• şiirinden bir örnek :

    acilarla kivranirken

    fırtınalar, çamlarla kahkahayla gülerken
    güneş kayboluyor yavaş yavaş ufuklarda
    bülbüller, güllere şarkılar bestelerken
    sesini duydum sahile çarpan dalgalarda.

    ümitlerimi mahvettin uğrattın beni sükutu hayale
    bana geleceksin diye her an seni beklerken
    hayatım mahvoldu, düşürdün beni bu perişan hale
    günler, haftalar, aylar elele verirken.
  • öldüğü ölümünden beş gün sonra anlaşılan edebiyatçı. istanbul gaziosmanpaşa'daki evinde yalnız yaşıyormuş. toprağı bol olsun.
  • artık bulanık resimlere karışan güzel yazar.
  • okudugum en huzunlu ask hikayelerinden birinin kahramani olmus yazar. bir hikayede onun icin yazilmis, ancak kahramana keske bu kadar haksizlik edilmeseymis. hikayesinin linki asagidaki gibi:

    http://www.sabah.com.tr/…p/rop105-20060903-102.html
  • orhan kemal'in meyhane arkadaşı bir edebiyatçı. fikret otyam'ın arkadaşım orhan kemal ve mektupları kitabında orhan kemal'in mektuplarında sık sık adının geçtiğini görürüz; "buyrukçu geldi, iki tek attık", "buyrukçuyla yine sarhoş olup dağıttık". ayrıca dillerinde dünya isimli 70'li yılların edebiyat çevresini anlatan ilginç bir anı kitabı da mevcuttur kendisinin.
  • kitaplarının artık yeni baskıları pek bulunmayan ancak bulunursa da kaçırılmaması gereken köşede kalmış artık iyice unutulmuş yazar.
    psikolojik derinliği ağır basan, kişilik analizleri ve dönemin varoluşçuluk akımlarının etkisi bolca hissedilen eski fakat modern hikayelerini topladığı (bkz: kuyularda) isimli kitabı1962 çan yayınlarından yayınlanmıştır..
    ayrıca izine rastlayanlar için;
    (bkz: katran) 1959
    (bkz: acı) 1957
    (bkz: korkunun parmakları) 1959
    (bkz: bulanık resimler) 1961
    diğer kitaplarıdır.......
  • (bkz: bir olayın başlangıcı)
    (bkz: akan sular şarap olsa)
    muzaffer buyrukçu (1 şubat 1928, niğde, fertek - 26 ağustos 2006, istanbul), türk edebiyatı hikâye ve roman yazarı.

    buyrukçu bir yaşındayken, ailesi yalova'ya yerleşti. yalova'nın koruköy ilkokulu'nda, istanbul'da yenikapı ortaokulu'nda, bir süre pertevniyal lisesi'nde okudu. aşçılık, sütçü yamaklığı, kunduracı çıraklığı, gazetecilik, inşaat işçiliği, fresecilik, pedalcılık kalorifercilik, kâtiplik ve istanbul toprak mahsulleri ofisi'nde memurluk yaptı (1950-1970).

    http://tr.wikipedia.org/…ki/muzaffer_buyrukçu#roman

    adının altında bu kadar az entry olması ona yapılan haksızlıktır. behzat ç yi seven sözlük ahalisi eminim muzaffer buyrukçu'nun eserlerini de severdi. yazık ki çok az sözlük yazarı, kimdir bilir, eserlerinden okumuştur.

    dilinin akıcılığına örnek isterseniz ;

    http://suanyisan.blogspot.com/…ezinti-06051970.html

    http://suanyisan.blogspot.com/…ezinti-22121980.html
  • üç m(is)li bir aşk üçgeni

    misli, muzaffer, mualla... bir erkek, iki kadın. yazar muzaffer buyrukçu'nun geçen hafta gazetelere yansıyan tuhaf ölüm haberinin ardından üçlü ve güçlü bir aşkın hüzünlü hikâyesi çıktı. üçlüden geriye kalan misli hanım'ı bulduk.

    çağdaş türk edebiyatı'nın güçlü kalemlerinden muzaffer buyrukçu geçtiğimiz hafta evinde ölü bulundu. istanbul'un en eski göçmen ve gecekondu semti taşlıtarla (şimdiki adıyla gaziosmanpaşa) bağlarbaşı mahallesi, menekşe sokak, 17 numaralı buyrukçu apartmanı'ndan komşuların burnunu sızlatan kokular gelmeye başladığında, muzaffer buyrukçu'nun ölüsünün başında 86 yaşındaki ilk ve son eşi misli bulunmaktaydı. muzaffer buyrukçu öleli tam dört gün olmasına rağmen, 2002'de yeniden evlendiği ilk karısı misli, kapıyı kırarak eve giren yakınlarına şöyle bir cevap verdi: 'uyuyor zannettim, üzerini örttüm.' misli ve muzaffer arnavut kökenli göçmenlerdi. evlendiklerinde önünde daha sonraları muzaffer buyrukçu'nun öykülerinde de rastlanacak nefis bir erik ağacı bulunan gecekondularında yaşamaya başladılar. ilkokul diplomasıyla müstahdemlikten memuriyete uzanan zorlu yaşamı boyunca pek çok kallavi edebiyat ödülünün sahibi olmayı başarmış muzaffer buyrukçu'nun misli'den erdem isimli bir oğlu oldu.

    'nikâhimi geri ver'
    o yıllar boyunca buyrukçu, edebiyat çevresinden kendini en çok yakın hissettiği orhan kemal'in ölümünün ardından, cemal süreya ile yakın arkadaşlığa başladı. cemal süreya, buyrukçu'yu ankaralı mualla isimli memur bir hanımla tanıştırdı. evli buyrukçu ile memur mualla arasında muhteşem bir kıvılcım çaktı. deli gibi âşık oldular. buyrukçu her fırsatta mualla ile birlikte oluyor, artık onsuz yaşamaya tahammül edemediğini anlayınca da karısı misli'ye durumu anlatıyor. büyüme çağında 14 yaşında bir erkek çocuk annesi olan misli ayrılmaya yanaşmayınca da, misli'ye 'ver benim nikahımı, şu garip mualla'nın namusunu temizleyeyim, daha sonra nikahını sana geri vereceğim,' diye söz veriyor. misli, binbir güçlükle ikna oluyor, muzaffer'in nikahını, hemen geri almak üzere salıveriyor. ancak muzaffer çok sevdiği mualla ile ankara'da yepyeni bir yaşam kuruyor. yılın ancak üç ayını istanbul'da edebiyat dostlarıyla ve oğluyla olmaya ayıran muzaffer buyrukçu, bu yeni hayatı bozmaya hiç niyetli gözükmüyor. günleri, ayları ankara istanbul arasında mekik dokuyarak geçmeye başlayan, bu yüzden zaten netameli olan ciğerlerinden sık sık rahatsızlanmaya başlayan buyrukçu'nun bir gün ankara'daki evinin kapısı çalınıyor. gelenler, 17 yaşındaki oğlu erdem ve nikâhını geri isteyen misli...

    misli hanım vazgeçmek bilmedi

    misli vazgeçmek nedir bilmiyor ve evde tam iki yıl iki kadın, bir çocuk ve bir erkek yaralı halde yaşamaya çalışıyorlar, ama olmuyor ve misli oğlunu alarak erik ağaçlı gecekondularına geri dönüyor. buyrukçu, senenin en az üç ayını gene misli'nin yanında, ama misli'ye elini sürmeden, onun yanında çok ama çok çalışarak, yazarak ve okuyarak geçirmeye devam ediyor. mualla muzo'sundan ayrı geçirdiği günleri, onun kimin yanında olduğunu tahmin ederek, susmak zorunda kalarak geçirmeye mahkum oluyor. muzaffer buyrukçu istanbul'daki evinde ağırladığı edebiyatçı arkadaşlarını misli'nin tarhana çorbasıyla ve sohbetiyle doyurmayı beceriyor bir tek.

    mualla kanser oldu
    misli çok ama çok seviyor muzaffer buyrukçu'yu. komşularına ayrıldıklarını hiçbir zaman söylemiyor, belli etmiyor ve onu çocuğu gibi koruyup, kollamaya devam ediyor. banyosunu kendi yaptırıyor, onu kulakiçlerine kadar elleriyle kuruluyor, rahat etmesini sağlıyor ama muzaffer buyrukçu gene de kurtulmak istiyor misli'den. çünkü o, diğer kadınını seviyor ve o kadın bu duruma çok ama çok üzülüyor. küçücük emekli maaşını eski karısı misli'nin eline bırakıyor, kitaplarından elde ettiği telif ücretleriyle yaşamını sürdürüyor ve oğluna onu hiçbir zaman bırakmayacağını, hep arkasında olacağını söylüyor ama mualla'nın emekli ikramiyesi çıkar çıkmaz, misli'den gizli beykoz'dan bir yer almayı planlıyor. mualla ile istanbul'da, fakat misli'den kaçak bir yaşam sürmek süslüyor hayallerini. işte tam o sırada, mualla'nın kanser olduğu ortaya çıkıyor ve mualla bir sene gibi kısa bir sürede ölüveriyor (2001). muzaffer buyrukçu yıkık bir halde istanbul'a, misli'nin erik ağaçlı gecekondudan yaptırdığı buyrukçu apartmanı'ndaki dairesine yerleşiyor. misli 82 yaşında alzheimer hastalığının pençesine düştüğü halde, 2002 yılında muzaffer buyrukçu'nun kolundan tuttuğu gibi, onu dosdoğru nikah dairesine götürüp nikahını geri alıyor. yeniden nikahlandıklarında misli 82, muzaffer buyrukçu 72 yaşında...

    ölümünden üç ay önce muzaffer buyrukçu akşam gördüğü bir rüyasını oğlu erdem buyrukçu'ya şöyle anlatır: "oğlum, akşam bir rüya gördüm. mualla kapımızın önünde beni uzun uzun yıkadı. o kadar memnun uyandım ki, sana anlatamam. ben mualla'yı çok sevdim ve onu çok özlüyorum. annenle de nikâhı artık sussun diye kıydım. çünkü mualla öldü, o kazandı! misli kazandı... nikâhı da hak etti."

    http://www.sabah.com.tr/…p/rop107-20060903-102.html
hesabın var mı? giriş yap