• foucaultnun xxxin tarihi serisinin en baba kitaplarindan biri olup tamamini hatmeden insanlarin isminin bir yere kazinmasi gerektigi iddia edilmektedir. uc cildin sonunda ne ogrendim sorusuna yanit vermekte zorlananlar icin kelimeler ve seyler, deliligin tarihi, hapisanenin tarihi ve psikiyatri uzerineyi de onerebiliriz. ya da diyet baklava sevenler icin ders notlari da yeterince foucaultdur.
  • henüz okumadığım, filminin çekilmesini beklediğim kitaplar serisi.
  • ilk defa olarak uzun dönem tarihi incelediği eseridir. kilise, iktidar, direnme odakları, güç, itiraf... yani foucault'a dair ne varsa ayrıntısıyla görülebilecek eserdir. güzeldir her foucault eseri gibi...
  • hülya uğur tanrıöver çevirisi ile okuduğum michel foucault kitabı. klasik "cinsellik iktidarca bastırılmıştır" söylemi yerine daha alternatif bir bakış açısıyla aslında cinselliğin ifade biçimlerinin iktidar tarafından belirlendiğini -bastırılma değil sürekli bir cinselliğin kışkırtılmasının mevcut olduğunu- anlatan, kanımca psikanaliz ve hristiyan ahlakında itiraf gibi konularda çok doğru tespitleri olan, okunması biraz zor olabilse de -konsantrasyon gerektirir- farklı bir bakış açısı sunabilen okunası bir kitap.
  • bi fıkra var, temele sormuşlar: entel mi olmak istersin, ipne mi, (sex addict gözünü seviyim hemen homofobiği yapıştırma nickaltıma, fıkra böyle) hemen tabi ki ipne" demiş. neden diye sormuşlar, o kadar kitap kafama gireceğine bu kadar yarak götüme girsin demiş.

    bu kitap kafama gireceğine götüme gireydi dedim okurken. öyle de bir kitap.
  • sonra bir ara uğrayıp biraz ahkam keseceğim ama şimdilik hakkında söylemek istediğim tek bir şey var; (bkz: seviyeyi yükseltme piç)
  • kelimeler ve şeyler'de "öznenin ölümü"nden ya da daha genel bir kavrayışla öznenin egemen episteme biçimlerine göre belirlendiğinden, bir söylem etkisi olduğundan bahseden bay foucault'nun cinselliğin tarihi'nin -yazabildiği- son cildinde "kendilik kaygısı"ndan, kendiliğin deneyim yoluyla yapılandırılmasından bahsetmesi, stoacı ya da epikürcü yaşam etiğinden bahsetmesi biraz ironik geliyor bana. yapıların bastırdığı öznenin hakikati -elbette ki cinsellikle dolu hakikati- adeta "bastırılanın geri dönüşü" gibi ortaya çıkıyor. cinselliğin tarihi'nin birinci cildinde iktidarların bastırmayla değil çoğaltmayla, söylem üretimiyle cinselliği normlar düzenine yerleştirdiğini yazarken foucault, bir ars erotica gibi görülebilecek kendiliğin cinsel yapılanmasından örnekler verdiği üçüncü ciltle bir kopukluk arz ediyor bu iki cinsellik. üstelik bu kopukluk basitçe scientia sexualis ve ars erotica arasındaki de değil bence. iktidarın ürettiği, çoğalttığı söylemin düzeyi ile histerik öznenin yaşadığı deneyimin düzeyi birbirinden farklı ve bu fark ne itiraf mekanizmasıyla ne hukuksal kayıtlarla ne de cinselliğin kayıt altına alan psikopatolojiyle aşındırılabilir. öznenin yaşadığı bu tekil deneyimin geri dönüşü, olumlanması gibi filozofun bahsettiği "kendilik kaygı"sı.

    evet, bir yanda söylemeye dayalı olan, gücünün normlardan, kayıt altına almadan, sınıflandırmadan, bölmeden ve yeniden çoğaltmadan alan bir iktidar var. ama diğer yandan da kendi hakikatinin bilinçdışının aktarımında ortaya serildiği, başarısız olan cinselliğinin kestiği bedeninden çıkan sesleri, sayıklamaları, fantezileri dile dökmek yoluyla rahatlayan, anlatıya dönüştürebildiği travmaları sayesinde çöküşten kurtulabilen öznellik kavramı var. foucault birincilere atıfta bulunurken ikinciyi hafifsiyor bence. hatta bu hafifsemenin bile işaret ettiği öznel bir hakikat olamaz mı foucault açısından? bir kaçış gibi geliyor tüm bu antik yunan destekli ars erotica söylemi .
  • adında tarih geçmesini bir türlü anlamlandıramadığım önemli kitaptır.

    en önemli argümanı cinselliğin iktidar, güç tarafından bastırıldığına dayanan repressive hypothesisin (türkçesi baskıcı hipotez midir ki?) reddiyesidir. gücün ya da iktidarın böyle tek yönlü, sadece negatif karakterli, baskıcı olmadığını; çok yönlü çalıştığını, lineer bir incelemeyle işi kavrayamayacağımızı önerir. fakat tüm bunları yaparken lineer bir kronolojiye ihtiyaç duyar. işte bu tarihsellik, bu dairesel, çok yönlü vs. anlatım için benim açımdan sorun teşkil eder.

    not: evet foucault da çok üzgünmüş kitabının benim için yeterince ikna edici olmamasından.
hesabın var mı? giriş yap