazı başkanı olması çok başka şeylerle birlikte mümkün olur.

    bir üni'de ücretli ders veren kişi, o üni'de sadece ücretli ders veren bir kişidir. oranın kadrosunda değildir. aslında bu işleri babası akademisyen olan ablalara sormak lazım.

    tanrı kimseyi bu gözü dönmüş fanatik güruhun eline düşürmesin.

    editos: kendini kaybetmiş akılsız bir fanatik, içinde kişilerin açık kimliklerinin geçtiği (isim, soyisim vs) çirkin dedikoduları yazmış, bu şekilde çirkinliği yaymaya çalışmıştı. yazdıklarım tokat etkisi (tokat efektini hayal edin burda) yaratmış olacak ki bir anlığına belki de kendine gelmiş (?) ve yazdığı entryi silmiştir. vaktimizi çaldığı için biz affederiz affetmesine ya, mağdur olanlar ne yapar bilemem. yazdım, kaçtım, kuzenim yazmış, farkında olmadan yazmışım vs vs. bunların geçer akçesi kalmadı artık.
hesabın var mı? giriş yap