• 921 yılında müslüman olan ilk türk devletidir. yıltavar kaan döneminde abbasiler'den yardım istemiş ve müslüman olmuşlardır.
  • islamiyeti resmi din olarak kabul eden ilk türk devletidir. 10 ve 15.yüzyıllar arasında varlığını sürdürmüştür.

    itil (volga) nehrinin orta havzasında kurulduğundan, diğer türk bulgar devletlerinden ayırt edilebilmesi için nehrin mahalli söylenişi olan idil kelimesiyle birlikte zikredilen hanlık, en uzun ömürlü türk devletlerinden biridir. bulgarların en eski ataları, ogur (ugur) adıyla anılan batı türk boylarının bağlı olduğu kitlelerdir. büyük hun imparatorluğu zamanında ural dağlarının doğusunda yaşayan bu kitlelere eski çinliler tingling diyorlardı. bu kelimenin türkçe “tiyinli” (sincaplı) mânasına geldiği ileri sürülmektedir. nitekim bu bölge tarih boyunca sincap, samur, kakım gibi av hayvanları ile meşhur olmuştur. batı hun devleti zamanında (374-469) ogur türklerinin beş-ogur, altı-ogur, on-ogur, otuz-ogur, sar-ogur (ak-ogur) gibi boyları karadenizin kuzeyinde yaşıyordu. bu boylar tamamen batı hun devleti’ne bağlıydı. batı hun devleti yıkılınca attila’nın küçük oğlu irne, kendisine bağlı hun boylarıyla orta avrupadan karadenizin kuzeyine döndü. söz konusu boylar bu bölgedeki ogur boylarıyla karışarak bulgar adını aldılar. vı. yüzyılın son çeyreğinde batı göktürk devleti’nin hakimiyeti altına giren bulgarlar bu devletin 630 yılında yıkılmasından sonra başbuğları kurt(kuvrat) idaresinde büyük bulgar devleti’ni kurdular. bizans ve ermeni kaynaklarında magna bulgaria (büyük bulgaristan) veya muhtemelen eski adlarından dolayı patria onoguria (on-ogur yurdu) diye adlandırılan bu devlet uzun ömürlü olamamış, kurucusu kurt’un 665’te ölümünden sonra hazar hakanlığı’nın saldırıları sonucu yıkılmıştır.

    kurt’un oğullarından bat-bayan’ın liderlik ettiği bir kısım bulgarlar, kafkasyanın kuzeyinde kalarak hazar hakanlığı’na tâbi oldular. bugün kafkasyanın kuzeyinde yaşayan bolkarların onların devamı olduğu bilinmektedir. kurt’un diğer oğlu asparuh (isperih, esperih), kendisine bağlı boylarla birlikte batıya yönelerek tuna nehri boyuna geldi. balkanları ele geçirerek 681 yılında tuna bulgar devleti’ni kurdu. yaklaşık iki yüzyıl türk karakterini koruyarak varlığını devam ettiren tuna bulgar devleti, zamanla slav nüfusunun içinde eriyerek hem slavlaştı hem de hristiyanlığın etkisine girdi. 864’te hükümdarları boris (pars) han’ın hristiyanlığı resmen kabul etmesinden sonra tamamen türk özelliğini yitirdi.

    otuz-ogurların(utigur) dahil olduğu bulgar grubu kuzeye doğru, yani bugünkü kazan bölgesine çekilerek idil bulgarlarını oluşturdu. otuz-ogurlar, idil ile kama nehirleri sahasına geldiklerinde bölgenin yerlisi olan çirmiş, ar, udmurt, mordva(mokşı), votyak, zıryan ve ves (viso) gibi fin-ugor kavimlerini itaat altına aldılar. idil bulgarlarının yerleştiği bu bölge, ııı. yüzyılda hunlar’dan itibaren çeşitli türk göçlerine sahne olmuş, v. yüzyılda batı sibiryadan gelen sabar türkleri de yine bu bölgeye yerleşmişlerdi. son zamanlarda yapılan araştırmalarda idil bulgarlarına yakın alanlarda macarların da bulunduğu tespit edilmiştir.

    otuz-ogur bulgarlarının yerleştiği orta idil iklim ve tabii zenginlikler açısından çok elverişli bir bölgeydi. kama ırmağının kollarından şuşma ve zey havzaları ve kuzey kısmı geniş ormanlarla kaplıydı. bu ormanlarda derisi ve kürkü çok kıymetli hayvanlar avlanırdı. nehirlerde balık bol olduğu için su ürünleri ülkeye ayrı bir zenginlik getiriyordu. arazi düz ve verimliydi. ayrıca iskandinavya-iran ticaret yolu sayesinde idil bulgar devleti canlı bir ticaret merkezi haline gelmişti. idil bulgar ülkesi, hazar denizine akan idil nehrinde yapılan deniz taşımacılığı sayesinde harizm, türkistan, çin, iran ve kafkasya’ya bağlanmaktaydı. diğer eski türk devletlerinden farklı olarak kısa zamanda yerleşik hayata geçen bulgarlar tarımla uğraşmaya, biler, suvar, cüke-tav, saksin, oşal, tetiş, züye, kazan, kermencük gibi şehirleri kurarak ticaret yapmaya başladılar.

    son zamanlarda yapılan arkeoloji ve toponimi araştırmaları neticesinde idil nehrinin kollarının idil bulgar devleti’nin tabii sınırlarını teşkil ettiği anlaşılmıştır. doğuda çirmişen, şuşma ve zey sularının başlangıç noktaları, kuzeyde kazan ırmağı ile vyatka suyu, batıda sura suyuna kadar züye suyu, güneyde çirmişen ile samar suyuna kadar olan bölge idil bulgar devleti’nin sınırlarını çiziyordu. ural dağlarının güney kısmında ve ak-idil kolunda yaşayan başkırt(başkurt) türkleri idil bulgar devleti’nin doğu, etnik menşeleri bilinmeyen burtas kavmi batı, hazar hakanlığı güney, doğu slavları da kuzey komşularını oluşturmaktaydı. bölgenin yerli ahalisi fin-ugor kavimleri kısa zamanda idil bulgar kültürünün etkisine girerek türkleşti. hunlar ve sabarlar zamanında bölgede başlayan türkleşme süreci vııı. yüzyılın başlarında idil bulgarlarının gelmesiyle tamamlandı.

    eski türk inançlarını devam ettiren idil bulgarları, harizm ve iran’dan ticaret yapmak için ülkeye gelen müslüman tüccarların faaliyetleri sonucu müslüman olmaya başladılar. ülkedeki müslümanların sayısı giderek arttı. gerek ülkeye gelen tüccarlar ve müslüman olan ahalinin etkisi, gerekse hazar hakanlığı’na karşı müttefik aramak arzusu, idil bulgar hanı şilkey oğlu yeltever(ilteber) almış’ı abbasi halifesiyle münasebet kurmaya sevk etti. halife muktedir-billâh’a elçi gönderen almış han, islamiyeti kabul etmek arzusunda olduğunu belirterek ülkesine din adamları gönderilmesini istedi. bunun üzerine halife, sevsen(sûsen) er-ressî başkanlığındaki bir heyeti bulgar ülkesine yolladı. meşhur seyyah ibn fadlan’ın danışman ve katip olarak bulunduğu heyet, 12 muharrem 310’da (12 mayıs 922) bulgar hanının idil boyundaki karargahına ulaştı. almış han ve devletin ileri gelenleri elçi heyetini çok iyi karşıladılar. hanın resmen müslümanlığı kabul etmesiyle abbasi hilafetine tâbi müslüman bir devlet haline gelen idil bulgar devleti, bu tarihten sonra islam dininin doğu avrupadaki temsilcisi oldu. abbasi halifesi ve bulgar hanı adına sikkeler basıldı camiler ve saraylar inşa edildi, kadılık müessesesi kuruldu.

    bölgeye yerleşmelerinden itibaren hazar hakanlığı’nın siyasi üstünlüğünü kabul eden idil bulgarları, bu hakanlığın doğudan gelen peçenek ve kuman-kıpçak akınları ve ruslardan yediği ağır bir darbe neticesinde zayıflaması üzerine 965 yılında tam olarak bağımsızlıklarını kazandılar. idil bulgar ülkesi 964 ve 985 yılında iki defa kiev rus knezliği’nin istilasına uğradıysa da bu hücumlar etkisiz hale getirildi. 1006 yılında iki ülke arasında ticaret anlaşması imzalandı.

    hazar hakanlığı’nın zayıflaması, idil nehrinin hazar denizine döküldüğü yerde kurulan ve çok canlı bir ticaret merkezi olan idil şehrinin önemini azalttı. buna karşılık ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı bulgar şehri arap, iran, türkmenistan, hazar, iskandinavya, rus ülkelerinden ve baltık denizinden gelen tüccarların alış-veriş yaptığı büyük bir pazar haline geldi. xı. yüzyıldan itibaren kuzeydeki kürk ticareti yüzünden idil bulgarları ile ruslar arasında uzun süreli mücadeleler oldu. 1183 ve 1205’te rus prensi vsevolod, idil bulgar topraklarına ordular gönderdi. onun oğlu yuri de 1221’de nijni novgorod(gorki) kalesi’ni inşa ettirdi.

    1223 yılında rus ve kuman-kıpçak ordularını kalka savaşı’nda bozguna uğratan moğol ordusu idil bulgarları tarafından imha edildi. batu han bu yenilginin intikamını almak için 1236’da idil bulgarlarının üzerine sefere çıkarak ülkeyi baştan başa yakıp yıktı. bulgar şehri de aynı âkıbete uğradı ve ahalisinin çoğu öldürüldü. 1238-1239 yıllarında bir defa daha moğollardan darbe yiyen kuman-kıpçakların bir kısmı idil bulgarlarının ülkesine geldi. aralarında kaynaşma neticesinde sayıca çok olan kuman-kıpçak türklerinin dil unsurları üstün geldi.

    idil bulgarları, moğol istilasından sonra kurulan altın orda devleti zamanında yarı bağımlı da olsa siyasi varlıklarını devam ettirdiler. idil bulgar hanlarının yeniden kuvvetlenme arzusu altın orda hanı pulat timur’un 1361’deki saldırısıyla son buldu. ülke yeniden tahrip edildi. bu hadiseden sonra bir kısım idil bulgarı kuzeye çekilerek kazan şehrini kurdu. 1391 yılında timur’un toktamış’ı mağlup ettiği savaşta idil bulgar ülkesi yeniden tahribe uğradı. halkın büyük bir kısmı kazan nehri boyuna daha önce gidenlerin yanına göç etti. kazan civarında toplanan kuman-kıpçak-bulgar karışımı türkler kazan hanlığı’nın ahalisini oluşturdu. altın orda hanlarından uluğ muhammed 1437’de kazan hanlığı’nı kurunca idil bulgar hanlığı halkıyla birlikte tarihe karışmış oldu. bu hanlığın beş buçuk asır kadar devam etmesinin en önemli sebebi, yerleştikleri bölgenin orta asyadan orta avrupa istikametine doğru yapılan bütün türk akınlarından uzak kalmasıdır.

    ziraat, ticaret, avcılık, hayvancılık, arıcılık ve zanaatkârlık idil bulgar devleti’nin iktisadi hayatının temel unsurlarıydı. kürk, deri, ok, kılıç, zırh, kereste, ceviz, mum, bal, arpa, buğday, çavdar, koyun, sığır başlıca ihraç maddelerini oluşturmaktaydı. buna karşılık kumaş, seramik gibi maddeleri islam ülkelerinden ithal etmekteydiler. özellikle dericilik zanaatı çok gelişmişti, “bulgar gönü” adı verilen işlenmiş deri çok meşhurdu. idil bulgarlarının evleri ağaçtandı. kalın ağaç tomrukları üst üste konarak duvarlar çıkılır, damlar kereste ya da samanla örtülürdü. şehirlerin ve köylerin çoğu orman ya da nehir kenarında kurulmuştu. islamiyetin kabulünden sonra taştan cami ve saray benzeri bina yapımına başlanmıştır. idil bulgar hanlığı’ndan bulgar şehrindeki cami, saray ve hamam yıkıntıları, mezar taşları ve kitâbelerle bazı ziynet eşyası, ok, kılıç, miğfer, zırh gibi silahlar günümüze ulaşmıştır.

    idil bulgarları sulama kanallarını kireçten imal etmişler, suyun tarlalara dağıtımını ise ağaç oluklarla sağlamışlardır. bu yöntem daha sonra ruslar tarafından kendi ülkelerinde uygulanmıştır. bulgar şehrinde 1953 yılında yapılan kazılarda xııı ve xıv. yüzyıllara ait çok sayıda demir filizi eritme ocağına rastlanmıştır.

    sikkelerden ve islam tarihi kaynaklarından adları tespit edilebilen müslüman idil bulgar hanları şunlardır: şülkî, almış, ahmed, tâlib, mü’min, haydar, muhammed, saîd b. haydar, baraj, ibrâhim, selim, ilham, abdullah, hasan, mahmud, abdullah, altınbek, âlimbek.

    xıı. yüzyılın ikinci yarısında ya‘kub b. nu‘mân adlı bulgar kadısının bulgar tarihi adlı bir eser yazdığı rivayet edilir. ibn fadlân’ın seyahatnamesi, idil bulgar devleti ile ilgili en eski yazılı bilgileri ihtiva etmektedir. idil bulgarlarının bugünkü çuvaşların ataları olduğu kabul edilmektedir.
  • bulgar hanlığı tıpkı islam öncesi diğer türk devletleri gibi önceden tek bir devlette hüküm sürerken, ikili teşkilatın da etkisiyle zamanla tuna bulgarları ve itil bulgarları olarak ikiye bölündüler. tuna bulgarları eski inançlarında kaldılar ve hristiyan olarak devam ettiler. şu an bulgaristan nüfusunun kültürünü, tarihi geleneğini tuna bulgarları oluşturmaktadır. itil bulgarları ise asimile olmuşlardır. hoş tabii bu asimilasyon türk kültürüne yönelik mi yoksa hristiyanlaştıkları için mi söylenir bilinmez. tarihçilerin bu konuda kısmen yanlı tutum sergilediklerini düşünüyorum.

    devlet ikiye bölündükten sonra itil (volga) bulgarlarının hükümdarı almış han döneminde islam dini kabul edilse de, avrupa'nın ortasında bulunan bu devlette halkın ve devlet yönetiminin yeni dinleri hakkında pek malumatları yoktu. zira çevrelerinde islam dinini kabul etmiş başka bir devlet de yoktu. bunun üzerine o dönemde abbasi devleti'ndeki islam halifesi, ünlü seyyah ibn fadlan'ı ve yanında birkaç islam bilginini bulgar hanlığına gönderdi. ibn fadlan almış han'ın karargahında konuğu oldu ve islam dininin genel esaslarını anlattı, bir süre de almış han'ın danışmanlığını yürüttü. böylece karahanlı devletinden birkaç yıl önce olsa da itil bulgarları ise ilteber almış han döneminde islam dinini kabul eden ilk türk devleti oldu.

    (bkz: ilteber)
hesabın var mı? giriş yap