• * istanbul'un fethine yakın bir zamanda ortodoks papazlardan birinin söylediği rivayet edilen söz.*

    edit:
    - müslüman sarığının katolik külahına üstünlüğü diye başlık varmış ama konuyu işlemiyor.
    - latin yerine katolik, serpuş yerine şapka, külah, türk yerine osmanlı denebilen versiyonlar vardır. tüm kombinasyonları buraya otomatik yönlendirmeye üşendim. (bkz: sözlüğün ebesi). ayrıca bu başlığın seçiminde daha da önemli bir gerekçe olarak (bkz: 50 karakter sınırı)
  • (bkz: lucas notaras)
  • bizansın avrupadaki katoliklerden osmanlı'ya karşı yardım istemesi sonucu ortodoks din adamlarinin takındığı tavır sonucu söylenmiş olan söz.
  • ben "kardinal kulahi yerine turk sarigi gormeyi yeglerim" diye duymustum.
  • bir kaynakla gerçekliğine dair olumlu şeyler düşünebileceğimiz söz.

    ".. şimdi size bir yunan tarihçi, yannis kordatos 'dan alıntı yapmak istiyorum, eserin adı ta teleutaia chronia tis byzantinis autokratorias, eser istanbul'da bizanslıların nasıl batılılardan bıktıklarına, baskılarına dayanamadıklarına örnektir;

    ".. (istanbul'la ilgili o dönem) önemli bir kehanete göre, düşman (türkleri kastediyor) istanbul'a girecek ve konstantinos sütunu'na vardığında halk ayaklanıp onları kovalayacak. ikinci kehanete göre, okçulukta usta bir millet istanbul'un limanını ele geçirip rumları bozguna uğratacak. üçüncü kehanete göre ise, türklerde osman bey soyundan yedinci padişah iktidar olduğunda bizans'ta da paleologoslar hanedanı'nın yedinci imparatoru başa geçecek, istanbul türkler tarafından zaptoluna-cak ve paleologoslar hanedanı yok olacaktı. böylece fatih sultan mehmed padişah olduğunda halk kiliselere koşup haç çıkarmaya ve imparatorluğu koruması için tanrı'ya dua etmeye başladı. fatih sultan mehmed yedinci osmanlı padişahı, bizans imparatoru konstantinos paleologos da paleologoslar hanedanı'nın yedinci üyesiydi.
    macaristan 'da, yaşlı bir bizanslı alimin yaptığı kehanet ise her şeye tuz biber ekiyordu. bu kehanete göre, -buraya dikkat- bizans türklerin eline düşüp istanbul yerle bir edilirse, rumlar iyi gün göreceklerdi.

    halk kitlelerinde, başka bir efendinin gelip bizans'ta yönetimi alması gerektiği düşüncesi tabii ki -gerekliliğe dikkat!-, sadece kehanetlerle perçinlenmemişti. bu propagandayı kuvvetlendiren önemli siyasi gelişmeler de vardı.

    bulgaristan metropoliti mihail, 12. yüzyılda imparator komnenos'a gönderdiği yazıda, öteki fikirlerinin yanı sıra, istanbul'u latinlerden çok daha iyi karakterdeki türklerin almasının daha iyi olacağını açıkça beyan etmekten çekinmiyordu." ne kadar açık değil mi? eli kılıç tutan müslümanları,papa i.s. 2006 'da böylesi barbarlıkla suçlarken müslümanları, ben entiride evvela türkler açısından haçlı seferleri 'ni değerlendiren bir siteden haçlı saldırılarının dökümünü yaptım, ardından bizzat yunan tarihçi ve mihail'den size bu alıntıları sundum; devam edelim efendim; mihail bakınız neler demiş;

    "..dinimizden olmayanların idaresinde, bugüne kadar aynı dinden olduğumuz italyanlardan gördüğümüz zararın bir zerresini dahi görmedik. önümüzdeki büyük tehlikeyi fark ederek italyanların yerine türklerin egemenliğini tercih etmemiz gerektiğini belirtmek isterim. tanrı' nın buna razı olacağına inanıyorum." (zambelios, bizans araştırmaları, atina, 1857)

    çok net değil mi?

    bakınız durum neydi; ".. bizans'ta geniş halk kitleleri, istanbul'un kaybının, tanrının yüce takdiri olduğuna artık kendilerini inandırmışlardı. taşradaki feodal yöneticiler (özellikle rahipler ve tekfurlar), türklerin gelişinden başka kurtuluş olmadığını görüyorlardı. latinlere (frenklere) gelince, onların adını bile duymak istemiyorlardı. haçlı seferleri sırasında ne kadar açgözlü ve soyguncu olduklarını görmüşlerdi. bu sebeple latinlerden azrail'den korkar gibi korkuyor ve nefret ediyorlardı.
    bu toplumsal gerçekler bir bakıma yenilginin şartlarını da hazırladı. bütün halk, ancak yeni bir devlet egemenliğinde tefeciler, ağır vergiler, baskılar, yabancı istilaları, savaş maceraları ve soygunlardan kurtulacağına inanıyordu.
    güçlü sınıflar ise sadece kehanetlerle yetinmiyor, latinlerin yeni bir haçlı seferini önlemek için bu yönde siyasi temaslar da yapıyorlardı."

    not: yukarıdaki alıntıyı #10046268 no'lu entirimden yaptım.
  • bu sözü bizim osmanlı aşıkları çok kullanırlar. ne anlama geldiğini anlamak için bir çaba gösterdiklerini düşünmüyorum. bilselerdi herhalde o kadar da abartmazlardı bu cümleyi.

    şimdi ilk olarak bizans istanbul'a sıkışmış durumdaydı. istanbul'u kendi gücüyle elinde tutamayacağının farkındaydı. dolayısıyla bizans imparatorları batı kilisesiyle birleşip şehri onlara emanet ederek türk işgalinden kurtulma planları yapıyorlardı. mesela selanik de bu şekilde venediklilere teslim edilmişti. osmanlı yönetimi istanbul'un da teslim edilmesinden endişe duyuyordu.

    bunun yanında bizans ahalisi bu düşünceden nefret ediyordu. bunun ilk sebebi haçlıların 13. yüzyıl başında istanbul'u ele geçirip yağmalaması idi. bu felaket unutulmamıştı. ikincisi de kimliklerinin bir parçası olan ortodoksluğun baskı altına alınacağını düşünmeleriydi. böyle iken bursa'da, edirne'de, iznik'te osmanlı tebaası hristiyan halkın dinlerini istedikleri gibi yaşamaları osmanlı'yı ehven-i şer olarak görmelerine neden oluyordu.
  • sene 1189, selahaddin-i eyyubi kudüs'ü fethetmiştir. bu olay hristiyan dünyasını şaşkına çevirmiş ve zamanın papası ııı.ınnocentus'un teşvikiyle avrupa'nın katolik latin kesiminden yeni bir haçlı ordusu oluşturulmuştur. bu orduyla ıv.haçlı seferine girişilmiştir. askerler venedik gemileriyle konstantinopolis civarında birkaç gün konaklayacak ve ara vermeden kudüs'e yöneleceklerdir. olaylar planlandığı gibi gitmez. avrupa'nın olabildiğince fakir bir döneminde istanbul'a gelen askerler, bizans'ın zenginliği karşısında şaşkına döner ve kudüs'e gitmeye adeta "üşenirler". yağmalama çok şiddetli olur. evler yakılır, soyulur. saraylarla resmi binalar tamamen süpürülür. erkekler öldürülür ve kadınlara vahşice tecavüz edilir. binaların tamamen soyulmasından sonra sıra zamanın en ihtişamlı mabedi olan ayasofya 'ya gelir. ayasofya sadece yağmalanmakla kalmaz tam bir rezalete sahne olur. kiliseye katırlar ve fransız bir fahişeyle girilir. içlerinde hz.isa'nın çarmıha gerilmesinde kullanılan kutsal çiviler ile peygamberlerin başına takılan kutsal taç ; hz.isa, meryem ve havarilerine ait kutsal eşyalar katırlara yüklenir. kiliseye saklanmış rahiplerin karınları deşilir, rahibelere de tecavüz edilir. yağmadan sonra sıra eğlenceye gelir ve fahişe birkaç gün önce ortodoks patriği'nin vaaz verdiği kürsüye çıkartılıp açık seçik raks ettirilir. askerler o sırada fıçılar dolusu şarabı içmektedirler. istanbul, bu yağmadan sonra bizans'ın yerini alan latin imparatorluğu'nun merkezi oldu ve bu kabus bizans imparatoru vııı.mihail paleolog istanbul'u 1261'de yeniden geri alana kadar tam 57 sene sürdü. loukas notaras bunun için istanbul'un ıı.mehmet tarafından işgali sırasında latinlerden gelecek yardımı istemeyip bu cümleyi kurmuştur. tabi bu fatih sultan mehmet'in işine gelmiştir. tarih boyunca mezhep kavgaları her zaman karşı dinin mensuplarına yaramıştır. dördüncü haçlı seferi sonrasında bizans anadolu hakimiyetini kaybetmiş, sunni müslüman türklerin ilerleyişini hızlandırmışlardır.nitekim sunni-şii kavgaları da en çok hristiyanlara yaramıştır.
  • karş. orhan koloğlu, "'papa'nın tacındansa türk'ün sarığı' deyiminin kökeni"
    https://twitter.com/…kewl/status/733979966321397760
  • netflix'in şu yeni çıkan rise of empires ottoman'ına biraz baktım da, yalan yanlış çıkarımlara meze edilen bu sözü hatırlattı bana. iğrenç milliyetçilerin yeterince düşük iq'lu olanlarının bu sözü aktarma bağlamı şudur: bizans'taki yönetim çok kötüdür, bu yüzden halk yönetimden bezmiştir, osmanlı'nın da çok sevecen bir imparatorluk olduğu bilinmektedir, dolayısıyla halk osmanlı'nın gelip orayı fethetmesini hoş karşılamaktadır.

    bu boş bir milliyetçi propagandasıdır ve gerçeklerle de zerre kadar alakası yoktur. olay bizanslı ortodoksların katoliklerden nefret etmesidir. o kadar nefret ederler ki, katoliklerden yardım geleceğine osmanlı'nın elinde ölürüz daha iyi anlamında bunu söylerler. yani bu osmanlı'nın muhteşemliğini anlatan bir söz değildir, zerre kadar alakası yoktur, bu bir mezhep savaşı sözüdür. "başımıza pkk geçse akp kadar kötü olamaz" demek gibi düşünülebilir.
hesabın var mı? giriş yap