aynı isimde "itiraf" başlığı da var
  • zeki demirkubuzun 5.filmi. filmde taner birsel ve basak koklukaya muhtesem bir oyunculuk sergiliyorlar. aldatan bir kadın, bunu farkeden bir erkek ve çatırdayan ilişki ve sonrası. çok az ışıkla, minimalist bir kadroyla (demirkubuz, hem yönetmen hem görüntü yönetmeni hem ışık yönetmeni hem yapımcı hem senarist) iki haftada çekilmiş, nefis bir film.
  • yakında gösterime girecek olan, ama ondan önce 21.uluslararası istanbul film festivalinde ulusal yarışma bölümünde gösterilecek bir zeki demirkubuz filmi. film yönetmenin karanlık üstüne öyküler üçlemesinin ikici filmi. üçlemenin ilk filmi yazgı idi. başarılı oyuncu taner birselin performansını merak ettiğim film. aslında filmin fragmanlarınıda izledim bana sorunlu 80 sonrası türk filmlerini hatırlattı ki bu da merakımı atrtıran başka bir etmen oldu. harun iş için gittiği istanbul'dan ani bir kararla ankara'daki evine döner. karısı, harun'un döndüğünden habersiz geç gelir eve ve bir telefon görüşmesi yapar. ve bekleyiş başlar... film ankara film festivalinde en iyi yönetmen ödülünü almış. 35mm, 90 dakika, renkli.
  • zeki demirkubuz un karanlik uzerine oykulerinin 2. bolumu olan itiraf, ilk bolum yazgi dan kanimca bir gomlek daha asagida olmasina karsin,demirkubuz sinemasinin asiri gercekciliginin, oyuncularin mukemmel performansi ile birlesmesiyle yine cok iyi denebilecek bir film.
    insan tabiatinda yer alan kusku,ogrenme arzusu ve sucluluk bas karekterlerin etrafini sariyor ve ortaya gunluk hayatta rastlanilip belkide es gecilen realist bir trajedinin icyuzunu cikartiyor.
    ozellikle insan dogasinin karsisindakinin suskunlugu ve aciklamazligina karsi kendini yipratmasi ve bu yipranma,ice atmanin adeta bir patlama olarak disa vurumu filmde cok basarili bir sekilde isleniyor.
    vicdan ve sucluluk kavrami yine karekterlerin sergiledikleri insan davranisi yansimalariyla canlandiriliyor.
  • ... sıkıntılı ama sıkıcı olmayan* bir türk filmi. taner birsel'i ayakta alkışlıyorum; buradan saygılarımı sunuyorum.
  • efendim, filmin tum bilesenleri bir yana, ilginc bir hususa deginmek istiyorum: ben nacizane, filmi pera sinemasinda izledim; bilmiyorum tum gosterimlerde boyle miydi ama, filmde ingilizce altyazi mevcut idi. yillardir bir turk filmi hasreti cekmekle birlikte; uzun suredir* bir turk filmi izlememis olan, ve orijinal ses kayitlarini dinlemek icin genelde filmlerin altyazili seanslarina giden biri* olarak afalladim ve kendimi altyazilari okurken buldum. bunu farkettigimde allahtan* fazla vakit gecmemis idi; mamafih bu uyanma* 15 dakikalik periyotlarla vuku buldu. film pek guzeldi fakat, bu kendimle olan derdim beni cok uzdu; ayrica sunu da belirteyim ki altyazilar, diyaloglara paralel olarak alabildigine basitti.
  • izledikten sonra terleme,sıkıntı,film ismini duydugunda titreme hissi,kalp atıslarında hızlanma,asırı sinirlilik,aclik gibi yan etkilere ve acaba bende mi bir sorun var odul kazanmıs film ben niye bu kadar kotu oldum izledikten sonra cumlesinin beyinde yanip sonmesine neden olan zeki demirkubuz'un cogu kisi tarafında mukemmeldi diye nitelendirilen film serisinden bir film.
  • eğer trt2 (geçen haftalarda yaptığı gibi) yine bizi atlatmazsa bu gece 20:30'da yayımlanacak olan dram. alternatif sinema hastaları için bire bir, ikiye iki..
  • zeki demirkubuz'un izleyebildiğim dördüncü filmi(izleme sırası:masumiyet,yazgı,bekleme odası,itiraf)ancak ne yalan söyleyeyim artık sıkılmaya başladım.kendisi de sıkılmış olacak ki masumiyetteki o şahane dialoglar,fotograf karesi gibi çekilmiş sahneler son iki filmde iyiden iyiye pas geçilmiş.bir sinemasal anlatım tekniği oturtma arzusunu hoş karşılasam da artık gecekonduda geçmeyen bitmeyen,çok karakterli,oh be bu filmi zeki abi yönetmiş işte dedirtecek dialogların bulunduğu bir filmini izlemek istiyorum.ha bir de her filminde o kanepede oturan künt bakışlı adam sahnesinden de sıkıldığımı ifade etmek isterim.
    yine de herşeye rağmen izlediğim her filminde oyuncuları aynen yansıtmak istediği şekilde yönlendirebilmesi,o muhteşem gerçeklikteki kavga sahnelerine de hayran kaldığımı söylemek isterim.
  • bu filmle birlikte artik turk sinemasinda "zeki demirkubuz karekterleri" diye bir kavram olu$maya ba$lami$tir. bekir (masumiyet), isa (ucuncu sayfa), musa (yazgi), harun (itiraf) turk sinemasinda $ahsiyeti olan karekterler, tiplerdir artik.
    her filminde bir yildiz yaratan ya da bir yildiz parlatan (fikret ku$kan, haluk bilginer, ruhi sari, serdar orcin, taner birsel) zeki demirkubuz, bu filminde de taner birsel' in muhte$em performansindan sorumludur.
    aldatilmi$, kiskanc, intihar eden en yakin arkada$inin karisiyla evlendigi icin vicdanen rahat olmayan bir adam ve kocasini aldatmasina ragmen bunun ceremesini cekmeye hazir ve susma ve reddetme hakkini sonuna kadar kullanmakta inatci bir kadinin dramidir ortada olan.
    harun' un caresizlikten ve icini kemiren ikilemden dolayi ya$adigi sinir krizi ve salya sumuk aglama sahnesi perdenin kar$isindaki seyircinin icini parcalamaktadir.
    zeki demirkubuz' un oyuncu yonetimi diger filmlerinden ali$ik oldugumuz uzre takdire $ayandir.
  • fight club'da geçen "if i didn't say anything people always assumed the worst" cümlesine benzeyen ve gitgide büyüyen bir şüphenin, kirli bir geçmişle birleştiğinde olabileceklerin*, müthiş bir oyunculukla, biraz fazla dramatik, ama gerçekçi bir biçimde anlatıldığı, başarılı bir film.
hesabın var mı? giriş yap