• günlerdir, televizyonda, gazetlerde, dergilerde tartışılan, derin mevzulara girilen * varolmayan hede.

    matrix gerçektende hollywood'da görmeye alışık olmadığımız kadar derin konu ve akıllıca kurulmuş cümleler içermektedir. ama buradan felsefeye varmak ne kadar doğru olur bilemem.

    bu olgunun varlığını savunanlar genelde "insanın makineye muhtaç, makinenin de insana muhtaçtır" cümlesiyle kendilerini açıklar, derin mevzulara akmaya meğillenirler.

    makinanın üstün olması çok felsefi bir durum olsaydı terminator serisi sinemanın nietzsche'si olurdu.

    animelerde görmeye alışık olduğumuz derin konuların, hollywood ve dolayısıyla matrix vasıtasıyla dünya çapına yayılıp, herkesin gözüne sokulmasıyla oluşmuş bir olgudur.

    zamanla medya derin konulu başka filmleri bulupta dark city felsefesi, blade runner felsefesi, gattaca felsefesi gibi konular tartışmaya başlarsa şaşırmamk gerekir. zira bu konuda pulp fiction'daki esrarengiz çantanın içinde quentin tarantino'nun ruhunun olduğu iddiaları gibi geyikten öte bir oluşum değildir.
  • banker bilo felsefesi ya da züğürt ağa felsefesinden dahi bahsedilebilirse de filozof taklidi yapan bir kung-fu filminde aranmaması gereken ilüzyon/ sanrı.
  • altında çok da felsefe falan aranmaması gereken bir film zira altından çok çelişkili sonuçlar çıkabiliyor.
    sanal ve gerçek dünya ayrımı yapılmış ama olaylar sanki her şey matrixin içinde gibi gelişiyor. "yapacağın her şeyi önceden biliyoruz zaten" denmesi de bunun bir kanıtı. gerçek sanılan şey de aslında matrixin içinde. ayrıca neo ilk filmde sanal dünyada absürd hareketler yapabiliyordu ama gerçek dünyada yapamıyordu. bu filmde gördük ki her tarafta uçabiliyor, acayip güçler kullanabiliyor. ama ilk filmin aksine güçlerini her yerde kullanabilmesi de "acaba gerçek sanılan şey de matrixin içinde mi?" sorusunu yeniden sorduruyor.
    bir güç var, o bizim ne yapacağımızı biliyor ama gene de kendimizi özgür hissediyoruz gibi bir durum var.
    ayrıca matrix ve gerçek dünya ayrımı varsa matrixin de kendine özgü bir özgürlüğü var ki neo ve tayfası buna başkaldırabiliyorlar. böyle bir özgürlüğü olmasa nasıl matrixin farkına varıp dışarı çıkabilsinler ki?...
    bir de bu filmde neo hislerin çocuğu haline gelmiş. mistisizm katılmış, sezgisel bir şekilde akılla anlayamayacağı bazı şeyleri anlayabiliyor. bir peygamber havası yaratılmış...
    sonuç olarak matrixi bırakıp kasvetli, puslu gerçek dünyada olmayı seçenleri düşünerek söylenebilecek şey ise "gerçek çirkin olsa da gerçek olduğu için bir değeri var".
  • matriks aslında hristiyanlığa bir karşı duruştur zira biricik the one allahın trinity'si için tüm insanlığı satmış, mantıklı olan yerine romantik olanı tercih etmiştir.
  • bu felsefenin yaratıcısı william gibson'dur.

    (bkz: neuromancer)
  • hadi diyelim ki böyle bi düşünce sistemi var*, o zaman immanuel kant karşıtı bir duruşu olurdu tahminim. "gerçekler sadece duyularımızla algıladıklarımızdan ibarettir, algılarımız dışında bir gerçeklik yoktur" diyenleri organik sıvı kapsülü içinde, çırılçıplak ve her yerlerinden kablolarla bağlanmış bir haldeyken uyandırıp, derinden sarsacak bir düşünce kalıpçığı olarak da nitelendirilebilir bu felsefemsi şey.
  • demode olmuş bu konuya orta yerinden dalış yapmamın sebebi eski bir ajandayı karıştırırken rastladığım bir yazıdır.

    çocuk sayılacak yaşta evrenin sırrını çözmüşcesine bir coşkuyla döktürdüğüm ve aradan yıllar geçtikten sonra unuttuğum bu yazıdan nispeten az utanç verici bir paragrafı paylaşmak isterim:

    "varız ve hep vardık. kendi varlığımdan eminim. fakat bunun dışındaki hiçbir varlıktan ve olgudan emin olamam. belki başka bir evrendeki tanımadığımız bir canlıyım ve bir sanal gerçeklik makinesindeki yaşamı yaşıyorum. belki de maddenin bilinç olduğu bir evrendeki üstün zekaların periyodik olarak gördüğü rüyalardan birini görüyorum. ne olursa olsun gerçekten buraya birebir taşınan tek kavram 'ben'dir..."

    sene ben diyeyim 94 sen de 95. ortaokul yılları.

    işte bu yazımı, bir açıdan ilk entrimi, tekrar keşfetmem bana gösterdi ki, matrix felsefesi ortaokul felsefesinden öte değildir, beterdir.

    sanmayın ki çok ileri görüşlü bir çocuk olduğumu alttan alta ima ediyorum. gerçek wendy jr. için aynı ajandadan başka bir örneği sunmak isterim, çok dandikmişim doğrusu;

    eski ajandalari karistirmak/@wendy elizabeth
  • 7 gün 24 saat kısaca tüm hayat boyunca yataktan kalkmayıp uyamaya devam ederken gündelik yaşamdaki herşeyi yerine getirebilmektir.*
hesabın var mı? giriş yap