96 entry daha
  • kıbrıs'ın ingiliz valisinin evi kapalı maraş'ın hemen dışında, sesi kesilmiş bir sömürge valisi gibi bekleşmektedir. bence onun da mavi köşk gibi müze haline getirilmesi gerek. pazarlıkla geri verilecek olsa bile fark etmez.

    herkesin söylemiş göründüğü imge ve duyguyu ben de dile dökeyim; maraş (varoş/varosha) çok etkileyici bir hayalet şehir. o şaşaa, o erken teknoloji, o sermaye birikimi... o terkedilmişlik, eli böğründe kalakalmak, bıçakla her şeyin kesilmesi, sonra zamanın çürütücülüğüne bırakılmak. kendi kumu veya mısır çöl kumu her neyse cillop gibi sahilin o kadar siren çağrısına, bir allahın kulunun, daha doğrusu bir allahın toplumunun evet geldim, girdim, yaşıyorum tepkisi verememesi. benim için maraş'ın sokaklarında yavaş vitesle atılan bir tur, gözümü dört açtığım değil, adeta çaktırmadan yummaya, görmemeye çalıştığım gezi oldu. askeri yakınıma söz verdim, elimi deklanşöre atmadım. zaten de belgesel çekmiyorum, tarih yazmıyorum, her şeyi niye çekeyim? kalbimin üstünde şimdi bile hissettiğim baskı, ezinti yeter bana. ana tur yolunda bir alev ağacı gördüm. dallarını tümden yere bırakmış, yere değen dallar oradan yeniden göğe doğru fiskiller atmışlar: sanki mahalle pazarından acımasız ve açgözlü alışverişten dönen bir ayşe teyze evine varamadan pes etmiş, tüm paketlerini kaldırıma ve yola bırakmış, kendisi de çömelip, veya sırtını bir duvara verip dinleniyor. bu alev ağacının kırmızı çiçekleri açtığında kimbilir nasıl gelin gibi donanacak? bir canım canım ağaç daha: orduevinin kapısında, entten bir nöbetçi gibi dikilen, üç ana gövdesinden belki biraz biçimsiz dikilen birini geçen yıl veya yakın bir zamanda bıçkıya kurban vermiş, bir hayli yaşlı manolya. ona sarılmadan duramadım. hiç olmazsa onunla hatıra fotoğrafım var. gene orduevinin hemen arkasındaki sokakta nisan başını pırıl pırıl karşılamaya durmuş begonvile de sarılmadan olmazdı -kıbrıs'ta begonvile cemile/cemile çiçeği dendiğini önceden öğrenmiştim- bir fotoğraf da onunla çektirdim. bu iki ağaç sadece insanlara dost, devletlere düşman değil, fotoğraflanmalarına ses eden olmadı.

    maraş'ta zamanının teknolojisini aşan bir zenginlik, teknik düzey olduğu belli. insan karşılaştırmakta ve yerli yerine koymakta zorlanıyor. orada bir yerde rumlar uçaksavar yerleştirdiği için türk savaş uçaklarının taarruzuyla asansörüne bomba bırakılıp bir turistin ölümüne sebep olunan oteli gösterdiler. ötekiler kaçmışlar, her şeyi olduğu gibi bırakmışlar. anlık tepki, belki geri dönme arzusu ve umudu saklı olarak. türkiye'nin yıllar sonra tanıştığı pvc borular var buranın hapılarında, onyılların basıncına dayanan dökülmeyen sıvalar var. kesme tahtası saklı hazneli estetik mutfaklar varmış. su çıkarma işine kuyu üstlerinde rüzgar değirmeni kurmuşlar, hala çalışıyormuş. sophia loren meraklı gözlerden mi kaçınıyordu, özel yaşamında çekingen miydi? denize sıfır villası gözüme biraz öteki civcivli eğlence yerlerinden kenarda, hafif izole gibi göründü. videosuna bakılırsa tam bir müstakil evmiş, şimdiyse mezbelelik halinde. dikkatimi çeken şey mavi köşk gibi orada da ağırlığı hissedilen karonun krallığı.. akdeniz las vegas'ına gelen zamanın diğer ünlüleri arasında marilyn monroe, elizabeth taylor ve richard burton, raquel welch, brigitte bardot da varmış. zamanında türkiye'nin toplam yatak sayısı 10000 iken hayalet şehir'in yatak kapasitesi 12000'di dedi bir kıbrıs köylüsü. rakamlar yanlış ve afaki olabilir, karşılaştırmaya değer olduğu anlaşılıyor.

    -•-
    ağlasam, ağlasam, ağlayıp içimi söksem. hiçbir şey olmayaydı demiyorum, olan biten, kalakalan her şeyi sadece ağlamayla, selle söksem... tıkır tıkır işleyen bir maraş'a vicdanım direnir, belki düşman da olurdu (çözümsüz bir kıbrıs'ta bile işlek maraş'ı dünya kamuoyu kolayca kabullenirdi), şimdi boğazımda bir baca dolusu is tabakası yuvalanmış gibi.

    2019 güzündeki kıbrıs ziyaretimde kıbrıs'ı daha çok bir ağaçlar adası, ağaç galerisi olarak deneyimledim. ilk olarak kendini anımsayıp adına kaynaktan bakmak zorunda kaldığım cümbezi anayım. kapalı maraş'ta orduevinden kuşbakışı baktık. görevli başçavuşun tanıttığı bir tek kauçuk ağacı yayıla yayıla bütün bahçeyi kaplamış. yukarıdan mahalle içinde görünüyor. zaten kapalı olunca o ufak bölge bile vahşi yaşam alanı, orman gibi kısmen. kauçuğun gövdesi yataymış. onu görmeyi çok istedim. önceden de orduevinin bahçesindeki kauçuk, bir de kapalı maraş'a girişte yerlere dal uzatan alev ağacı dikkatimi çekiyordu. bir de iskele'ye bağlı boğaz/boğaziçindeki ağaçlar, okaliptüsler eklendi. bir de girne'deki durrell'ın huzurağaç'ı ve lapta babil bahçeleri'nde birçok maymun çıkmaz ağacı var. en güzel ağaçların en çok bulunduğu yer gazimağusa. yani sırf ağaçlar için bile bir kıbrıs gezisi yapılır..

    (bkz: maraş/@ibisile)
    (bkz: varosha), hayalet şehir, ghost town
    (bkz: paulo paolides/@ibisile)
    (bkz: kıbrıs/@ibisile)
200 entry daha
hesabın var mı? giriş yap