*

  • bu da çok oksimoron, hem misafir hem de işçi. gastarbeiter versiyonu daha tanıdık, yani el kapıları yani göt ve kan. sakin sakin mother jones : smart, fearless journalism'in haziran 2010 sayısı üzerinden gidiyorum bütün misafirişçiler yüreğimde... intajak 35 yaşında, tayland'da yaşayan bir pirinç rençberi. sene 2004, bi işçi avcısı abi intajak'a yanaşıyor ve '' koçum amerika birleşik devletlerinin sana ihtiyacı var'' diyor. ''asgaride saat başına 7 ya da 10 dolar alacan ve de sen geçici işçi statüsünde çalışırken amerikan hukuku seni koruyacak. hadi gel geeel ve de gel!''. intajak bu olaylara aşina, daha önce tayvan'da kimyasal, elektronik ve de hammaliye sektörlerinde ter dökmüş, memleketi dışında amelelik yapmak nedir ne değildir biliyor ufaktan. gurbette çalışıp eve gönderdiği parayla bir ev yaptırmış ve iki kız çocuğunu da okutmuş. ve gurbette işe gitmek-ayrıcalığını kazanmak- üzere kendisinden bir para talep edileceğini de biliyor. daha önce ikibin dolar civarı masrafı olmuş her çıkışı için, bu işçi avcısının da boşa kösteklenmediğinin bilincinde. ammaaaa daha önceleri ikibin dolara patlayacak kafadan gitme parası bu amerikanyalıdan gelen rakamı tutmuyor, avcı 11.700 dolares hesabında. intajak sağa sola öne arkaya bakıyor: memleketinde pirinç yetiştirebilir, sarımsak, mantar, bambu, kalas işine girebilir. resmi bir iş bulursa memleketinde, senede 2000 dolar kazanabilir oysa amerikanyada saati 7 dolardan yapacağı iş ona 3 senede ellibin dolar kazandırabilir. n'absam diyor intajak ve anasının evini ipotek ederek bankadan yüzde onbeş faizle kredi çekerek bu fırsata dalmak üzere angajman yapıyor. bir sürü belge ve hatta boş kağıt imzalayarak yola çıkıp geleceğine yan basıyor. 4 temmuz mübarek gününde seattle'a iniyor ve global horizons'ın altına yatıyor. bir elma tarlasında işe başlaması için ön şart olarak pasaportuna el konuyor. bir bakıyor ki etrafında kaçmasın diye gözetlenen başka hemşehrileri de var, önceleri bozmuyor moralini, çünkü saatine 8.53 dolares ödenecek, ama bir bakıyor ki işin istikrarı yok, bazı günler 8 saat çalışıyor bazı günler dört, bazı günlerse sıfır. baba diyor ben bana vaadedileni nasıl bulayım, ayrıca bir de bakıyor ki aynı yerdeki işçi kardeşleri geriye postalanıyor, eleman işin rengine uyanıyor. höööytlese kaporamsı bıraktığı serveti de bir daha geriye almamak üzere yakacak, sıkıyor bir süre dişlerini.

    neyse intajak mahlaslı abimiz bir örnek, şimdi hikayenin depresif sonuna gelmeye müsait değilim ama sadece amerikanyanın geçici-misafir işçi kontenjanı 60.000 imiş, 2010'un ilk altı ayı rakamlarına göre. usa kanunlarına aşina değilim ama federal h-2a kanunu işliyormuş tarıma geçici yabancı işçi getirmek için. bu geçici-misafir işçi getirme hikayesi nasıl sıçık ona gireyim buradan içim bayılmadan: kalifiye olsun olmasın-ki kalifiye sayılmamak da bir yalan , adam-kadın çiftte çubukta kalifiye, inşaatta, tamirde kalifiye demek ki sen onun peşindesin, illa mürekkebe banılmış iş kalifiye iş değil- geçici işçi statüsüyle bir başka ülkede çalışmak demek allaha emanet olmak demek bu bir. tanımı ve ihtiyacın çıkışı gereği o ülkede bunu ya yapan yok ya da yapabilecek olan pahalıya patladığı için seni, beni, intajak'ı avlıyorlar bu iki. geçici işçi hiç de misafir gibi ağırlanmıyor, en dirsek ya da taban çürütmeye yönelik işlerde dahi free market olayı -ki güüyyaaa rekabet üzerinden işler- işlemiyor bu üüüç. beyin, kas, dirsek demeden işi üreten sadece bir -avcı- işverenin inisiyatifine bırakılıyor ve o işverenin ipine, kuşağına, etc uymayan durumlarda o güzide misafir işçi göt altına gidiyor bu da dirt, dirty dirty dirty. çok bunaldığım için başka bir el kapıları muhabbetinde kanırtmak üzere arbeit does not macht frei diyor ve intajak kardeşime selam ederek to be continued'luyorum, bu da-saat neredeyse-beşş.
hesabın var mı? giriş yap