• genel olarak 19 yüzyilda avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde doğan, sanayileşme ve kentleşme karşiti tepkiyle ortaya çikan bir hareket olarak bilinir köycülük. köy yaşamının yüceltilmesi, köylünün gelişen kapitalizmin etkilerine, yoksullaşmaya ve kültürel çözülmeye karşı korunması ve bir tür romantik geçmişe dönüş özlemi köycülük akımlarının genel çerçevesini çizer. köycülüğü sadece mahmut makal romanlarinda ve halkevlerinin köycülük kollarinda geçen hoş bir sadadir zannetmeyin diye söylüyorum. rusya, almanya ve kismen fransa'da etkili olmuştur vs.. en derin ve etkili akım ise narodnikleri vs. doğuran rus popülizmidir lakin türkiye'deki hikayesi hep az bilindi, az biraz da karanlikta kalmiş görünüyor bugünden bakınca.
    tartışmaya başlayınca "vay bu köylüyü köye tikmak istiyen bir düşünce" şeklinde abuklayan yeni nesil muhafazakar görünümlü modifiye demokrat şaşkinlarla ve onlarin hinterlandindaki müslüman solcu gerzeklerle, köylünün aydinlanmasına gönül koymuş saçlari briyantinli idealist iyi niyetli cumhuriyet öğretmenleri arasinda geçen müsabakalar hala görülebiliyor. bir ara burada da halkevleri meselesi münasebeti vasitasiyla tartışılıyordu yanilmiyorsam. hoş ortada feodalite namina da köy ekonomisi namina da pek bir şey kalmamışken hatta tarim ve hayvancılık da bir yandan savaş öte yandan iç pazarlarin istilasi marifetiyle darmadağın olmuşken, köycülük konuşmak biraz romantik defterleri açmaktan öteye gitmiyor ama yine de küçük bir not düşelim buraya.

    neyse, çarlık dönemine ilişkin olarak "çarlık sarayını kaziyin altından tatarlar çıkar" derlerdi vaktiyle vodkayla isinan petrograd ahalisi. tatar dedikleri de bizim moğollarla onlara karışmış kimi türk kabile soylulari. moskova prensliği, knezlik yillari, bizim grozni ivan'dan falan kalan hatirat böyle. hala fazla değişen bir şey yoktur. ama moğol istilasinin avrupaya kadar gidip geldiği vakitler, moğollara ve sonradan altinordu devletine el aman diyen prensliğin koridorlarinda rustan çok tatarin gezindiği zamanlar bunlar. bunu da ruslar aslinda türktür diye okuyan gerzekler olacaktir ama 15. ve 16. yüzyillardan bahsettiğimiz unutulmasin ve ben laf kalabaliği yaparken bu işe içerlemiş ruslarin hallerini de anlamak gerekir. sovyet devrimi olmasaydi istanbul'dan ankaraya kadar bir çarlik eyaleti olarak yaşayacaklarini gizli gizli bilen ama sovyet düşmanliğini da elden birakmayan bizim şaşkin türk milliyetçilerinin müteşekkirlik karişik içerlemesine benzer bir durumdur, ve yine neyse bu rus milliyetçiliğinin temelleri biraz oralarda yatar ama yine girmeyelim, kafana göre yazabiliyorsun ki sözlükten ne kadar sıkılsak da böyle yazabildiğimiz için yaziyoruz biliyorsun ve fekat ben konuya böyle girince narodniklere, dekambristlere geçeceğiz falan sanilmasin, türk köycülüğü hiç bir zaman bu kadar fedakarane şekilde ileri gitmedi ama ben işin biraz altini kazinma tarafiyla ilgiliyim. ondan tatar dedim mefküre. az bildiği halde çok bilir görünmek ne zor iştir bilir burdaki bazilari da onun acisini ve yorgunluğunu ve nasil bu lafi uzatasim var bilemezsin hepsinin gençliğini bilirim gizli gizli. paragraf yap.

    evet türkiye'de de galiba cumhuriyeti biraz kaziyin, hemen her yerde altindan gökalpçi türkçülük düşüncesiyle birlikte bir nebze de köycülük düşüncesi çikar demek isterim. aslinda türkiye'de köycülük faslini 1932 halkevleri'yle ve daha çok 1940'larin köy enstitüleriyle başlatanlar çoktur ya yanliştir bu biraz hanim. işi biraz kurcalayinca ilk köycülük fikirlerinin ittihatçılar dönemine doğru geri sardiği, bizim parvus'tan yusuf akçura'ya kadar uzandiği görülür. o vakitler türk yurdu köycülük kaynardi araşktiracaklar için söylüyorum ve köylü aydınlanması'nın memleketin kurtuluşunun temeli olduğundan sözeden makaleler daha yüzyilin başinda rastlanir iken köylü bir coğrafyada kurtuluşun köylülükte görülmesi de doğaldir, ama tıpkı avrupa'da olduğu gibi köycülük hemen her zaman "halkı halk için kurtarma fikri"nin de temelini oluşturur. ve bu sosyal mühendislik işleri avrupada olduğu gibi türkiye'de de hemen her zaman köycülük ideallerine dayanir. savaş yıllarinda köycüler cemiyetiyle başlayan bizdeki ilk az narodnik bolca elit köylü fedaileri de ege köylerinde gezinir, fedakarca işler de yaparlar, ama egeden öteye geçeni pek yoktur. gönüllü doktor ve öğretmenlerden oluşan bu köylü misyonerlerinin tümü 1920'lerde kuvvayi milliye gruplari içinde erir, afyon gibi bazi bölgelerde de bizzat kuruculari olurlar.
    köycülük türkiye'de 1930'larda, yani bir ideoloji olarak kemalizm'in kurulmaya çalişildiği yillarda yeniden doğar, halkevleri dergisi ülkü köycülük tartışmalarıyla dolar, ünlü köycüler bakanlık koltuklarına oturur dalar. aslinda tuhaftır 1929 bunalımı sonrası girilen görece sanayileşme döneminde köycülüğün yeniden etkin bir düşünce akımı haline gelmesi ve tartışılması ancak bu durum biraz da kentleşme ve köylülerin işçileşmesi tehlikesine karşı duyulan tedirginliğin ve "başka bir yol" arayışının da ifadesidir. şehir merkezlerinde köyünden gelmişlerin dolaşmasının yasaklanmasi da asil o tedirginlik ve korku yüzündendir samanpazarı esnafı bunu bilir ve o korku bugün tekel işçilerinin direnişiyle hakli çikmiştir ve insani keyiflendirir bunu düşünmek. ama ta o zamanlar kadro dergisi etrafindaki harala gürele ve 1935 sonrasi celal bayar'in köycülerle tartışmalari biraz bu meseleler üzerine gelişir. köycülük türkçülükle birlikte kemalizmin kuruluş manivelalarindan biridir ve halkçilik okuyla birlikte hafiften rus popülizmine şavullar. ama sadece şavullar, yanliş anlamalara not edilsin, çarliğa karşi muhalefet hareketi iktidarin alet kutusuna girince ve reşit galip ve sanayileşme karşiti iktisat vekilleri bakanlik koltuğuna oturunca ne güzel görünür bunlar 1930'larda. yemezsen bilemezsin ama bir kol boyu uzakta nazi almanyasinin blut und boden tezlerini türkiyedeki köycülük akımıyla harmanlayan remzi oğuz arık dolayimiyla 9 ışık doktrinine kadar da yolu vardir faşist hareket içinde köycülük macerasinin. onu da eklerim artik suyu pek akmayan köy çeşmesinin yanindan.
  • 1930'lu ve 40'lı yıllarda yapılmaya çalışılan toprak reformu tamamen türk siyasi elitlerinin köycülük ideolojilerine olan bağlılıklarınan kaynaklanmıştır. köyde yaşayan insanların şehirlere göçüp onların anladığı kadarıyla "kirlenmelerini" istememişlerdir. ha sonra olan olmuştur o ayrı.
  • (bkz: atsız mecmua)
  • dün ntv'de şerif mardin okuduğu bir makaleden bahsetti. kurucu chp elitlerinin köyde yaşayan insanlara, köylülere hayran oldukları, onlara şapka çıkardıkları, fakat o kimselerin şehire geldiklerinde gericilikle suçlandıklarından bahsetti.

    hangi makaleydi bilmiyorum, söylemedi de açık açık, ancak o makalede anlatılan şey işte tam olarak budur, köycülüktür. köylüler köylerinde kaldıkları sürece bu ülkenin çimentosuydular, ama şehirlere gelirlerse bu ülke için felaket olurdu... gerçekten de chp'nin elit ideologları 30'lardan 60'lara kadar köylüleri oralarda tutmak için ellerinden geleni yapmışlardır. tabi ki yine fikirsel dünyada. gerçek siyaset asla böyle bir yöntemi benimsememiştir. hem zaten çok partili sisteme geçtikten sonra bu fikirler iyice yalan olmuştur.

    konuyla fazlasıyla ilgilidir;

    (bkz: çiftçiyi topraklandırma kanunu)
  • günümüz türkiye'sinin en büyük eksikliklerinden birisidir. önemsenmemesi özellikle tarım sektöründe dışa bağımlılığımızı hızla artırmaktadır.
  • halka doğru gidiş politikalarının en önemli aracı olan halkevlerinin en etkin olması beklenen şubesidir.

    köylülerin sıhhî, medenî, kültürel gelişme ve ilerlemesine, köylü ile şehirli arasında karşılıklı sevgi ve bağlılık duygularının kuvvetlenmesine çalışmak, çevre köylere geziler düzenlemek, köylüyü okutmaya çalışmak, hasta köylülerin şehir sağlık merkezlerinde muayene ve tedavilerini sağlamak, harp malulü köylülerle şehit köylülerin aile ve yetimlerini koruma ve bunların kasabadaki resmî işlerini kolaylaştırmak bu şubelerin aslî görevleri arasındadır.
hesabın var mı? giriş yap