• undergroundun piccadilly hattında kuzeydeki istasyonlarından. zone 2'deydi galiba.
  • (bkz: edwardian)
  • manor house'da metrodan çıkıp yolun karşısına geçin, 141 nolu otobüse binin. 5 dakika kadar sonra karşınıza çıkacak olan büyücek bi parkta inip dosdoğru yürüyün. birazdan green lanes'e varacaksiniz memleket havası az sonra yüzünüze vuracaktır zaten. çevredeki çöplere ve sefalete ek olarak "turkish canli balik restaurant, ustun lahmacun pide, karadeniz social club ve aksaraylilar dernegi" gibi tabelalar dikkatinizi çekecektir.

    eger yolunuz aksamüstü bu afet bölgesine düşmüşse kaldırımda toplanan öbek öbek insanları da göreceksiniz. bunlar kırahathane kültürümüzün acar londra temsilcileridir. yoldan geçen kızlara laf atmalarına ek olarak "receep, bizim hasan'in dükkanında çalışan sarışın polish'i gördün mü lan" şeklinde muhabbetlere de dalarlar.
  • manor house metro istasyonunun hangi çıkışından çıkarsanız çıkın ilk gözüken yeşil ve açık alan finsbury park tır. parkın arasından sincapların eşliğinde green lanes e paralel yürüyerek kıbrıslı türk ve rumların çokça yaşadığı haringey'e oradan devamla turnpike lane e ve zamanında rahmetli lady di nin açılışını yaptığı büyük bir alışveriş merkezi olan wood greene ulaşırsınız.
    gözünüz yokuş yukarı 45 dakika daha yürümeyi yerse alexandra park a ulaşırsınız.

    londra nın bir parklar şehri olduğunu fark edersiniz..
  • tam olarak zone 2 ve zone 3 arasındaki sınırda bulunan istasyondur. bu sayede zone 1 istikametine giderken zone 2 den binmiş sayılırsınız, diğer istikamete giderken de zone 3 ten binmiş sayılırsınız.
  • listede ismini görünce çok şaşırdım biraz da heyecanlandım.
    8 ay boyunca londra'da yaşadığım yer olan haringey'e en yakın underground'un olduğu. 2. zone'un bitip 3. zone'un başladığı. türklerin en yoğun yaşadığı north london bölgesi. tottenham ve arsenal bölgelerinin tam ortasında bulunur. zencisi türkü kürdü eastern europe'lusu çoktur.
    manor house underground çıkışında çok enteresan bi olay başıma gelmişti anlatıyım:
    londra'ya ilk gidişimde uçaktan indikten sonra arkaşımın bana söylediği gibi piccadilly line'a atladım. sanırım son sefer filandı. çünkü gecenin bi yarısıydı. nys hareket ettik. west zone 6'dan north zone 2'nin sonuna gidicem. yaklaşık 1 saat 15 dakika filan sürdü sanırım. nys indim çıkış arıyorum bi çıkış buldum. çıktım kafamı bi kaldırdım "inci market". bu arada buraya gelmeden burda türklerin ağırlıkta yaşadığını filan bilmiyodum. "wtf" dedim ve içeri girdim, çünkü susuzluktan ölecektim. dolaba doğru hareket ettim kapağı açtım su şişesini bi aldım 500ml'lik "saka su". ulan dedim "banker bilo" filminin içine mi düştüm acaba, thy ile geldik ama. sudan bi yudum aldım kendime geldim. parayı ödiycem. how much diye sormama kalmadan "50 kuruş" diye bi cevap aldım. ya size o anki dumurumu anlatamam. şaka yapmıyorum 50 kuruş çıkardım . londra'nın merkezinde adama 50 kuruş verdim. adam da şöyle bi baktı. burda geçmiyor yanlış verdin sanırım dedi. (türkçe). ben tabi o andan itibaren olayı kavrayıp çıkarıp 50p uzattım. beynimde bakkal için ürettiğim saf anadolulu insan profili cuk diye oturmuş oldu. beynim ambole olmuş olarak hızlıca oradan kaçtım.
hesabın var mı? giriş yap