213 entry daha
  • etrafınızdaki narsist kişileri gördüğünüz zaman onda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu sıklıkla, içgüdüsel olarak anlarsınız: her şeyi "tam" gibi "görünmekte" ancak hiçbir zaman "tam" gibi hareket etmemektedir, güvenli gözükür güvenli değildir. hiç tanımayanlara gösterdiği bir kabuğu vardır ama çok az bile yanına yaklaşsanız bu kabuktaki parçalanmışlığı ve nasıl çaresiz bir çaba ile kabuğu yamarcasına kapatmaya çalıştığını "sezinlersiniz". narsistik kişilerle muhatap olan kişilerdeki bu, karşısındaki kişinin bir türlü güven vermemesi sezisi çok çok değerli bir şey, klinik ortamda danışana tutunmasını söylediğimiz, onu "kurtaracak" bir şey... uzaktan bu insanların kendine güvenlerinden etkilenir ve ona doğru çekilirsiniz, coşkuludurlar ve kendi etraflarında bir aura yaratmış veya yaratmaya çalışmaktadırlar. yakınlaştıkça bu auranın bir "bencillik" aurası olduğunu görürsünüz: kişi etraftaki her şeyi kendisinin çıkarına olacak şekilde "çeker" veya "iter".

    sonraki dönem psikodinamikçi teorisyenlere göre narsistik kişilikte "bencillik" görüntüsü kişinin kendisini sevmesiyle ilgili değil, aslında bunun tam tersiyle özdeş, yani bir tür hırstır. her türlü açgözlülük gibi doyurulmaz, bir nevi dipsiz bir kuyu şeklinde kişiye inanılmaz bir enerji ve inanılmaz bir tükenmişlik verir. narsistik kişi sürekli kendisiyle ilgilendiği halde hiçbir zaman rahatlamaz, hep yeterince elde edemediği korkusuyla güdülenir, bir şeyi kaçırdığı ve yoksun bırakıldığı korkusunu yaşar. daha fazlasına sahip olan herkese karşı müthiş bir kıskançlık duyar, bu noktada kendilerine karşı sevgi değil en temelde bir tiksinti duyulduğu görülür.

    burası ilginç bir nokta çünkü çok kilit: kendisinden hoşlanmayan kişi, kendi benliği ile ilgili sürekli kaygı duymaya başlar çünkü yalnızca içten hoşlanma ve onaylamaya dayanarak var olabilen iç güvenliğinden yoksun kalır. bu güvenlik ve doyumdan eksik kaldığı için kendi derdine düşmek, her şeyi kendisine istemek zorundadır. görünürde kendilerine aşık görünseler de, öz-sevgi yoksunluğuna karşı bir ödünleme savunma mekanizması gibi çalışır. psikolojide bir nevi "enerjinin korunumu" ile benzer bir işleve sahip "sevginin korunumu" yasası, kişinin sevgisini her türlü dış etkenden çekip kendisine yöneltmesine sebep olur ama narsist özünde ne kendisini, ne başkasını sevebilir. ortada bir çıkmaz oluşur.

    modern dünyanın getirdiği ve artık kanıksadığımız, neden bu kadar narsist var etrafta diye bizi düşündüren şey de oluşmuştur artık: insan yalnızca maddeleri değil, kendisini de satmaya başlamıştır. sadece emek değil, kişilikler de satılmaya başlanır. ürünlerini satmaya çalışan herkes için önce ilgi çekici bir kişilik olmak zorundadır. bu kişiliğin de aslına bakarsanız hoşa gitmesi gerekir, ama hoşa gitmesi yeterli de olmaz: enerjisi, inisiyatifi, konumuna göre farklılaşan özellikleri olabilmelidir. narsist içgüdüsel bir şekilde, yaşamın getirdiği noktada neyin pazarlanabilir olduğunu uygun ortama göre görmüş ve artık o karakteri benimsemiştir bile...
35 entry daha
hesabın var mı? giriş yap