• dünyaca ünlü foto muhabiri don mccullin'i anlatan muazzam bir belgesel. 60'lardan sonra başlayıp 90'lara kadar dünyadaki hemen hemen bütün savaş noktalarına gidip fotoğraflar çeken, çektiği fotoğraflar ile birçok ödüller kazanan don mccullin'in kendi ağzından, o yıllarda the sunday times'da beraber çalıştığı editörü harold evans'ın ağzından, fotoğraflarla, etkileyici müziklerle 1 saat 35 dakikalık anlatım. mccullin'in babacan güvenilir sesi ile şairane anlatımı birleşince çok etkileyici bir şey çıkmış ortaya. sanırım izlediğim en iyi ilk 3 belgeselden biri olabilir. inanılmaz görüntüler, inanılmaz olaylar, inanılmaz hatıralar ve savaş deyince tabii ki inanılmaz acılar. belgeseli izleyince savaşın anlamsızlığı tüm sertliği ile bir kez daha yüzünüze çarpıyor. kesinlikle izlenmesi gereken bir belgesel. belgeselde rahatsız edici görüntüler de var, çok hassas olanlar dikkate alsın.

    --- spoiler ---
    kıbrıs'tan kongo'ya, vietnam'dan nijerya iç savaşı'na, irlanda iç savaşı'ndan lübnan iç savaşı'na kadar birçok savaşın tam içinde bulunmuş ve bunları ölümsüzleştirmiş. taraf tutmadan sadece gerçeği aktarmaya çalışmış. "her ne yapıyorsanız insanlığın tarafında olmak çok daha iyidir" diyerek savaşın içindeyken görev bir yana deyip birçok insana yardım etmiş. editörü şöyle söylüyor "hassas bir vicdanı vardı. kameralı vicdan derdim. diğer insanların acılarına karşı duyarlıydı. bu, insanları burada ne olduğuna dair uyandırabilirim gücünü veriyordu. viccdanı onun müttefiki oldu."
    kendisi de yoksulluğun içerisinde doğduğu, çocukluğunu geçirdiği için savaşın hep yoksulları yok ettiğini deneyimleyip, katıldığı bir programda "uzun zaman savaş ve kıtlık aradın ama kokuşmuşluk diyorsun" diye soru soran spikere "evet, yaptım çünkü sadece askerler olacağını düşündüm. savaşa gittiğimde inanılmaz bir heyecan olduğunu düşündüm.barajın altında yüzerken bombaların düşmesi, bana ateş açılması. bir meydan okuma olduğunu düşündüm. savaş hakkında çok ukala bir tavrım vardı. fakat sonra gerçek kurbanlarla temas kurmaya başladım. ve bu insanlar bilgisi olmayan fakirlerdi. kaçmak için altlarında mercedes benz yoktu. iletişim yoktu ve hızlıca kaçmak için paraları yoktu. hırpalanan hep en fakir insanlar oluyordu. en şaşırtıcı olan ise hayata başladığım yerde fakir insanlarla yaşıyordum. onlarla olduğumda yakın hissediyor, kaderini anlıyordum." diyor. fakat gerek patronu değiştikten sonra, gerek popülerliği ile artık devletleri rahatsız etmeye başladıktan sonra örneğin ingiltere'nin falkland savaşı'na katılmasına izin vermemesi talihsizliği oluyor. ve kendi yaşadıklarıyla anlıyoruz ki, medya patronu ve editörlerin ne kadar önemli olduğunu. gazeteciye sahip çıkan, onların mesleklerine saygı duyan insanlar ile mccullin gibi özgürce gazetecilik yapabiliyor.
    mccullin'in anlatımı, ses tonu, bakışları o kadar güven veriyor ki, söylediği her şeyde ne kadar dürüst olduğunu anlayabiliyorsunuz. ki zaten çalıştığı insanlar konusundaki şansı da onu bu konuda destekler nitelikte. kendisinden çok etkilendim, 2010'da fotoğraflarının olduğu “southern frontiers: a journey across the roman empire” isimli kitabı yayınlanmış, bir gün edinmek istiyorum bunu. hayatı inanılmaz gerçekten.
    --- spoiler ---
  • çok ünlü bir fotoğrafçının hayatını birinci ağızdan anlatan belgesel. birçok savaş esnasında diğer foto muhaberilerinin aksine savaşa dokunan bir fotoğrafçıymış. belgeselde benim dikkatimi kıbrıs savaşı döneminde kıbrıs'ta türk tarafında yaptığı çalışmalar ve hikayeleri oldu. özellikle tarafsız bir adamdan yapılan zulüm ortak bir dilimle dünyaya iletilmiş. fazla dikkat çekmemiş ama izlenebilir bir belgesel.
hesabın var mı? giriş yap