• genelde mezun olmaya yakın nükseden bir durumdur. dünya bir anda 'eteğimden aşşa kasımpaşa' moduna bürünür. hele de bahar gelmiş çatmışsa, şehirlerden istanbul, dallar dolu erguvansa şu yukarıda belirttiğim kasımpaşa hissi çoğalır. derslere girmek, ödevleri yapmak imkansızlaşır. gereksiz bir yaşama hissi doldurur insanın göğsünü. ne varsa yaşanan içine hapsetmek ister insan, ve hep daha daha fazlasını yaşamak ister ifadesi güç bir biçimde. sait faik bir anda ilaha dönüşür ne biliyim bir arturo bandini çıkar açılan her yeni şişenin tıpasının altından. fonda da ¨iyi hoş mezun oluyoruz da, ne iş göreceğim ben bu işin sonunda¨ sendromu durur. akademisyenlik bir anda gereksiz görünür. ¨piyasada iş bulsam¨ dersiniz, içinizden garip garip anti-kapitalist hisler yükselir. bir yere başvurmaya eliniz varmaz. hep bahar festivali sürecek zannedersiniz o zamanlar. hiç işiniz yokmuş gibi mezuniyet balosuna rezervasyon yaptırırsınız. bir de yavuklunuz varsa yanınızda ya da derdinizden anlayan dost, arkadaş tadından yenmez.
  • on yıllık üniversite öğrenciliği kariyerimden sonra, sonunda ulaştığım kafa.

    ben bu aşamada biraz samimiyetsizlikten bahsedeceğim. 4 yıl boyunca birbirine günaydın, merhaba gibi girizgah kelimelerini sarfetmeyen insanların 'abi mezun oluyoruz, bişeyler yapalım yeaa' tribine girmesinden bahsedeceğim. ulan senle zaten ortak noktam olsa, ben seni 4 yıl içinde farkederdim güzelim. 4 yıl ulan. güneşin etrafında 4 kere döndü dünya. ben 4 sene içinde üç kez reddedildim, bir kez terkedildim, çok ağladım, sarhoş oldum, sırıttığım da oldu. haberiniz var mıydı? ben bu adamlarla seçmeli beden eğitimi dersinde voleybol bile oynamadım be. neyse, şimdi boy boy planlara dahil ediliyorum, hepsine de katılmayacağım sanırım. muhtemelen bir daha hiç görüşmeyeceğin bir adamla son bir kez görüşmek oldukça manasız.

    samimiyetsizsiniz gençler, hadi şimdi lütfen olaysız dağılın.
hesabın var mı? giriş yap