• insan kiliginda dolasanlarin ve yasattiklarinin inadina ruhun guzelliginden ve masumiyetinden vazgecmemektir.
  • ne olursa olsun hissetmekten vazgeçmemektir. *****
  • diğer canlılara zarar vermemektir, haddini bilmektir.
  • gerçekten çok zor olan bişeydir. hele metrobüste. hele metrobüs köprüsünde. hele sokakta. hele evde. hele okulda. hele tamam insan yok, kimse yok dediğin o yerde.

    her yerde insan kalabilmek çok zor.
    yıl 2014, yerel seçimlere az kala, öldürülen çocukların daha toprak altında gözleri kurumadan. deli gibi merak ettiğim equus filmini tek başına izlemeyi göze alamamak çok kötü.
    dahası dün, kulaklığın sesi yüksek diye beni dürtüp kısmamı isteyen, ve bana kıstıran. sonra elinde yüküyle ayakta kalan teyzeye yer vermeyen oturan kadına inat o sesi tekrar açmamın anlamı ne ya.
    biliyorum ki ben o sesi dinlediğim deyişin hatrına kıstım, orda hayko cepkin dinleseydim kısmazdım. her yer curcuna zaten kadın benden şikayet ediyor. neyse sonra o sesi açmam da kadına ceza değil, dinlerken hep kendimi suçladım her şey için.

    sanki benim tek suçlu.

    valla sıfatsız deliricem ama kendime kıyamıyorum.
    velhasılı çok zor.
  • önce insan olmayı gerektirir.
  • karşılaştıklarınıza, karşınıza çıkanlara olaylara hissettikleriniz ,doğrularınız, yanlışlarınız ve daha pek çokları içerisinde ortak bir payda bulabilmektir, bunun için gayret etmek ,diretmektir.

    oysa bilin ki karşınıza aksi için çok fazla olay, insan, öykü çıkacak. bazen kendinizle çelişeceksiniz, öfkenize, acınıza,coşkunuza yenilecek bir süreliğine sürükleneceksiniz o siz olmayan halin peşinde. sonra bu çelişkinizden pay biçip size kelime kuşanacak insanlar,kesip biçecekler..

    dem meselesidir benim nazarımda, ne denli doğru kim bilir?.. sabretmek, yine de gülümsemek, olsun varsın diyebilmek, iyi şeyler dileyebilmektir. var olan her şeyi kendi var olma hakkınızdan pay biçerek saygı ile karşılayabilmek...

    insan olduğu için onca insana dokunuyorken ve bunda insanı değer biliyorken, yine insanlar tarafından dallarınız budanıyor.. zor zanaat vesselam..
  • biz insansak bunlar kimdi? bunlar insansa biz kimdik? hepimiz insansak... hayır, hayır hepimiz birden insan olamazdık, insan türü dışında yeni bir tür oluşuyordu muhakkak. insan türünü küçümseyen,hor gören yeni bir canlı vardı artık, kendini yarı tanrı gibi gören bir tür belki de. konforlu küçük saraylarını "ötekilerin" üzerine inşa eden uyduruk, sahte tanrılar.

    (bkz: devran) (bkz: iletişim yayınları)
    s:133
  • hayatta kalma güdüsüyle hareket eden ilkel canlıları barındıran dünyada insan türüne ait canlının bundan bağımsız kalma savaşıdır ve dünyadaki her canlıya nazik kalmaktır.

    kuşkusuz dünya hayvanat bahçesinden ibarettir. kafes sahipleri, insanları doğ-ye-iç-üre-öl şemasıyla terbiye ettiği hayvana döndürmekte pek marifetlilerdir.

    gelgelelim insan olmayı belli şartlara bağlamış kendinizi bilmezlere. insan doğmak şanstır fakat kusurlu 'kutsi' iradesi, yanıltabilir bilinci ve benmerkezci görüş alanı ile insan kalma yeteneğinin zayıflığı göze çarpmaktadır. bunların üstesinden gelme kabiliyeti nazik ruhunda varolan içgörü kuvveti ile mukabilinde gerçekleşmektedir.

    insan yavrularına bakın. isteklerini önceleyen ve ne varsa almak için saldıran salt çıkarcı varlıklardır. eğitim verilerek ehlileştirilirler. dünyanın hiçbir yerinde insan olmak öğretilmez. insan olmayı içselleştirmeyen sadece rol edinen hayvanlar ordusu yetiştirilir. insan olmaya çalışanlar çıkabilir. onlarda sistemin dışına çıkarılır ve kendi haline bırakılır. kırılma noktasına kadar savaşır. galip gelmesi zordur.

    maddi-manevi aldığı yaraların hesabını yapıp, kabuklarının soyulup tekrar kanamaması hayata karşı nazik olmayı bırakır ve nazik kalmanın anlamsızlığı insanların çoğunun kalbine perde gibi iner. bedeni insan, ruhu hayvan olarak devam eder. ruhunu maddi isteklerle doldurmaya, onları tekrar alamayacağını umarak pervasızca tüketmeye başlar. bunun neticesinde içgörüsü körelir ve hayatını bedensel ihtiyaçlarının doğrultusunda yaşamaya başlar. tükettiği insanlığı olduğunun farkına varmaz. günlük yaşamaya başlar. kendi türüne yabancı kalır. diğer insanlar için tehlike arz etmeye başlar.

    insan kalabilmek çok az insana nasip olur. otorite varken 'insan' kalmak kolaydır. dediğim gibi kafes bekçileri hünerleriyle sindirir. sirklerdeki hayvanlara terbiye edilmişine ne diyorsak sadece yasalara ve toplumsal kurallara riayet etmekle insan kalamazsınız. sadece terbiye edilmiş hayvan olursunuz. had bilmek -bilmezsen senin sınırlarını yok sayar diğerleri-, diğer canlılara zarar vermemek -saldırgan olursa bir zaman sonra kendine yönelecektir-, empati yapmak gibi eylemler insan kalmanızı sağlayacak faaliyetler değildir.

    ruh ve beden bütündür. bedeni terbiye edilmesi hususunda telkin verip ruhu serbest bırakmak gibi amaçlar içeren tavsiyeler ahmakçadır.

    robbie williams'ın kızı için yazmış olduğu go gentle şarkısındaki şu sözlerinde dünya tanımlamasını hayran kalmamak elde değil;

    "you're gonna meet some strangers.
    welcome to the zoo.
    bitter disappointments.
    except for one or two.
    some of them are angry.
    some of them are mean.
    most of them are twisted.
    few of them are clean."
  • savaşlarda canından önce masumiyetini yitirir insanoğlu. vicdanını yitirir..

    2. dünya savaşı bittikten sonra dünya yahudilere yapılanları öğrendiğinde yer yerinden oynadı. alman halkı suç ortağıydı ama "hiç haberimiz yoktu" dediler.. nazi artığı yapılanma gizli olarak devletin içinde kaldı. soruşturma başlatıldığında, yıllarca suçluları sakladılar, dosyalarına ulaşmayı engellediler. bazı cesur ve erdemli savcılar devletin içindeki bu yapılanmaya karşı savaştılar.
    insan olmak sorgulandı hep. insanı bu kadar kötü yapan neydi?

    hemen 1945'te nürnberg yargılamaları başladı. yargılanan nazi komutanlar ağız birliği etmiş gibi, "görevimi yaptım, ben yapmadım, emir aldım yaptım" diyorlardı.
    işte o zaman özellikle eichmann davasını izleyen ve kendisi de bir yahudi olan hannah arendt kötülüğün insanların diğerlerinin emirlerine uyma ve eylemlerinin ya da eylemsizliklerinin sonuçlarını düşünmeksizin çoğunluk görüşüne itaat etmelerinin bir sonucu olup olup olmadığını sorgulamıştı. böylece, umulmadık şekilde sıradan insanlar kötü olabiliyordu.
    kötülüğün kaynağı düşüncesizlik, fikirsizlik ve cehalettir diyordu hannah arendt.

    savaşlar sürecekti tabii, lakin insanların ırkları veya renkleri nedeniyle öldürülmelerinin, bir kanın diğerinden daha üstün olduğu görüşünün 20. yy'da bir manyakla birlikte gömüldüğünü düşündü çoğu insan.

    orta doğu tarihini en az buradaki herkes kadar bilen biri olarak, geldiğimiz noktada tarihin çok da önemli olmadığını düşünüyorum.
    kim daha kötü, nerede başlamıştı, nerede biter, tavuk-yumurta hikâyesi kadar zor.
    israil'in güvenlik endişesi nedeniyle bildik bileli uyguladığı sert politikalar, insanlık dışı abluka, teknolojik üstünlük ve dünya kamuoyunu arkasına alarak ve sürekli mağdur algısı yaratarak oluşturduğu ölçüsüz, denk olmayan gücü orada kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir halk yarattı. filistin, çoluk çocuk, genç yaşlı her filistinli için çok uzun zamandan beri açık hava cezaevi..
    önce mahallesinden, evinden sürüldü filistinli. bir gün bir duvarla açtılar gözlerini. anne baba bir yerde kaldı, çocuk çoluk diğer yerde. bir ateş böceğini izler gibi karşıdan birbirlerinin ışıklarını izlediler. aşsız, işsiz kaldılar. elektriksiz, susuz kaldılar. her şey tüm hayat israil'in kontrolü altında. toprağın ekilmesi bile.. orada çok uzun zamandır bir insanlık sınavı veriliyor. insanlığınız yok sayıldığında insan kalmak da zor olmalı..
    aklıma cioran'ın onu tanımama neden olan o çok sevdiğim sözü geliyor; "bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli varlık yoktur: en büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar."

    sadece "arap" olduğu için nefret edilen, ölümü hak ettiği düşünülen filistin halkının susuz bırakılma tepkilerine karşı, "ben olsam suya siyanür katardım" diyen insan formunda canlılar var. insan olarak doğuluyor ama insan kalmak kolay değil demek ki..
    tamamen abluka altındaki filistin için bm genel sekreteri su ve yiyecek ihtiyacının karşılanması konusunda israil'i uyarırken mısır, kapılardan birinin açık kalması ve oradan acil ve insani ihtiyaçların filistin'e ulaştırılması için elinden geleni yapacağını söylüyor. cumhurbaşkanı erdoğan "israil devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa, örgüt muamelesi görmeye başlayacağını unutmamalıdır." demiş, çok da isabetli söylemiş.
    sadece dün 140 çocuk öldü, filistin'de.
    "önemli olan yaşamak değil, başarmak hiç değildir. önemli olan insan kalmayı bilmektir..." demişti orwell.. arapmış, filistinliymiş, tanka taş atmasaymış, toprağını satmasaymış.. geçiniz.. şimdi ya insanız, ya değil..
hesabın var mı? giriş yap