*

  • soyadinin dogru imlasiyla "millett", toplumsal tarihci, feminist ve lezbiyendir.
  • feminist edebiyat kuramları açısından, akademik eleştiriyi, resmi olarak başlatan kadındır.
  • "ataerkillik; ancak kendisini doğalmış gibi yutturmaktaki başarısı sayesinde, istikrarlı ve güçlü bir egemenlik kurabilmiştir." gibi iri bir cümleyi laf salatası yapmadan, doğrudan, tüm farkına varılmışlığıyla da söyleyebilmiş nefis bir kimsedir.

    (bkz: sexual politics)
  • "kadınlarda azınlık grubu özellikleri vardır. kendilerinden nefret etmeleri, kendilerini reddetmeleri, kendilerine ve gruptaki diğerlerine karşı belirli bir küçümsemeyi, aşağılamayı duymaları bu özelliklerdendir. kadınlarda görülen bu özellikler, açık seçik olmasa da sürekli aşağı durumda oluşunun yinelenmesi sonucu, kadının bunu bir gerçek olarak benimsemesidir.azınlık grubu durumunu belirleyen bir diğer gerçek de kadınlara da, öteki azınlık gruplarına olduğu gibi son derece kesin yargıların yöneltilmesidir. suç işlediğinde daha fazla ceza alır, cinsel yaşamı gözler önüne serilir. ne var ki kadının ataerkil düzendeki pasifliğe koşullanması öylesine etken biçimde başarılmıştır ki, kadının suç işleyecek oranda düzenin koşullarını yıkması ve dışadönük davranışa geçmesi pek enderdir. azınlık gruplarının, içlerinden birinin aşırı davranışlardaki kişiyi kendilerinin suçlayıp mahkum etmesi gibi kadınlar da bir başka kadının aşırılıklarına karşı amansız, gaddar ve ürkek bir tavır alırlar." diyen ve cinsel politika kitabı mutlaka okunması gereken feminist yazar.
  • kadın erkek ilişkisinin tüm ilişkilerin temel paradigmasını oluşturduğunu savunan feminist yazar ve heykeltraştır. hem kamusal hem özel kurumların ürettiği ideolojinin, kadınların ezilmesini pekiştirdiğini söyler.
  • ikinci dalga feminist hareketin öncülerinden, yazdıkları ve yaptıklarıyla ilham veren kadın. 1971'de, new york'a yakın poughkeepsie'de adın yazarların ve sanatçıların ortak kaldığı bir çiftlik kurar: women's art colony/tree farm. beraberce çam ağaçları yetiştirip noelde satarak falan para kazanırlar, gül gibi geçinip giderler.

    1998'de zulüm politikaları kitabının çevrilmesi üzerine, metis yayınları'nın davetlisi olarak türkiye'ye gelmiştir. tuna erdem'in kendisiyle yaptığı söyleşi defter dergisinin kış 1999 sayısından okunabilir.
  • "patriarki kendini "doğa" olarak kabul ettirmeye çalışıyor" diyerek geleneksel cinsiyet rollerini sorgulayan cinsiyetler üzerine söz söyleyen, farklı bir bilinç ve aydınlıkta feminist aktivist yazar.
  • feminist yazar ve aktivist cinsel politika adlı kitabında kadınlık olgusunu şöyle ele alır; "ataerkil düzende, kadını tanımlayan simgeleri kadın yaratmamıştır. gerek ilkel gerekse uygar dünya, erkeklerin dünyası olduğu için, kadına dair kültürü biçimleyen fikirler de erkeklerin kafasında gelişen fikirlerdir. bize öğretilen kadın kavramı, erkeklerin yarattığı ve erkeklerin gereksinmelerine karşılık verebilecek biçimdeki kadındır. erkeklerin bu gereksinmeleri, kadının başkalığından gelen korkunun bir sonucudur. ne var ki, böyle bir kavramın varlığı bile ataerkil düzenin kurulmuş olduğunu, erkeğin kendisini bir insan normu olarak gördüğünü, kadını ise 'başka' ya da 'yabancı' kaldığı bir varlık olarak tanımladığını kanıtlar."

    bu hayli karamsar tabloda varoluşumuzun kökeni erkekler tarafından sivri uçlarla belirlenmişken, erkekle kadının aşkı da amiyane tabirle kölenin efendisine aşık olma durumudur. ama efendi, kölenin farklılığından aslında korktuğu için onu köleleştirmiştir. yani gerçekte korku nesnesi olan kadın, aynı zamanda arzu nesnesidir de. bir hayli hastalıklı bir durum anlayacağınız. peki bu bilgiyle aydınlanan ve bunu hayatının merkezine koyarak içselleştiren bir kadın, bir daha nasıl olur da bir erkekle yakınlaşabilir? yakınlaşmaz. bu çarktan kurtulmanın yollarını arar, varolan sistemi çökertmeye çalışır, özünü bulmanın yollarını arar, doğaya döner.

    hafif ruhta bir daralma oldu mu? hmm, güzel.
hesabın var mı? giriş yap