• (bkz: ikk)
  • kışlaya telefon sokan, hem de kameralı telefon sokan askere anal yoldan sokulacak belgedir.
  • ikk kısaltması ile değil istihbarata karşı koyma şeklinde açık haliyle incelenmesi gerekir

    türkiye'de tam bir yalan olduğunu öğrenmiş olduk 2013 sonu ve 2014 başı itibariyle. başbakan gsm telefondan kriptolu telefona hoplatılıyor, mit müsteşarı, genel kurmay 2. başkanı, dışişleri bakanının savaş kararını müzakere ettiği bir ortam dinleniyor
  • örneğin; internet bağlantısı olmamış/olmayacak bilgisayarla iş görmek.
  • istihbarata karşı koyma (ikk) kendi amaç ve faaliyetlerimizi düşmandan gizlemek, düşman istihbarat faaliyetlerinin etkilerini azaltmak veya ortadan kaldırmak amacıyla alınan aktif ve pasif önlemlerdir. başka bir ifade ile düşman veya düşman olması muhtemel devletlerin veya yurt içindeki kişi zümre ve kuruluşların silahlı kuvvetlere doğrudan veya dolaylı olarak yöneltilebilecekleri çeşitli istihbarat faaliyetlerin ve yıkıcı çalışmalarını yöntemli çalışmalarla zararsız hale getirmek veya verimsiz kılmak böylece silahlı kuvvetlerin emniyetin sağlamak bu sonuca ulaştırıcı karşı önlemleri düşünerek planlamak ve uygulamaktır.
    ikk’nın önemi:
    ikk istihbarat faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. elde edilecek istihbaratın etkili bir şekilde kullanılabilmesi ve görevlerinden istenilen sonuçların alınabilmesi için bu faaliyetlerin en az istihbarat elde etme faaliyetleri kadar iyi ve düzenli yürütülmesiyle mümkündür. çünkü karşı güçler de en az yasal güçler kadar istihbarat toplama gayretlerinde bulunacak ve elde ettikleri bilgiler ölçüsünde gerekli karşı önlemleri almaya çalışacaklardır. bilgilerin ilgili kişilerin bilmesi gerekenlerden ve bilmesi gerektiği kadar verilmesi esas olmalıdır. ayrıca ayrıntılı bir planlama yapılarak yanıltma amacıyla karşı güçlere yanlış bilgilerde verilir. ancak bu faaliyetlerin tüm yönleriyle iyi düşünülmemesi planlanmaması ve uygulanmaması halinde geri tepen bir silah gibi kendimize zarar vereceğini de daima göz önünde bulundurulmalıdır.
    düşman ve yasa dışı unsurların istihbarat faaliyetlerinin kendi istihbarat faaliyetlerimiz kadar başarılı olabileceği kabul edilmeli ve tüm önlemler bu temel ilkeden yola çıkılarak alınmalıdır. unutulmamalıdır ki başarının ana yöntemlerinden biri olan baskın güvenilir bir istihbarata ve en az bu istihbarat kadar etkili bir istihbarata karşı koyma faaliyetlerine bağlıdır.
  • (bkz: #60038241)
  • ikk denen bişey var

    yani istihbarata karşı koyma...
    askeri literatürde düşmanın bizden haber almasını engellemek için bir dizi tedbirler almak anlamındadır.

    adına ne derseniz deyin, savaş deyin, harekât deyin, operasyon deyin, askeri bir faaliyette ikk tedbirleri mutlaka ama mutlaka alınmalıdır. haspam bugünlerde düşmanın ikk ya ihtiyacı olduğunu pek sanmıyorum, yerli ve milli medyamız ziyadesiyle bunu yerine getiriyor sağolsun.

    düşman, bizim hakkımızda birçok şeyi bilmek ister ki kendi tedbirlerini ona göre alsın.
    meselâ, nerede ne zaman nasıl ne yapmak istediğimizi bilmek ister.
    imkân ve kabiliyetlerimizi bilmek ister.
    kuvvetlerimizin konumunu, miktarını, silâh mühimmat, araç gereç ve teçhizatımızın nelerden ibaret olduğunu bilmek ister.
    asker olmayanlar da anlasın diye teferruata ve askeri tabirlere girmeden böyle basit bir lisanla anlatıyorum.

    işte düşmanın bizim hakkımızda bilmek istediği bu gibi konuları öğrenmesini engellemek, her askerin görevi olduğu gibi, devlet yetkililerinin de, basının da, televizyonların da, sivil vatandaşların da görevidir.

    ordumuz afrin'de veya kuzey ırak'ta veya gara'da bir operasyon yürütüyor.
    bakıyorsunuz gazetelerde televizyonlarda boy boy resimler görüntüler şemalar haritalar haberler:
    -"işte askerlerimiz şuralarda..."
    -"şurdan girdik şurdan çıkacağız..."
    -"ondan sonra da şurdan girip şordan çıkacağız..."
    -"ahan da bunlar leopard tanklarımız, kabiliyetleri şu şu şu..."
    -"bunlar da fırtına obüsleri, menzilleri şu, mermileri şunlar..."
    -"askerimizin silâh ve teçhizatı da görüldüğü gibi..."
    -"sıra komandolara geldi, şu noktalardan girip şuralara ilerleyecekler..."
    -"afrin halledildikten sonra sırada münbiç var..."
    “vay efendim düşmanın korkulu rüyası”

    devlet ve hükümet yetkililerinin tribünlere oynar nitelikteki açıklamaları da ikk tedbirlerini hiçe sayan medyadan aşağı kalmıyor.

    diyeceksiniz ki ne var bunda, halkımızın ordusu hakkında bilmek istediği şeyleri haber yapıyorlar.
    tamam, tamam da bu kadar ayrıntılı haber ile düşmana bir yığın bilgi verdiğimizin ve bu bilgilerden yararlanarak bazı önlemler aldıklarının farkında değil miyiz?

    zafere ulaşmanın yolu, görülmeden görmekten, vurulmadan vurmaktan geçer.

    "baskın basanındır" diye bir lâf vardır.
    bu gerçeği unutmamalı, küçümsemeden, savsaklamadan her türlü ikk tedbirini almalı, gerisi için allah kerim demeliyiz.

    baskın deyince aklıma eski bir kitapta okuduğum gülünç bir olay geldi. bunu baya detaylı ve düzenli anlamış yazarımız ve gerçek bir olaydır da. fakat ben kitapda geçen tam detaylarını hatırlamıyorum.

    konu istiklâl savaşında geçiyor.
    katırlı birliklerin bir gece gizlice düşman mevzilerine olabildiğince yaklaşmaları ve baskın tarzında hücum etmeleri gerekiyor.
    baskın için tüm hazırlıklar yapılıyor, malûm gecenin sessizliğinde en küçük bir ses bile çok uzaklara yayılır, o nedenle katırların ve askerlerin ayaklarına ses çıkarmaması için çaputlar sarılıyor, oynayan, şıngırdayan, tıkırdayan silâh ve teçhizatlar iplerle bağlanıp sabitleniyor, askerlere konuşmamaları, öksürüp aksırmamaları tembihleniyor ama önemli bir sorun var.
    ya katırlar anırırsa?...

    komutan buna bir türlü çare bulamıyor, hayvan bu, anırma diye tembihlenemez ki... erata seslenir gibi “ne ses çıkarıyorsun at yarra” diyemezsin anlamaz.

    bir er ortaya çıkıyor, bunun çaresini bildiğini söylüyor ve ekliyor:
    "komutanım, hayvan anırabilmek için mabadını sıkmak zorunda kalır ki arkadan hava kaçmasın, kuvveti öne versin. katırların mabadını yağlarsak sıkmak istedikçe kayar, sıkamaz arkadan pırt pırt hava kaçar ve böylece anıramaz..."

    bu çözüme komutanın aklı yatıyor, uygulanıyor ve katırlar gerçekten anıramıyor iyi mi...

    bizim de gereksiz sesler çıkarıp düşmanı uyandırmasınlar diye medyanın ve bazı muhteremlerin mabadını yağlayacak halimiz hiç yok herhalde.
  • “…
    ocağa çorba koyan hürü ana:
    - yağ yakmayacağım yavru, diye özür diledi. yağ kokusunu bu gece yarısı alır da köylüler, hürüce’nin evine birisi gelmiş derler.” *

    aha da budur.
  • (bkz: dikkat düşman dinliyor)

    ikk'yı bir gemi ve dışarı sızan bilgiyi de geminin su alması şeklinde düşünürsek; eskiden, su alan bu teknedeki birkaç tane deliği ellerinle tıkayıp muhtemel beş-on tehdide karşı da adamlarını uyardın mı optimum sızdırmazlıkla öyle böyle yüzdürebiliyordun bu ikk teknesini.. şimdi ise yüzlerce delikten, üstelik yerlerini de tam olarak tespit edemediğin yüzlerce delikten su alıyorsun; bu delikleri tek tek tıkamak, emniyetli bir biçimde tıkadığın her delikten sonra öngörülemeyen bir o kadar daha delik açılması gibi kabus senaryolarıyla uğraşıyorsun..

    bu gemi artık yürümez kaptan..

    (bkz: osint)
hesabın var mı? giriş yap