• (bkz: kek) (bkz: ova)
  • kaştan teknelerle ulaşılabilen ama ne yazık ki pek de fazla bir şey görülemeden dönülen yer.
  • kekovanın karsisinda kalenin arkasinda iyice uzakta tek basina yasayan japon bir kadin vardir. hicligin ortasinda yasar bu kadin. kiskanilan kisidir kendisi. kalede rahmi koc un da yazligi ve yaptirdigi ilk okulu vardir.
  • yanlızca üçağız koyu'nda demirlemiş olan ufak tekne veya motorlarla ulaşabildiğiniz,daha teknedeyken bile kafanızda orası hakkında önceden oluşmuş olan tüm şüpheleri silebilen;insana "iyiki de gelmişim be buraya" dedirten ve kesinlikle daha önce gittiğiniz hiç bir yere benzemeyen harika yer.buralarda konaklamak isteyenlerin ilk tercihi adını tepesindeki kaleden alan ve bilmem kaç bin yıl önceki bir depremde sular altında kalmış olan simena antik kentinin kalıntıları üzerinde ve çevresinde(antik kent kalıntıları üzerinde dalış yapmak malesef yasaklanmış)kurulmuş olan kaleköy olmalı. sanırım bir sonraki yaza kadar tüm soğuk,karanlık,yağmurlu kış günlerinde tuzlu denizdeki lahitlerin yanında yüzmeyi,kahvaltıda müthiş lezzetli menemenleri yerken yüzüme çarpan güneşi,hamakta tertemiz havayı içime çekmeyi ve en çok da hayatımda gördüğüm en güzel yakamoza karşı sevgilimle sahilde oturup bir şeyler içmeyi özleyeceğim...
  • kendini denize gömmüş antik şehri ile ünlü, en güzel koylara sahip ve en salaş balık lokantalarını bulabileceğiniz tatil beldemiz.
  • yıllardır her yaz gittiğim huzur ortamı. tek problemi limana gelen yatlar ve içinden gelen kötü müziktir. sakinliği ve suyun berraklığıyla bir hafta bile kalsanız bütün kışı geçirecek enerjiyi toplayarak dönebileceğiniz, pansiyonların sayısının az olduğundan *rezervasyonsuz gidilmemesi gerekli cennet parçası.
  • fazla sakin ve fazla sesiz bir kasaba .cok sayıda turist "aaa kekova sunada bir bakalım " diyerek sapagı doner.sonrada hiçbir sey goremeden geri doner

    (bkz: soguk ayran)
  • muhteşem koyları vardır , akvaryum koyu içlerinde en güzelidir , yüzmeyi sevenler için vazgeçilmez bir cennettir.
  • rivayete göre yazın daracık sokaklarında dolaşırken rahmi koç'la karşılaşmanın olağan olduğu bir yermiş. bana denk gelmedi kaldığım iki gün zarfında. fakat demi moore'u bir hafta farkla kaçırmışım, asıl ona sıkıldım. bana göre kendi ve etrafı gezilip görülüp şirin olarak akılda kalması daha münasip olan ve resmen sit alanı statüsü bulunan bu yarımadanın az sayıda mülküne yurt içinden ve dışından yüksek rağbet var.

    bahsettiğim üzere rahmi bey buranın büyükçe evlerinden birkaçını alıp restore ettirmiş. yanlarına bir de helikopter pisti düzlemiş gelip gitmek kolay olsun diye. ayrıca bir antika dükkanı açmış evlerden birine. şaşırdım bu dükkan meselesine ama merak edip inceleyesim gellmedi bu dükkan denen mekanı; mahiyetini bilmiyorum.

    halkı da bu yoğun lüks ticaret talebine karşılıksız kalmamış. herkes birşeyler satma hevesinde. uzaktan son demlerini yaşadığı izlenimi veren bir ninenin turist kızla elindeki oyalar üzerine ispanyolca konuştuğunu görünce afalladım. yediden yetmişe durum bu. ekip şekip hali var. dünya ticaret merkezi havası söz konusu. bir yandan kaleye tırmanıyorsunuz öte yandan dört bir tarafta bilimum lisanda alışveriş dönüyor.
  • ingiliz aksanıyla da keköyva diye okunur
hesabın var mı? giriş yap