• hekimoğlu ismail'in 23 haziran 2012'de zaman'da yayınlanan köşe yazısının başlığı. çok eğlenceli!

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1307982
  • görsel kanıtla itiraz edebileceğim önerme.

    ne yani, bu fotoğraf bir iş gezisinden mi şimdi?
  • içinde eksik noktalar barındıran köşe yazısı.

    mesela sağ omzumdaki sevap meleği kırk yıldır tatil yaparken sol omzumdaki günah meleği kesintisiz çalışıyor. iflahı kesildi haram dairesindeki yaşamımı not etmekten.
  • plaj kelimesinin bunda farklı çağrışımları var tabiki(bkz: sex on the beach)
  • önce acıyorum,

    düşünsenize denizde yüzmekten, bir rakı masası muhabbetinden, sevgilisiyle pardon hanımıyla yatakta fenafillah şeyler yapmaktan ve diğer birçok şeyden inançları uğruna kendini soyutluyor. tatillerde cami falan geziyor. ama inancıdır derim. sonrasındaki şaraplar, huriler için bu dünya yaşamında bunlara katlanır derim

    sonra nefretim büyüyor,

    ama bu dinci arkadaşımız kendi düşünce yapısını diğer inanalara da dayatmaya çalışıyor, bununla da yetinmiyor toptan inanan inanmayan herkesi kapsayacak şekilde kendi inançlarını en kutsal olarak görüp("allah her şeyi insanlar için yaratmış. bu yarattıklarından elbette ki en çok müslümanlar istifade etmelidir.") diğerlerinin düşünce inançlarını toptan şeytani olarak görüyor. ve bunun gibiler iktidar erkini ve diğer kurumları da ele geçirince bu düşüncelerini defacto oarak toplumun yaşayış düzeni olarak belirliyorlar. ee arkadaşım git sen köy evinde kutsal kitabını oku, et ibadetini. diğerleri şeytan icadıysa medya tam şeytan icadı! onu neden kullanmaktan çekinmiyorsun?? içki içmiyorsun seni kötülüklere sürükleyecek diye, diğer medya organlarını da kullanma, televizyon izleme ki aklına kötülük girmesin. baksana sana kötülük(!) girdikçe kendini bunlardan haram kılmak yerine aksine diğer insanların yaşadıkları zevklerden, sırf senin de canın çekmesin diye soyutlanmasını istiyorsun. aynı kadınların başını, orasını burasını bakmamak için örttürdüğünüz gibi.

    yıl:2012, yer:türkiye durum: yobazlık son gaz devam
  • aslında kendini dindar veya muhafazakar olarak tanımlayanlara yazılmış bir yazıdır. zaten yazıyı okuyacak kitle de büyük çoğunlukla o kitledir.

    yazıda iki önemli nokta var. ilki, muhafazakar ve/veya dindar kesimin tatil anlayışının eleştirilmesi. caprice hotel'le başlayan bir furya bu kesimi de ciddi manada etkilemeye başladı. nilüfer göle'nin editörlüğünde çıkan islam'ın kamusal yüzleri isimli kitapta bu akıma (veya modaya) sosyolojik bir açıdan güzel bir şekilde değiniliyor.

    caprice hotel gibi bir oluşum, bir nevi araf muamelesi görüyor. beş yıldızlı otelde tatil kavramını uzun zamandır işleten seküler (laik değil) kesim, muhafazakarların da bu kavrama el atmasıyla epey bir rahatsız olmuş ve memnuniyetsizliğini izhar etmişti. işin ilginci, dindar kesim arasında da çok ciddi eleştiriler yükseldi bu tatil anlayışına karşı. böylece caprice hotel örneğinden yola çıkarak bir şeyler yapmak isteyenler iki tarafa da kendini seviremeyerek arafta kaldı bir nevi.

    hekimoğlu ismail'in dikkat çektiği konu bu nokta. yani, bir insan günaha girmese bile (tatil yöresinde girilebilecek "günahlar" açısından), o tatile gitmek için ettiği masraf israf boyutlarına ulaştığı ve israf da dinde haram olduğu için böylesi bir tatilin o kadar da masum olmayabileceği noktasına değiniyor.

    ikinci nokta ise, müslümanın tatil yapıp yapamayacağı tartışması... "öyleyse bir iş bitince diğerine başla" (inşirah suresi (94) yedinci ayet) ayetine bir gönderme var tahminimce; çünkü allah, kitap'ta "bir iş bitince dinlen, tatil yap, kafanı dinle" demiyor. ayeti belki ben yanlış yorumluyorumdur, siyak ve sibak noktasında belki başka manaları da vardır; fakat birçok alim, insanın belirli bir işte yorulması neticesinde, başka bir işe başladığında zihnen ve ruhen dinlenebileceğinden söz ediyor. başlanan ikinci işin daha az yorucu bir iş olması veya daha az zihin gücü gerektirmesi aktif dinlenme dediğimiz kavramla alakalı olabilir.

    bazı futbol takımlarının maç bittikten sonra rejenerasyon adı altında ufak bir antrenman yapması (ki fransızcası kullanılan bu kavramın "yenilenme", "yeniden üretim" gibi bir ifadeyle kabaca çevrilmesi mümkün) da belki yine aynı duruma tekabül ediyor olabilir.

    burada "tatil" kavramından ne anladığımız çok önemli. "şalteri" tamamen kapatıp hiçbir işle meşgul olmamak mı, yoksa kendi rutinimizden çıkıp daha hafif meşgaleler bulmak mı? ben ikincisini tercih ederdim şahsen haddim olmayarak. tecrübeyle sabittir ki, zihin tembelliği, diğer tembellikleri de peşinden sürüklüyor.
  • amacı, öldükten sonra o tatili ve hatta daha fazlasını yapmak olan, bunu deli gibi isteyen, şu an yapanı çekemeyen ve sözde onları uyarmak ister gibi yapıp içindekileri kusan bir zihniyetin yazabileceği yazı.

    sömestre tatilinde uludağ'a giden zengin bebelerini kıskanan çocuk tavrı gibi. "yaz bi gelsin ben de gitcem tatile" kafası.
hesabın var mı? giriş yap