• karikatur karakteri "marlon"'a benzediginden "marlon" olarak adlandirilan 1960-80 yillarinin unlu yeralti lideri. bir restoranda ankesorlu telefonla konusmaya calisirken oldurulmustur.
  • (bkz: dantel rustem)
  • sanılanın aksine dündar kılıç'ın yeğeni nurullah çınar tarafından öldürülmüştür ve yine sanılanın aksine lakabını marlon brandoya benzerliğinden alan eyüp savcısı.
  • soyadı şimşek'tir.
  • m. nedim koca tarafından 9 aralık 2011'de hakkında yazı yazılan merhum savcı.

    merak edenlere:

    1970’lerin efsane savcısı marlon kemal nasıl öldürüldü?

    ‘gündüz savcı, gece kurt...’ 1970’lerde istanbul yeraltı alemi onu böyle anlatıyordu. gündüzleri suçlulara göz açtırmayan yaman bir savcı olan marlon kemal, geceleriyse suç aleminin göbeğine dalıyordu. eski istanbul’un en gizemli karakterinden marlon kemal nasıl yaşadı, neden öldürüldü?
    karanlık, izbe bir oda, 40 mumluk ampul, odayı aydınlatmıyor karartıyor sanki. usanmış, bıkmış iki komiser olayları dinler. siyah pardösülü, yüzü hafif terli, genç adam sakince söze girer, “kemal ağabey’i severdim, sayardım. fakat son günlerde gereksiz yere adam dövüyor, yok yere olay çıkarıyordu. son olarak beyoğlu imparator otel’de yatıp, meblağsını ödemeyen bir arkadaşımı döverken gördüm, müdahale etmeye çalıştım. ‘ağabey, yapma neden dövüyorsun çocuğu, parası olunca verir otele borcunu’ demeye kalmadan, bana da hakaret edip girişti ve tekmeledi. bu olaydan sonra nefretim ve kinim kabardı. bulduğum yerde vurmaya karar verdim.
    olay günü, emek kulübü’nde olduğunu işittim. peşinden mekana gittim. bezik oynuyorduk, kemal ağabey, birkaç masa ötedeydi. kalktı müdüriyet odasına girdi. ben de kalktım, kapıyı vurmadan içeri daldım. elinde not defteri, telefonda tuşları çeviriyordu. kafasını kaldırdı. belimde kabzası dışarı çıkmış silahımı fark etti, ‘ne ulan o? beline topluyu koyunca kovboy mu kesildin başımıza’ dedi. önce kemal ağabey silahına hamle etti fakat mermiyi süremeden, ben tabancamı ateşledim.”
    cinayeti bu şekilde itiraf eder nurullah çınar. öldürdüğü kişi önemli biriydi, gazeteler yazıyor, hem yer üstü hem de yer altı çalkanıyordu. eskişehir savcı yardımcısı kemal şimşek 7 mart 1977’de 01.30’da vurulmuş ve olay yerinde can vermişti. fakat o savcı kemal şimşek olarak değil, marlon brando’ya benzerliğinden dolayı marlon kemal olarak tanınıyordu. kimdi marlon kemal? neden kopmuştu bu kıyamet? kumarhanede bir savcı vurulmuştu ve asıl soru marlon kemal’i neden öldürmüşlerdi? otele parasını vermeyen bir çocuğu dövdüğü için mi? tabii ki hayır...

    kabadayı mı, savcı mı?marlon lakabını üniversite yıllarından alır. marlon brando’ya benzediği kadar, onun filmlerde canlandırdığı karakterler gibi maço ve sert bir gençtir. sözünü sakınmaz bir isyankârdır marlon kemal. 1938 yılında trabzon, of’ta doğar. lakin, kemal’in çocukuluğu of’da değil, bitirim yatağı, delikanlılar beşiği balat’ta geçer. kemal’in derslerle pek arası yoktur ama yüksek bir zekaya sahiptir. ders notlarının fevkalade olması, sokaklardaki haşarılığına perde olur.
    gençlik yıllarında boks ve haltere merak salar ve uzun süre bu iki sporla da uğraşır. sonuçta balat ve çevresinde ‘yüreği ve bileği’ sağlam bir delikanlı olarak nam salar. üniversiteye zorlanmadan girer. istanbul üniversitesi hukuk fakültesi’ndeki yılları da hareketli geçer. zamanın ilerici gençlik örgütü türkiye milli gençlik teşkilatı’nın aktif üyesidir. mezun olunca soluğu dadaş diyarında alır.
    erzurum’a savcı olarak tayin edilmiştir. fakat ruhu erzurum’un durağan, sakin ortamıyla uyuşmaz. sonunda onu ölümüne götüren kaderin zincirleri istanbul-eyüp savcılığına atanmasıyla harekete geçer. ‘gündüz savcı, gece kurt’ namıyla anılmasını sağlayan olaylar yavaş yavaş fitillenmeye başlar. son derece idealist olan marlon kemal, gündüzleri prensiplerinden asla vazgeçmeyen, kanunlara bağlı otoriter bir savcıyken, geceleri tam bir kabadayıya dönüşüyor, adam dövmekten çekinmiyor ve kumarhanelerden çıkmaz hale geliyor. öldürüldüğü gece kumarhanenin sahibi of’lu osman’ın (cehavir) makam koltuğuna oturmuş, interpol tarafından silah kaçakçılığı suçlamasıyla aranan yakın dostu of’lu ismail’i (hacısüleymanoğlu) aramaktadır. elinde telefonu tuşlamak için tuttuğu not defterindeyse kimler yoktur ki. yeraltı dünyasının ünlü isimleri ahmet cehavir, yusuf özbir ve ibrahim kılıç gibi kabadayılardan 2 milyon tl’ye yakın kumar borcu alacağı notunu düşmüştür. kumardan alacağı olanın borcu da olması muhakkak gözükür. diğer alacaklarıysae kumar masasına zorla oturttuğu ve borç verdiği ünlü birçok isimdir.

    birçok isimi tanımıştırmarlon kemal’in gece aleminde yakın dostları kumar, gasp, kaçakçılık, cinayetten hükümlü veya arananlardan oluşmaktadır. marlon kemal, en babasından, en ayakçısına kadar birçok isimi tanımıştır. devleti temsil eden bir savcının, böylesine karanlık güçlerle ne işi vardır? sadece kumar tutkusu mu onu bu alemin içine çekmiştir? bu sorunun cevabını yine kendisi bir dava esnasında verir, “kimi topa meraklıdır, kimi kelebek avcılığına. bense delikanlı, mert, kabadayı insanların aşığıyım” der. bu söylemini, ‘şövalye’ lakaplı, arkadaşının yargılanması sırasında hakimin, “sen ne biçim savcısın, senin ne işin var böyle kişilerle, nasıl bunlar arkadaşlık edersin?” sorusu üzerine verir.

    kabzalar kaşınıyoreyüp savcılığı esnasında marlon kemal, giderek yeraltı dünyasının derinlerine girmeye başlar. fakat işinde o kadar iyidir ki ‘efsane savcı’ olarak gazetelerde boy göstermekte halk tarafından sevilmektedir. meşhur ‘hayali haliç tecavüzcüsü’ olayını çözmesi namını yürütür. haliç civarında 10 yaşlarında bir erkek çocuk, tecavüz edildikten sonra, boğulmak üzere haliç’in koyu bela sularına atılmıştır.
    polis, şüpheli üç genci yakalar. sorgularına müteakip gençler suçlarını kabul eder. savcılığa intikal ettirilen gençlerin durumundan şüphelenen marlon kemal, gençlerin masum olduğuna inanarak tüm emniyeti karşısına alır. olayı tek başına araştırır. haliç’i ters çevirir. sonuçta, tecavüz edildiği söylenen çocuğun sağ olduğunu, yakalanan gençlerin masum olduğunu ortaya çıkarır. bu olay pek tabii ki istanbul basınında genişçe yer bulur. emniyeti lekele-yen bir olay birçok kişinin de hedef listesine sokar marlon kemal’i.
    haberler sonrası dedikodulara ve laf kavgalarına gelemeyen marlon kemal, bir milletvekili, bir baş komiser, bir bekçi, iki polis memurunu döver. derken hukuk dünyasının eli maşalı savcısı soluğu eskişehir’de alır. artık eskişehir savcı yardımcısıdır. lakin bu onu durduracak değildir. sık sık raporlar alan marlon kemal’i istanbul’un yeraltı şehri kucak açmaya devam etmektedir.

    kırmızı mercedesli savcı kırmızı mercedes’ini çok seven marlon kemal, şıklığına da aşırı düşkündür. eskişehir’de olmadığı günlerde istanbul gecelerinde boy gösterir. ölümünden bir gün evvel atom mehmet’in unkapanı’nda yeni açtığı gece kulübünde silah çekerek kavga çıkarır, ondan bir hafta öncede sudan bir sebeple nurullah çınar ve arkadaşını darp eder. o meşhur gece iri yarı, hafif ince bıyıklı, saçları mahkeme koridorlarında ve kumar masalarında hafif dökülmüş, üstünde kalın pardösüsüyle marlon kemal, oflu osman’ın mekanı emek kulübü’nden içeri girer. masada sevmediği birkaç tip vardır. bir müddet oyuna devam etse de canı sıkılır. zaten eskişehir’de kafası da bozuktur. masadan kalkar. müdüriyete yönelir. içeri dalar. ceketinin iç cebinden borçlu listesini çıkarır.
    önce samimi arkadaşı of’lu ismail’i aramak isterken içeri nurullah çınar girer. 10 el silah sesi yankılanır rulet masalarında. içeridekiler olayın vehametini anlamadan nurullah çınar, panik halinde müdüriyetten çıkıp, “hadi eyvalah” çeker ve istanbul’un sokaklarında kaybolur. marlon kemal boylu boyunca masanın kenarına düşmüştür. iki saat sonra olay yerine gelen polisin tutanağında üzerinden, “tek taş pırlanta platin yüzük, beş pırlantalı altın bir yüzük, 70 bin tl nakit para, dunhill marka altın kaplama kalem, 14’lü browning marka tabanca” çıkar. geride ise dokuz ve yedi yaşlarında iki çocuk, dul bir eş bırakmıştır.
  • (bkz: kabadayı)
  • (bkz: savcı turgut)
  • marlon kemal'i herkes bilmeli,
    onu efsane yapan bir sürü anlatı vardır,
    lakin biri var ki hem hem sosyal zekasına, hem de gücüne kuvvetine dair amasız bir merakla ağzı açık düşüncelere sarar insanı.

    anlatılır ki,
    insanların daha değerini yitirmediği şu zamandan çok uzak yıllarda* anadolu'da bir ilçenin kaymakamı ve savcısı çok iyi arkadaşlarmış. aralarından su sızmaz, gece gündüz ayrılmazlarmış. günlerden bir gün bu savcı ile kaymakam akşam üzeri ilçenin halkının da görebileceği bir meydanda tavla eşliğinde muhabbete dalmışlar. yalnız muhabbeti koyulaştıramadan, tavlada az çok usta olan savcı kaymakamı aralıksız olarak yenmeye başlayınca bir anda tavlayı kapatıp "oyunu öğren de gel" demiş. bu hadsizliği hem makamına hem de şahsına yediremeyen kaymakam halkın gözü önünde savcıyı evire çevire pataklamış.
    olaydan günler sonra değil, biten dostluktan, küçücük ilçede düşmanlaşan iki devlet kurumundan haliyle ankara'nın tez haberi olmuş. dönemin içişleri müsteşarı ve adalet müsteşarı hemen görüşmüş, uygulanacak ceza hakkında ortak bir karara ulaşmışlar.
    yargıyla idareyi kanlı bıçaklı yapmanın acı cezası bellidir: farklı yerlere tayinleri yapılacak yani her ikisi de sürüleceklerdir.
    gel zaman git zaman savcısını çoktan başka bir yere gönderen adalet müsteşarı bizim ilçedeki kaymakamın başka ilçeye gönderilmediğini ve hala aynı ilçede görev yapmaya devam ettiğini öğrenir. derhal içişleri müsteşarını arar, ortak ceza kararın ne zaman uygulanacağını sorar. aldığı cevap:
    -kaymakamı sürmeye ne gerek var canım, benimki değil, seninki dayak yedi.
    kahramanınızın ortaya çıkması için, dönemin adalet müsteşarının -tabiri caizse- jokerini ortaya koyması için bu cevap yeter de artar.

    o sıralar trakya illerinin birinde cumhuriyet savcılığını yapmakta olan marlon kemal, bakanlıktan bizim kavganın olduğu ilçeye görevlendirmesinin çıktığına dair bir telgraf alır, ne olup bittiğini anlayamaz, görevdir, bir bildikleri vardır der ve ilçeye çıkar gider.
    ilçeye gidince iki güne kalmaz, kaymakamla eski savcı arasında geçenlere vakıf olur, e haliyle ilçeye gönderilmesindeki gizli kutsal amaca da. koltuğunda gerile gerile oturan kaymakamdan kendini gezdirmesini rica eder. kaymakam da 'sürdürdüğü' savcının yerine gelmiş ‘bahtsız’ savcıyı, marlon kemali gezdirmenin şanına şan katacağını bildiği için teklifi reddetmez.
    bir süre etrafı gezdikten sonra ilçe pazarının önüne geldiklerini anlayan marlon kemal pazarlanan halkın önünde kaymakama iki tokat aşk eder,
    ki tokat nedir diye düşünebilirsiniz,
    şu bilgiyi vermeliyim, marlon kemal gençliğinde uzun yıllarca boks ve halter ile uğraşmıştır. tokatı bilinen tokatlardan değildir.

    hemen bunun sonrası marlon, postaneden bakanlığa telgraf çeker:
    "sayın müsteşarım, geçici görevimi anladım ve isteğiniz doğrultusunda tamamladım. asıl görev yerimde görevime yeniden başlayacağımı arz ederim."

    velhasıl, kaymakamın marlon kemal'in iki tokadı sonrası ne hale geldiği meçhul,
    belki dişi kırıldı, belki burnu. yalnız şu kesin ki o ilçede yapmaya devam ettiği efsanevi kaymakamlığı hayal oldu.

    şüphesiz sürüldü, çünkü bu sefer dayağı o yedi.
  • dündar kılıç tarafından yetimken okutulan, sonra dündar kılıç'la anlaşmazlığa düşünce, dündar kılıç'ın adamı tarafından, dündar kılıç'tan habersiz öldürülen savcı.
hesabın var mı? giriş yap