• tam bir liberal olmakla birlikte önemli bir siyaset bilimcisi. kendisi olmasaydı francis fukuyama şu an anladığımız şekilde varolamazdı. end of ideology* tezini ilk ortaya atandır*. bunun üzerinde fukuyama end of history* tezini ortaya atmıştır.*
  • arendt 1906'da dogmus, 1975'te hayata gozlerini yummustur.. 22 yasinda daha su gibi bir genc kiz iken siyaset bilimi ile kafayi bozmus ve heidelberg universitesinde doktorasini vermistir.. daha sonra nazi dehsetinden nasibini alan nesle mensup bir akademisyen olarak 1933 yilinda fransa'ya ordan da amerika'ya gitmis ve sonunda da amerikan vatandasi olup cikmistir.. en onemli eserlerinden biri 'totalitarizmin kaynaklaridir' (1951).. bir dizi halinde basilan bu yapitlari anlamak da oyle kolay bir is degildir, arendt almanca kasip nasil yazmis diye de insani dusundurur .. turkce'de de iletisim yayinlari basmisti vakti zamaninda bir dizi kitabini..
  • kadından felsefeci olmaz tezini çürüten felsefeci.
  • "most evil is done
    by people who never make up their minds
    to be either good or evil" demis kisi.
  • 1906 - 1975 yılları arasında yaşamış alman filozof ve politika teoristi. orta sınıf bir yahudi aileden yetişti. 1933 yılında nazismden kaçarak en önemli çalışmalarını yaptığı amerikaya geldi. geniş görüş açısı ve kendine has yazısı heidegger ve jaspersdan etkilenmiştir. o bunu "thinking without banisters" diyerek nitelendirmiştir. en önemli eserleri arasında "the origins of totalitarianism"(1951) , "the human condition"(1958) , "on revolution"(1963) ve "eichmann in jerusalem"(1963) bulunmakta.
  • "şiddet araçlarının teknik gelişimi artık öyle bir noktaya geldi ki, hiç bir siyasal amaç, insan aklının sınırları içinde, bu araçların yıkıcı potansiyeline denk degildir;ne de silahlı catışmalarda bu araçların kullanılmasını haklı kılabilir."

    felsefe olimpiyatlarında yorumladığım sözü ile tanıdığım,bende doğru tespit,yanlış gerçeklik ikilemi yaratan feylesof
  • okuyucuya ilk not: tam bir liberal degildir, yarim ya da ceyrek oldugunu bile sanmiyorum. illa bir kategori bulmak lazim geliyorsa cumhuriyetcidir denilebilir.

    heidegger'in ogrencisi olarak basladigi felsefe alaninda doktora tezini karl jaspers'le tamamlamis. tezi augustine'de sevgi kavrami uzerinedir. sonradan unlu olan tum felsefeci ve kuramcilarla tanisikligi vardir. walter benjamin, frankfurt okulu onde gelenleri: adorno, horkheimer. leo strauss hatta einstein da bu isimler arasinda yer alir. adorno'dan hic hazzetmezmis; benjamin'in olumunden sonra eserlerinin basiminda gecikmesi ise adorno'yu arkadasina sadik olmamakla suclamaya kadar gitmesine yol acmis. uzun zaman siyonist orgutlerde calissa da israil devletinin kurulmasina karsi cikisi israil'de kitaplarinin hicbirinin ibranice'ye cevrilmemesine yol aciyor. yine uzun seneler arkadasi olan gershom scholem , eichman in jerusalem kitabinin cikisindan sonra arendt'le tum baglarini kopariyor. scholem, kendi milletine sirt cevirdigini dusundugu arendt icin "ben onu marksist oldugu zamanlardan beri bilirim" aciklamasi yaptiginda ise arendt buna cok bozuluyor.
    kucuk yasta babasini kaybetmis, iki kere evlenmis, hassas, utangac ama her zaman cok zeki olarak bilinirmis. amerikan vatandasi olmadan once tam on sekiz yil devletsiz yasamis. kuraminda bunun etkisi oldugu gorulebilir. siyaseti, dunyada evsiz *oldugumuz dusuncesinden yola cikarak, dunyayi birlikte yasayabilecegimiz ortak bir alanin yaratimi olarak tasarlar. kantci ve aristotelesci yaklasimin izlerinin bulunabilecegi kurami marksizm ve liberalizm ogretilerini elestirir. marx'ın hastası olduğunu söyleyemeyiz ama kocası sağlam marksistmiş.
    atesli bir yazim tarzi vardir, kuramini okumak insani sikmaz. ancak kimi noktalarda celiskiler ve aciklar bulmak mumkundur. ozellikle amerikan devrimini fransiz devrimine tercih edisi, eylemi bir siyasal edim olarak yuceltirken siyah hareketi elestirileri bunlara ornek olarak gosterilebilir.
  • walter benjamin'in illuminations adlı kitabına yazdığı giriş dillere destan olan, hikaye-anlatıcısı (storyteller) motifini de benjamin'den ödünç aldığı aşikar olan, evet, kendini filozof olarak tanımlamayı reddetse de 20. yüzyıla damgasını vurmuş, çok çok önemli filozof. yahudi olmakla birlikte yahudileri bir cemaat olarak görmeyi reddetmiş, gençliğinde youth aliah gibi yahudi örgütlerinde aktif olarak çalışsa da, yaşadığı devletsizlik ve mültecilik tecrübesinden sonra insanların "ne" olduklarıyla yani ırk, din, dil, cinsiyet vs gibi kendilerinin iradi olarak değiştiremeyecekleri nitelikleri ile değil "kim" olduklarıyla yani yapıp ettikleriyle, söz ve edimleriyle değerlendirilmeleri gerektiğine inandığı için kendini yahudi kimliğiyle öne çıkartmaktan imtina etmiştir. zaten yahudiler de ona eichmann davası'ndan sonra kıl olmuşlardır zira arendt eichmann'la birlikte soykırım sırasında yahudileri elleriyle nazilere teslim eden, onlarla işbirliği yapan ve judenraete denilen yahudi konseylerini de kıyasıya eleştirmiştir.
  • kitaplari (kronolojik sirayla, cevrilmis ise turkce karsiliklari ile):

    the origins of totalitarianism (1951)- totalitarizmin kaynaklari (3 cilt)
    the human condition (1958) - insanlik durumu
    between past and future (1961) - gecmisle gelecek arasinda
    on revolution (1962)
    eichmann in jerusalem: a report on the banality of evil (1963)
    men in dark times (1968)
    on violence (1970)- siddet uzerine
    crisis of the republic (1972)
    the life of the mind (1978)
    lectures on kant's political philosophy (1982)
    love and st. augustin (1996)
  • vazgecemedigi seylerden biri sigara icmek. fotograflarinda da cogu zaman parmaklarinin arasina sikismis bir sigarayi gormek mumkun.
    bir defasinda rejim tarafindan aranan bircok insani evinde sakladigi, ulkeden kacmaya calisanlara yardim ettigi gerekcesiyle tutuklanip, gozaltina aliniyor. yolda, kendini tutuklayan polise sadece birkac sigarasinin kaldigini, sigara icmedigi surece sorularina cevap vermesinin mumkun olmadigini soyluyor. polis memuru arabayi durdurup birkac paket sigara aliyor, hatta digerlerine caktirmadan hucresine nasil goturebilecegi konusunda tavsiyelerde bulunuyor. arendt, malum, biraz elitist bir teyze (kuraminda da bunu goruyoruz)- tutuklanmissin, kampa gonderilmen an meselesi, biraz panikle, biraz alttan al, ama yok- birkac gun sonra da hapishanedeki kahvenin kotu oldugundan yakiniyor. bu defa da, daha iyi bir kahve ikrami emri geliyor yukardan. o kadar korkunc bir donem icinde dahi olsa, insanligin olmedigini gosteren bir nokta daha var bu oykude. yine arendt'i tutuklayan alman polisten geliyor bu insani yaklasim. polis memuru arendt'in avukat tutmasina karsi cikiyor, "su zor gunlerde yahudilerin parasinin olmadigi malum, siz de avukat ucreti ile zor duruma dusmeyin. sizi tutuklayan benim, buraya ben getirdim, ben cikaracagim" diyor ve sozunu de tutuyor. arendt birkac gune kadar serbest kaliyor. 1964 senesinde gunter gaus'la yaptigi soyleside aktariyor bu anisini. ha iste "elbette kirginim, ama almanlar arasinda boyle adamlar da vardi"ya getiriyor isi. mesele onlarin azinlikta kalmasi, cogalip direnememeleri...konusmanin basligi da cok anlamli, bunca acidan sonra geriye ne kaliyor? dil kaliyor. "what remains? language remains."
    sorsak bu topraklardan gitmek zorunda kalan insanlara da, onca aciya ragmen onlarin da verecegi cevap ayni olur gibime geliyor...
hesabın var mı? giriş yap