• vakti zamanında bana "bir kitap okudum hayatım değişti" dedirten erich fromm kitabı. hala o noktada mıyım o ayrı ama bugüne ulaşmamda önemli bir kilometre taşıdır* kendileri.
  • fromm, kendini savunan insan'da aşk için der ki; "gerçekte, insanın yalnızlığı ve cinsel istekleri aşık olmasını kolaylaştırır ve bunun gizemli olan bir yanı yoktur."

    bunu aşk başlığına yazmadım. burada daha iyi duracağını düşündüm anlamı itibariyle. adam da zaten anladığım kadarıyla- anlamak istediğim kadarıyla- "abartmayın aşık olmayı bu kadar" diyor. manidar oldu.

    bi de kendini savunan insan'da aşk konusuna birkaç sayfa değinmiş, belki bir paragraf hatırlayamadım net olarak. gerisi insan doğası, özgürlük, sorumluluk ve yaşamın anlamına dair şeyler. bunu söylüyorum, sürekli aşk hakkında atıp tutan bir tip canlanmasın gözünüzde diye. neden sadece bu cümleyi cımbızla aldım peki? hm? hmm? tanıtayım dedim kitabı, güzel kitap. aşk işin reklamı.
  • "çağdaş insan kendini aynı zamanda hem pazardaki satıcı hem de satılacak mal olarak gördüğünden, öz saygısı, denetiminin dışındaki koşullara dayanır. o, eğer başarılıysa değerli; başarısızsa değersizdir. bu yönlenmenin sonucu olan güvensizliğin derecesi kolay kolay gözden kaçırılamaz. eğer insan kendi değerinin, öncelikle sahip olduğu insansal niteliklerden değil, koşulların durmadan değişen yarışmacı bir pazardaki başarısı aracılığıyla kurulduğunu düşünürse, hem öz saygısı sağlam olmayacak hemde sürekli olarak başkalarının bu öz saygıyı pekiştirmelerine gereksinme duyacaktır. insan böylece, durmadan başarı için itilmekte ve her başarısızlığı kendine duyduğu öz saygı yönünden yeğin bir tehlike olmaktadır. bunun sonucu, güçsüzlük, güvensizlik ve aşağılık duygulardır. değerinin yargılayıcıları, pazardaki değişiklikler olunca, insanın onur ve gururu yok edilmektedir. ama sorun yalnızca bir öz değerlendirme ve öz saygı sorunu olmayıp insanın kendisini bağımsız bir varlık olarak görmesi, kendi kendisiyle özdeşleşmesi sorunudur."
  • bu kitap fromm'un diğer kitaplarına kıyasla daha teorik ve geniş bir anlatıma sahip. kitap farklı kişilik türlerini açıklaması, kendini sevme kavramının tarih içindeki değişimi ve içimizdeki ahlak anlayışının (törelbilinç) oluşumunu, bizi nasıl etkilediğini farklı bölümlerle ama gayet birbiriyle ilişkili olarak anlatıyor.

    " alıcı yönelme çok kez bir grubun bir başka grubu sömürme hakkını sağlam bir şekilde yerleştirmiş olduğu toplumlarda görülür. sömürülen grubun gücü, durumunu değiştirmeye yetmediğinden veya herhangi bir değişiklik düşü olmadığından bu grup efendilerine yaşamı sağlayan ve yaşamdan edindikleri her şeyi kendilerine veren kimseler olarak bakma eğilimdedirler. kölenin efendisinden elde ettiği ne kadar az olursa olsun o kendi çabasıyla bunu bile elde edemeyeceğini düşünür."

    modern köleliğin tanımını da yapmış fromm'cum.

    "gerçekte, insanın yalnızlığı ve cinsel istekleri aşık olmasını kolaylaştırır ve bunun gizemli olan bir yanı yoktur."

    diyerek koca bir romantik edebiyatı da çöpe atar ama ne yapalım adam haklı.

    say yayınları syf 105,124
  • nedense sözlük yazarları tarafından fazla ilgi görmemiş; fakat müthiş saptamaları olan ve tam bir bir kitap okudum hayatım değişti kitabıdır.

    kişiliği, bir bireye özgü olan ve bireyi eşsiz kılan, doğuştan getirilmiş (yaradılış) ve sonradan kazanılmış tinsel niteliklerin tümü (özyapı) olarak tanımlıyor. daha sonra özyapı tiplerini sıralıyor ancak burada hepsini yazmanın manası yok. ilginizi çekerse kitabı okuyabilirsiniz. benim en çok dikkatimi çeken ve günümüzde ciddi bir sorun haline gelen, üretici olmayan yönlenmeler tipinin alt başlığı olan pazarlayıcı yönlenme kısmı. "çağdaş" toplumlarda insanların para, güç, unvan kazanabilmek için kimliklerini kaybedip kendilerini adeta bir mal gibi nasıl pazarlamaya yöneldiklerine dair tespitleri muazzam. çok uzatmadan sözü fromm'a bırakalım.

    "olgun ve üretici birey, kendisini kendi güçleriyle özdeş bir aracı olarak görmekten, kimlik duygusunu çıkarır. bu kendi olma duygusu, kısaca “ben ne yapıyorsam oyum.” anlamına gelecek şekilde dile getirilebilir. pazarlayıcı yönlenmede insan, kendi özgüçleriyle kendisine yabancılaşmış eşyalar olarak karşılaşır. onlarla bir ve aynı değildir. bu eşyalar kendilerini ona karşı maskelemişlerdir. çünkü önemli olan insanın bu eşyaları kullanma sürecinde kendini gerçekleştirmesi olmayıp onları satma sürecinde göstereceği başarıdır. insanın güçleri ve yarattıkları kendisine yabancılaşmış; ondan ayrı bir şey, başkalarının yargılayacağı ve kullanacağı bir şey haline gelmiştir. böylece, insandaki kimlik duygusu da özsaygısı gibi sağlamlığını yitirir. kimlik, insanın oynayabileceği tüm rollerin toplamınca oluşturulur. yani “ben olmamı istediğiniz kimseyim”dir."

    "pazar ekonomisi içinde yaşayan insan, kendini bir mal olarak hisseder. o, kendisinden (özünden) tıpkı bir malı satan satıcının satmayı istediği şeyden ayrılmış olduğu gibi ayrılmıştır. kuşkusuz, kendisine ilgi duymakta ve pazardaki başarısı ile yoğun bir şekilde ilgilenmektedir. ama ‘o’ yönetici, iş sahibi, satıcı ve de maldır. onun özçıkarı önünde sonunda, ‘kendisini’ kişilik pazarında en yüksek fiyatı getirebilecek mal olarak kullanan bir özne olan ‘insanın’ çıkarına dönüşür."

    edit: imla.
  • bu kitaba başlarkenki dünyaya bakış açınızla bitirirken oluşan bakış açınız arasında çok fark vardır.
    genel itibariyle psikolojiye dair bir çok terim kullanıldığı için biraz yoğun anlatımlı bir dil kullanmış. bu yüzden bazen günde 10 sayfayı okuyup üstüne düşünecek bir çok şey birikebiliyor. hızlı hızlı değil ağır ağır, not alarak ve ozumseyerek ilerlemek daha önemli.
    kitabın arka kapağında yer alan yazı kitapla ilgili küçük bir özet:
    modern toplum, mutluluğu, bireysellik ve kişisel çıkarı büyük ölçüde vurgulamasına karşın, insana yaşamanın amacının(ya da tanrısal terim kullanacak olursak, insanın kurtuluşunun) mutluluk olmayıp, çalışıp ödevini yerine getirmek ya da başarılı olmak olduğunu hissetmeyi öğretmiştir. para, ün ve güç, insanın isteklendiricileri ve erekleri haline gelmiştir. oysa insan, eylemlerini kişisel çıkarı açısından yararlı olduğu yanılsaması içinde yaşamakta, aslında gerçek ben'inin çıkarlarından başka her şeye hizmet etmektedir. ona göre, yaşamının ve yaşama sanatının dışında her şey önemlidir: ve insan, kendisi dışında, her şeyi savunmaktadır.

    aslında yazılacak çok şey var da, en kısası: okuyun, okutun.
  • insan ne olabilir?

    aklıma gelen hasidikler'in bir hikayesi var. öğrenci hahamı üzgün görür ve sorar: "efendim neden üzgünsünüz? en yüce bilgiye ulaşamadığınız, en büyük erdemlere sahip olmadığınız için mi üzgünsünüz?"
    haham yanıt verir: "hayır bunun için üzgün değilim. bütünüyle kendim olamadığım için üzgünüm." -başka bir deyişle her insanın olabileceği elverişli bir şey vardır, asla olamayacağı şeyler vardır.
    `birçok kişi olamayacağı şeyi olmaya çalışarak ve olabileceği şeyi ihmal ederek hayatını heba ediyor.`
    (...) bu yüzden bir insanın zihninde öncelikle ne olabileceği ve ne olamayacağı, sınırları ve olanakları konusunda bir imge olması gerekir.
hesabın var mı? giriş yap