• sükuneti bozan, güruhu canavarlar uyarıldıkları vakit; burası senin evin, bunu bilerek geliyorsun, bunlara hazır olman gerekir diye terslenme kaçınılmazdır. yine bu safi inekler, özgürlüğün başkasının özgürlüğünü kısıtladığı radde kadar olduğunu da bilmezler.
  • yerinden bildiriyorum, esamesi okunmuyor.
  • şu sıralar beni dinlendiren tek şey bu sanırım. öğle aralarında, canım sıkkın olduğunda atıyorum kendimi kütüphaneye. kısmen sağlanan sessizlikle kafamı dinliyorum. hayat duruyor sanki. her şey bulanıklaşıyor. yeni bir kapı açılıyor, oradan içeri giriyorum. bu sessizlik kısa süreliğine de olsa sıkıntılarımı unutturuyor.

    kütüphane masasında uyumak diye de bir eylem var ki. o da başka bir başlığın konusu. *
  • sessizlikten ziyade tok ve hafif bir uğultudur.
  • insanı o kadar gerer ki çalışacağı konuya odaklanamamasına neden olur. ortalama 600 kişinin olduğu kütüphanede nasıl yürüme sesi bile çıkmaz anlamıyorum. sessizliğin beni bu kadar gerdiğini ve korkuttuğunu bilmezdim. şimdi o sayfayı değiştirirken ses çıkacak diye kendimi çok kasıyorum, klavyeye basarken çok ses çıkacak diye basmamayı tercih ediyorum. neredeyse nefesimi tutacağım o noktaya geliyorum. hayır, zaten kendime kütüphane alışkanlığı kazandırmakta zorlanıyorum ama bu fransızların kütüphane sessizliği beni öldürecek. nasıl adapte olabileceğim hiç bilemiyorum hiç. keşke şu kütüphanenin bir tık daha sesli olabilecek bölümü olsaydı.
  • bu sessizliğin odtü'de bokunu çıkardıkları kesindir. kitap sayfası çevirmekten konsantrasyonu bozulan hödükler gördük. o kadar hassassan s.kdir git evinde çalış!
  • o kadar ki darlanıyor insan.bir de sessiz konuşulur kulağa dogru..
  • huzurun diğer adıdır.
    ama dağların zirvesindeki oksijenin çarpması gibi arada dışarı çıkıp insan sesi duymak iyi gelir fazla sessizlik uzun sürerse bünyeye zarar. nihayetinde sürekli anne-baba tarafından azarlanan bir türk toplumundan çıkmayız nihayetinde :)
hesabın var mı? giriş yap