• (bkz: bakhtin) de metinlerin her daim diyalog halinde olduklarını söylemiştir. hatta yaşam bile bir şekilde bu diyaloğa dahil olmak demektir; soru sorarsınız, tepki verirsiniz, tepki alırsınız, onaylarsınız. metinler de kendilerinden önce yazılmış olanlarla ve kendisinden sonra yazılacak olanlarla bu tür bir etkileşim içerisindedir. önce yazılmış olanlardan izler taşır, sonrakilere de bir şeyler bırakır ister istemez.

    (bkz: dialogism)
  • umberto eco gulun adi adli romanina karsilik yazdigi bir makalesinde postmodernizmin modernizm gecmisini yikamayacagindan, eger yikarsa bunun artik soylenecek soz kalmamasina gotureceginden bahseder ve bu nedenle gecmisin yeniden kullanilmasini- ama bu sefer ironiyle, cunku artik saflik ve masumiyet mumkun degildir- (dolayisiyla metinlerarasiligi) onerir ve su ornekle aciklar: "kulturlu postmodern bir erkek, kulturlu bir baska kadina asik olur, ama ona 'sana deliler gibi asigim' diyemez cunku artik kadin bilir ki (ve kadin erkegin de bildiginii bilir ki) bu sozler coktan barbara cartland tarafindan yazildi. ama buna bir cozum var, o da erkegin "barbara cartland'in diyecegi gibi sana deliler gibi asigim" demesi, yani bir baska metinin de farkinda olarak yine istediklerini dile getirmesi.
  • romanda zina, doping, hırsızlık, intihal kelimelerini sıkça duyduğumuz son zamanlarda bu görü$lere katılmayıp romanın ili$kiye girmi$ini ba$arı sayıyor.. ortada bir zina yok yani! hatta bir roman ne kadar çok ili$kiye giriyorsa o kadar ba$arılıdır görü$ünü savunur.. mesela ahmet altan aldatmak adlı romanı yazarken arthur hailey ’in tekerlekler ve kılıç yarası gibi romanı yazarken de ercüment ekrem talu ’nun kodaman isimli romanıyla ili$kiye girmi$!..
  • ekmek teknesi' nde kurtlar vadisi'nin, aliye' de de bir istanbul masali'nin izlenmesi de bir nevi metinlerarasiliktir.
  • sözlerin birbirlerini tamamlamasını kabullenmek; başka birinin size eklenmesine, bulaşmasına, sizi tamamlamasına izin vermektir.
  • (bkz: inşacılık)*
  • "gök kubbenin altında söylenmedik söz yoktur." düşüncesini ifade eden kuramdır.
    iki ya da daha çok metin arasında bir alışveriş, bir tür konuşma ya da söyleşim biçimi olarak anlaşılmalıdır. bir yazar, başka bir metinden parçaları, kendi metninin bağlamında kaynaştırarak yeniden yazar. her söylem, başka bir söylemi yineler ve her yazınsal metin, daha önce yazılmış olan metinlerden ayrı olarak yazılamaz, her metin açık ya da kapalı bir biçimde önceki metinlerden, yazınsal gelenekten izler taşır. metin, bir alıntılar toplamlıdır ve her metin eski metinlerden aldığı parçaları yeni bir bütün içerisinde bir araya getirir. her metin, kendinden önce yazılmış öteki metinlerin alanında yer alır, hiçbir metin eski metinlerden tümüyle bağımsız olamaz.
    metinlerarası, hep önceki yazarların metinlerine, eski yazınsal geleneğe bir tür öykünme işleminden başka bir şey değildir.
    bu bağlamda: her yapit metinlerarasidir.
    özgünlüğe, tevarûde, çalıntıya itibar etmeyen metinlerarası şunlara bakar: aktarma edimi gerçekleştirilirken ne kadarı dönüştürülmüştür, şair gerçek metne gönderge metinden ne katmıştır? gerçek metni kendinin kılabilmiş midir?
  • yani güzel isim, seviyorum da, mesela deyimlere olsun atasözlerine olsun ya da yaygın kanılara olsun yapılan göndermeler de aslında bu kapsama giriyor. oysa metinlerarasılık dedin mi homeros geliyor aklımıza. yanlış.

    bi de şey, kanal d'nin bi dizisinde, kanal d'nin bi başka dizisini izlemek olmuyor bu. ne oluyor ama mesela? kanal d'nin bi dizisindeki kabadayı/çakal bi karakterin kurtlar vadisi'ni izlemesi olabiliyor. yani şair diyo ki, ben bu karakterle uğraşamıcam vallaha patlatacam kafasını gözünü dediğinde, sen haaa böyle bi adam yani diyosun, tamamdır usta diyosun. öyle oluyor yani.

    hayat var'daki, duvara karşı'daki şarkılar mesela. ne güzel arasılık onlar, ne güzel metinleraralık.
  • jorge luis borges'in müjdelediği ve uyguladığı kuramdır --şimdiki romancılar, bizde de özellikle orhan pamuk bunu başlarına çatı yapmışlardır. ne der borges efendi,

    "geçmişin bütün edebiyatı bir gelenektir ve biz belki yazılmış olanların olsa olsa bazı ufak tefek, son derece mütevazi çeşitlemelerini deneyebiliriz. anlatmamız gereken öykü aynıdır, ancak biraz farklı olarak belki tonunu hafifçe değiştirerek, o kadar.. yine de üzülmenin gereği yok."

    türk edebiyatında yeni hayat romanında görüyoruz ki, metinlerarasılık hem içerik bakımından hem de bildiğin başka eserin ismini tamamen alaraktan uygulanmıştır. dante - vita nova (yeni hayat)

    bu nedenledir ki dickens, tolstoy vs. dan kafasını kaldıramamış okuyucu için yeni roman çalıntıdan başka bir şey değildir. -ülkesinin dağlarında ceylan kovalayan nihat genç basbas bağırır, intihaaallllll diye- aslında durum şu- borges efendinin de işaret ettiği gibi artık romancı yeni, özgün bir metin yaratamaz yani ancak geçmişe atfedilmiş birer nüshaya sahip olabilirler.

    edebiyat, ne hoş bir oyun parkıdır.
hesabın var mı? giriş yap