• giovanni battista pergolesi'nin bestelediği iki perdelik intermezzo. librettosunu gennaro antonio federico yazmıştır. opera buffanın ilk örneğidir. eser, rahatına düşkün, beceriksiz bir erkek ile tatlı fakat kurnaz olan bir kadının arasındaki komik ilişkiyi anlatır.
  • zamanlar önce "serpina" olup "stizzoso, mio stizzoso" söylediğim, o zamanlar türkiye'de esere ait bir kayıt bulmak pek zor olduğundan almanyadan getirterek hayatıma daha da fazla dahil ettiğim keyifli eser.
  • şu günlerde istanbul devlet operasının sahneye koyduğu eğlencelik eser.
    metnin türkçeye çevrilmesinden doğan uyumsuzluklar eserin esprisinin önüne geçmiş ve seyirciler arasında "burda gülsem ayıplanır mıyım" gerginliği yaratmıştır.
    fakat eski kuşağın kulakları yırtan yorumlarının aksine yeni kuşağın doğal ve akıcı bir üslüp tercih etmesiyle izlenesi olmuş opera buffa örneği.
  • uberto'nun aryasında "derinden gelen bir ses der ki; uberto, kendini düşün." * kısmında derinden gelen sesi tasvir etmek için melodinin birden peslere inmesiyle dehayı fark etmemek olanaksız.
  • kendi ufacık, olayı büyük eser.

    yıllardır müzik tarihi kitaplarında opera buffa'nın ilk örneği olduğunu okur dururdum. ne zaman denk geldi de ilgilendim işin iç yüzünün hiç de öyle tek cümlelik, hap formatında, ana britannica muhteviyatında olmadığı ortaya çıktı. tek perdelik bir intermezzo olan "la serva padrona" ile pergolesi ilk defa moliere-vari bir güldürüyü opera sahnelerine taşıyor ve alışılmadık şekilde alt tabakadan bir hizmetçiye başrol veriyor. bunu yaparken yakaladığı akılda kalıcı, saf ve heyecanlı müziği etkiyi katlıyor. esas olay yıllar sonra jean jacques rousseau yeni müzik düşüncelerinde halk tarafından kolay anlaşılabilir ve yine o halktan insanların başrol oynadığı operanın müziğin geleceğini oluşturacağını söylerken, bu eseri hedef gösterince çıkıyor. la serva padrona müzikte klasik düşünce'nin ilk tohumu oluyor. bu küçük tohumdan devasa bir çınar yükseliyor.

    pergolesi'nin bir diğer dahiyane fikri, 3 rolden bir tanesini dilsiz yapmasıdır. böylelikle şarkıcılara verilecek maaştan kısmış, sürümden kazanmıştır..
  • 1733 yılından bahsediyoruz. o dönemde opera konuları genelde rönesans'da gün yüzüne çıkmış avrupayı etkisi altında almış ve popüler olmuş latin ve greek mitolojik hikayelerinden, destanlarından, komedyalarından esinlenilerek yazılıyordu. tiyatro'nun aksine operada sosyal sınıfları eleştiren ve bu eleştiriyi bir güldürü formatı içinde ele alan eserler sergilenmiyordu bunun nedenlerinden biri operanın maliyetinin yüksek olması ve bu nedenle merdiven altı yapımcılarının operayı kârlı bir iş olarak görmüyor oluşlarıydı. o dönem için opera belli bir kesime hitap ediyordu. operaların perde aralarında, izleyenler hela molasında, iki tütün tüttürüp muhabbetin belini kırma telaşındayken intermezzo denilen kısa, bir çırpıda anlatılan oyunlar sergilenirdi, bu oyunların bir de müzikli olanları vardı ki onlara da intermezzo denir, işte la serva padrona ilk önce bu aralar için yazılmış müzikli bir oyundur ki o gün izleyenler üzerinde çok büyük etki bırakmış dilden dile popülerliğini güçlendirmiş, bestecisi pergolesi'nin şöhret basamaklarını beşer onar çıkmasına vesile olmuştur. pergolesi sonrasında bu şöhret rüzgarı arkasına alıp eseri uvertürsüz iki perdelik bir intermezzo operaya dönüştürmüştür. bu operanın popülerliği eserin hakiki hali olan jacopo angelo nelli tiyatro oyununu da unutturmuş, operayla işi olmayan halk tebaasının ilgisini de böyle güldürülü operalara dönmesini sağlamıştur. bu güldürülü operaya olan yoğun ilgi merdiven altı opera evlerinin ortaya çıkmasına ve burdan da banker maho gibi yapımcıların bu piyasaya el atmasına vesile olmuştur. işte bu değişim mozart gibi bir dehanın opera ile harikalar yaratmasına yol açmıştır.
  • son yıllarda son derece miskin şekilde (ayda yılda bir iki kez tam teşekküllü opera temsili verdiği için) varlığını sürdüren izmir devlet opera ve balesi'nin (fındıkkıran balesi de rezaletti ayrıca) bu sezon sahnelediği bir opera.

    hayatımda izlediğim en yavan operaydı. bu yavan ifadesini lütfen minimal olarak algılamayınız. çünkü bir operanın minimal olarak sahnelenmesi denemesi, sürekli yerinde sayan ve yenilenmeyen bir sanat olan opera için en azından bir değişiklik olurdu. kaldı ki opera gösterişi ile, şaşaası ile öne çıkan bir sanat dalı.

    la serva padrona birçok operada olduğu gibi basit bir olay örgüsüne sahip. hatta olay yok denecek kadar az eserde. bir zengin bey ile onun genç ve güzel hizmetçisi konu alınıyor eserde. bir de dilsiz bir uşak var. hizmetçi, hanım olmak istediği için bey ile evlenme planı yapıyor. yaklaşık 50 dakika süren bir opera.

    eserin türü dolayısıyla ya da bestelenip sahnelendiği dönem dolayısıyla belki bu operanın son derece yavan olması bir anlama oturtulabilir. ama bu durum eserin yavanlığını göz ardı etmemize neden olamaz. olay örgüsü neredeyse olmayan bir eser. konusu da diğer bilindik operalardan bile daha da basit. bu eseri izlemek insana ne katar diye düşünmeden edemedim ayrıldıktan sonra. müzik dinlemekse amaç, senfoni orkestrası konserleri ile örneğin, bunu yapabilirsiniz. ya da açın kaliteli bir internet radyosu (örneğin radio swiss classic), bakın keyfinize.
  • la serva padronanın 23 yaşında ki temsilcisi ilk sahnelenmesinde bu oyunun müzik tarihinde elde edeceği ünü tahmin edememiştir.

    la serva padrona italya dışında yeni bir son ile düzenlenerek pariste tekrar sahnelenmiş ve cok büyük bir ses getirmiştir.

    (intermezzo opera: iki perde arasında calınan beste)

    la serva padrona intermezzo olarak sahnenlenmiş olan ve opera tarihinde cok büyük bir yeri vardır.

    karakterleri ve konusu her dönem ve her zaman içimizde ve toplumumuzda bulunabilecek konulardan oluşmuştur ve müzikleri cok ilgi cekicidir.

    la serva padrona 1746 da fransa-pariste querelle des bouffons tiyatrosunda

    tekrar yeni bir son eklenerek gösterime girmiş ve inanılmaz bir yankı uyandırmış.

    barok dönemi ve klasik opera dönemi arasında bir sınır taşı olarak yer edinmiştir.

    fransada o dönemlerde italyan operası fransız izleyicine yabancı gelmekte olup fransız izleyicileri italyan operasının ayıklanmasını istemiştir. fakat la serva padrona italyan operasının üstünlüğünü kabul ettirmiştir ve egemenlğini sürdürmüştür.

    rousseou ve mozart da la serva padronadan etkilenerek eserlerinde izlerine rastlanmaktadır.
  • 26 yaş gibi çok çok genç bir yaşta hayata gözlerini yuman giovanni battista pergolesi tarafından yazılmış, komedi unsurları ağır basan opera. eğlenceli.

    kasım ayında izmir devlet opera ve balesi elhamra sahnesinde izlediğim madam butterfly faciasından sonra (bkz: izmir devlet opera ve balesi/@minnoklokumcuk); bu akşam yine aynı sahnede yer alan ''hanım olan hizmetçi'' operası; en azından ibrahim yazıcı'nın maestroluğundaki canlı orkestra performansı ve akılda kalan melodisi, hoş dekoru (çağda çitkaya), güzel ışıklandırması ( sedat özen), şık kostümleri ( sevtaç demirer) ve özellikle vespone'ye ( dilsiz uşak karakteri) hayat veren deren eladağ'ın sempatikliği ile 1 saate yakın hoşça vakit geçirmemizi sağladı. hanım olan hizmetçi ''serpina'' rolünde filiz güneş ve ''uberto pandolfo'' olarak da cüneyt ünsal; bu son derece basit temalı operayı izlenebilir kılan başarılı performanslarıyla göz doldurdular. teşekkürler.

    not: selam kısmında sahneye en son gelen maestro ibrahim yazıcı'nın enerjisi lazım türkiye'de yaşayan herkese*.
hesabın var mı? giriş yap