• alman direktor rainer werner fassbinder'in filmlerinden birinin adi. bennu gerede'nin rol aldigi arabesk sarkciisi bergen'in hayatini konu alan bir turk filminin de bu ismi tasidigi rivayeti vardir.(bkz: acilarin kadini bergen)
  • fassbinder'in neredeyse fransiz yeni dalgacilariyla bir akrabaligi olmus gibi yapan ve daima akraba kalacagi tiyatroyu da ihmal etmedigi 1960 yapimi ilk uzun metrajli filmi. yine sonuna kadar alman.
  • fassbinder'in, bilinen iki kısa film çektikten sonraki uzun metrajı. kısa filmlerindeki temayı devam ettirmiş, bir "iki erkek bir kız" ve mafya filmi.
  • fassbinder'in bu filmini yaklaşık beş kere izledim hala sonunu bilmiyorum.

    (bkz: film izlerken uyumak)
  • geçen farkettim de godard'ın bande a partına benziyor aslında; daha kaba, karekterler neşesiz falan ama filmin büyükçe bölümünde üçlü takılmayla olsun, iki adamın hırsızlık planlarıyla olsun ve en sonunda da kadının bu planı sekteye uğratmasıyla olsun epey benzerlik var gibi.
  • aşk ölümden soğuktur/love is colder than death (1969).
    daha ilk uzun metrajında fassbinder'in türkler'e ilgi ve hakimiyetini göstermiş olan film. fassbinder'in bruno'ya öldürttüğü türk'ün her santiminden türklük, en azından akdenizlilik akıyordu. hele de tespih çekişi. imdb'ye baktım türk'ü bir yunan'a oynatmışlar, çok yerinde.

    film neredeyse üç bölüme ayrılmış gibi. ilk bölümü mafyalaşmış alman sendikaları, solun, emek örgütünün bile pis işlere bulaşması. ters köşe. daha yıl kaç? 1969. ikinci bölüm bruno'nun tanıtılmasıyla mafya veya pezevenk-orospu çiftinin gündelik yaşamına giriş. minimum iletişim, herkesin ve her şeyin somutla, çıkarla, şiddetle yönetiliyor olması. üçüncü bölüm ise üçgenin, üçlünün kurulması ve evrimi, suç makinesine dönüşürlerken bruno'nun ulaşılmaz arzu nesnesine ilgisi, arkadaş/abi görünümünde babanın kadını tekelinde tutuyor olması, onun tüm şiddet geçmişine karşın bu ikilinin yanında büyümeye alınan fidan gibi kalması, yerli pezevengin ona ufaklık diye hitap etmesi, orospunun ise onun arzusunu kamçılayıp kamçılayıp, büyüğün gözaltına havale etmesi. ortada pezevenk yok gözaltındayken de ateşten beden olarak baba yatağını kapmış olarak bekleyen bruno'nun yanına çırılçıplak uzandı da gene de nötral durdu, kendini koklatmadı. soygun planının işlemesine ise engel oldu, bruno'yu kurban etti, sevgili-pezevengini korudu, bataktan çıkardı. bruno muhtemelen aşıktı, aşkını bol miktarda pis hizmetle, en son olarak da ölümüyle ödedi. soygunların genelde bir dış pürüzden, rastlantıdan yarım/başarısız kalmasına karşılık aşk ölümden soğuktur'da soygun iç sorun, aile içi ihanet formatıyla tıkandı. burada duygu gösterimi ve ekonomisi açısından iki seven var; ulli lommel (bruno) hanna schygulla'yı (johanna), hanna fassbinder'i (franz) seviyor. biri aşkı için can verdi, biri aşkı için aşığını yok etti. franz'ın sevgi durumu belirsiz.

    fassbinder neden mafya seviyor? şiddet örtülüyken bile var modern dünyada. o tam çağdaş değil biraz şövalye kurumu gibi romantik mafiosoyu seviyor. harbiliği yüceltiyor. birbirini kazıklamalarında bile resmiyet soğukluğundan bir kurtulma görüyor denebilir. sanki özgül sapıklığını itiraf eder, dahası ortaya koyar gibi: "beni sev de istersen döv, istersen öldür." klasik auteur'lerin boşuna en duygusal ve izleyiciyle yakınlık kuranı sayılmamış.

    yine de minimum konuşma/sözcük ve kansız şiddetiyle aşk ölümden soğuktur bana biraz michael haneke'nin toplum eleştirisini ve ruhsal saptamalarını; biraz da jim jarmusch'un sade ve harbi yasadışı karakterlerini anımsattı. fassbinder bir de daha ana karnındayken yaratıcıymış herhal; bir ilk uzun metraj için filmi gayet sembolik, yeni fikirlerle dolu, merak ettirici ölçüde absürd idi. hiç de geleceğin yaratıcısı tornada, yavaş yavaş pişiyor gibi değil. sinema masasını direk floş royalle değilse de çok iyi bir elle açmış; ben onu gördüm. ayrıca abartılı ukala ve komedi görünmekle beraber kendi oyunculuğu da hiç fena değil, demek ki tiyatronun ekmeğini tüm ekibi yemiş. hepsi her işi yapıyorlar. filmin müzikleri filme çok katmış; peer raben'in sonraki yapıtlarından geri kalmayacak müziğiyle aynı şekilde grand açılış yapıyor. (bence zirvesi berlin alexanderplatz'da tabii.) gene peer raben'in de filmde küçük bir rolü varmış.
  • filmde bruno hem stil hem oyunculuk olarak jef costello yu kör göze parmak taklit eder, afiş bile le samourai den esiktir.
    fassbinder i bira içmelik arkadaşlar veri tabanına eklettirir.
  • amatör film sevenler için bulunmaz bir nimet.kaldı ki fassbinder ımzalı.3 arkadasın takılması godard'ı akabinde fransız yenı dalgayı hatırlatırken, adamın sılahı sadece cebınde tutması çok mafyatikti ve çok hoşuma gitti.bana kılıçlarla dolu başka bir filmde tek sılahı olan samurayın duruşunu anımsattı.

    ilk 15 dakıkası tutunmak olarak zor olsa da tutundugunuzda; herkesın bu tecrubeye erişemeyeceği bu filmin keyfini çıkartın.
  • aynı zamanda güzel bir element of crime şarkısıdır.

    sözlerini de yazalım tam olsun:

    wenn dich dein schatten liebt
    und dich hinter sich her, um die häuser zum rabenbaum zieht,
    wo die dunklen spaßvögel nur,
    aus schier schandnudeln versammelt
    und auf schabernack getrimmt
    auf alles was da kommt scheißen
    auf party eingestellt sind
    wenn du sie siehst, grüß sie von mir,
    sag ihr hier sei alles im lot
    und je länger man kaut, desdo süßer das brot
    und irgendwas ist immer, irgendwas ist immer und liebe ist kälter als der tod

    wenn dich die sonne liebt und dich überall sucht,
    alle gardinen verbrennt, die es in deinem haus gibt
    und die sonnenmilch und die brille, das kreuz und das batiktuch
    und die glückspillen nichts bringen
    und du ihrem scham erliegst
    wenn du sie siehst, grüß sie von mir,
    sag ihr hier sei alles im lot
    und je länger man kaut desto süßer das brot
    und irgendwas ist immer, irgendwas ist immer
    und liebe ist kälter als der tod

    wenn dich das schicksal liebt und dich irgendwo hin,
    treibt wo es nicht mehr wehtut und du fragst nach dem sinn,
    eines lebens in dem man nicht spürt, wie die seele langsam erfriert,
    dann fragst du den falschen, dann bist du bei mir
    wenn du sie siehst, grüß sie von mir, sah ihr hier sei alles im lot
    und je länger man kaut, desto süßer das brot und irgendwas ist immer
hesabın var mı? giriş yap