• bir tür felsefe yapma biçimi*. kavramı alırsınız ve ne demekmiş diye didiklersiniz. ilk bakışta sözlük yazmaya benzer*. kavramı alırsınız insancıklar bu lafı ettiklerinde ne demek isterler diye sorarsınız. örneğin bilgi kavramını ele alalım. bir insan "ben p*'yi biliyorum" dediğinde ne demek ister? sokrates'e göre p'ye inandığını, p'ye inanmak için gerekçeleri olduğunu ve p'nin doğru olduğunu söylermiş*. böylece bilgi kavramını analiz ettik bile. evet, sokrates de bir analitik felsefecidir. izindeyiz.

    not1: aslında sokrates bu üç koşulun yetmediğini bişi daha gerektiğini söyler ama şimdi boş verelim onu.
    not2: kavram analizi de bir felsefe yöntemidir demekle; bu, tek meşru felsefe yöntemidir demek arasında fark var tabi.
    not3: sokrates p, q kullanmaz aslında. lakin felsefe de gelişir, neden modern mantığın olanaklarına kendimizi kapatalım?
    not4: bu biçimde felsefe yapmaya niyetlenecekseniz obsesif olmayı ve her lafınıza 3-5 uyarı notu düşmeyi bir tür psikolojik hastalık değil, bu biçimde felsefe yapmaya tanrı vergisi bir yatkınlık olarak görmelisiniz.
    not5: referanslar, dipnotlar veremediğim için tırnaklarımı yemekteyim.
  • çocukken evdeki elektronik alet edevatın içini açıp bakma meraklılarının felsefe yapma yöntemi. bırakınız yapsınlar, parça pincik etsinler. yalnız yetişkinler olarak onları bazı tehlikeler konusunda uyarmak da boynumuzun borcudur.* mesela "bilgi" kavramı tehlikelidir, otomatik kapı çarpar. birincisi bu kavramın analizini yaparken bilme etkinliğinin kendisinin analiz sürecine etki etmesi söz konusu değil midir? yani analiz bir tür bilmeyse, analize tabi tuttuğunuz şeyin kendisini bir araç olarak kullanıyorsunuz demektir. "bunda bir problem görmüyorum, fotonun ne olduğuna da mikroskopla bakıyorum" diyebilirsiniz. siz bilirsiniz. ben yalnızca ustamız splinter'dan şu kelamı aktarmak isterim:

    başka aygıtlar söz konusu olduğunda durum değişebilir "lakin bilginin incelenmesi ancak ve ancak bilme edimiyle becerilebilir. bu aygıtın kendisini incelemek zaten onu bilmek demektir. bilmeden önce bilmeye kalkışmak ise skolastik'in yüzmeyi öğrenmeden suya girmeme kararı kadar saçmadır."*

    ya da, tatmin edici mi bilmem ama, "iyi de analiz bir bilme etkinliği değil ki, ne var ne yok bir bakıp çıkacağız" diye yanıt verebilirsiniz. buradan da yola çıkarak, ikincisi, siz belli ki "inanmak" kavramının kendisini de bilme kavramını kendi içinde varsayan bir kavram olarak görmüyorsunuz. yani inanmayı "bilgi"den bağımsız olarak "kavrayabileceğinizi" veya analiz ettiğinizde bilme edimiyle karşılaşmayacağınızı düşünüyorsunuz. aynı şeyi "doğru" kavramı için de söylemek söz konusu.

    bir üçüncü mesele de bu analizin sonucunda farklı insanların farklı şeyler görüyor olması. bu farklılığın temelinde işleyen ve bilme ediminden farklı olan her neyse onun da açıklanmaya ihtiyacı var. çünkü başka birisi o analizin sonucunda "inanç"a rastlamadığını iddia edebiliyor. uç bir örnek şu önerme olabilir: "ay inanmıyoroam / resmen oha falan oldum yane."

    bilmenin birbirinden daha yetkin olan farklı türleri olduğunu söylesek, splinter ustamız gibi doğruluğun bebelerin eline tutuşturulacak madeni paradan farklı olduğundan bahsetsek, temelde yatan problem de düşünme edimini bilme ediminden ayırmaya meyilli bir atomist bakış açısıymış gibi geliyor desek, çok mu ileri gitmiş oluruz? hatta "bilgi ancak bir sistem ve bilim olarak açıldığında gerçekleşir" diyerek kıta-analitik ayrımı daha ortaya çıkmadan böylesi fani ayrımları aşmış olma iddiasındaki bir 19. yüzyıl almanı'nın ukalalığına mı yakınsarız?

    lafın kısası, felsefe kavram analizi yerine, kavramların önkabullerini ve birbirleriyle olan zorunlu bağlantılarını gösterme çabası olarak da anlaşılabilir. bunun içine elbette kavramın analizi de dahildir. dolayısıyla kendisinin tek felsefe yapma biçimi olmayışı bir yana, kavram analizi analitik felsefenin tekelinde olmayan bir ortalık malıdır. şimdi iki yaşındaki yeğenimin ilk öğrendiği sözcüklerden birisi "benim"di, oyuncak arabalarımı bu motivasyonla parçalayıp duruyordu. ben de ona leibniz okuttum geçti.
  • "dil düşünceyi örter" der ludwig wittgenstein tractatus'da ve devam eder: "bütün felsefe 'dil eleştirisi'dir." önerdiği, kavram analizidir ve bunun dışında her tür felsefe yapma girişimini abesle iştigal sayar. ama sonradan tövbe etti, yok efendim ikinci wittgenstein öyle şey yapmaz diyenler için felsefi soruşturmalar'dan geliyor: "felsefe her şeyi önümüze koyar, ne bir şey açıklar ne de bir çıkarımda bulunur." çünkü felsefenin yapma hakkına sahip olduğu tek şey, olanın, yani dilin, analizidir. bundan dolayıdır ki kavram analizi yöntemi için wittgenstein bir ulu önderdir. işin bokunu çıkarmıştır: "felsefe, aklımızın dil yoluyla büyülenmesine karşı verilen bir savaştır."
hesabın var mı? giriş yap