• (bkz: orkid)
    (bkz: molped)
  • temiz pir-ü pak kadınlara özgü bağ kovalent bağ misali, üzüm bağı gibi değildir. bu kadınların hijyenik olduğu her hallerinden bellidir hela sonrası ellerini kolonyalı pamukla temizlerler ve bağlarına özen gösterirler budur bütün olayları yıllar boyu hanfendi olmak için beklemişler anneleri üzerlerine düşmüş nitekim sadece hijyenik kadın olmuşlardır yaşam amaçları bir bağ sahibi olabilmektir.
  • bondage olayında kadınlarımızı bağlarken hijyenik malzeme kullanmamız, ilişkinin ve kadınlarımızın ömrünü uzatır mantığı ile üretilmiş bağ...
  • pedlere verilen genel ad olmasina karsin, nestle'nin urunu olan neskafenin kahve olarak anilmasindaki gibi akla oncelikle "orkid" markali pedin geldigi , kadinlarin ay hali/adet/regly diye anilan donemlerinde kullandiklari, pamuk ve beze nazaran cok daha rahat oldugu yadsinamayan, kucuk kiz cocuklarinin gozetledikleri annelerine ozenerek oyuncak bebeklerinin popolarina da yerlestirdikleri dayanikli tuketim maddesi.
    (yenilmez.)
  • hijyenik kadinlarin yetistigi bagdir, kafadan dalinabilir zira hijyenikler kendileri.
  • (bkz: libresse)
  • havayla temas ettiği için asla tampon kadar hijyenik olamayan, menstruasyon dönemine yönelik üretilen medikal ürün. muhtemelen eskiden kadınlar bez falan "bağladıkları" için adı bağ kalmıştır; adı şimdi konacak olsa "bağ" yerine yapıştırmakla ilgili bir isim konurdu.
  • (bkz: emenyum)
  • küçükken, kadınların beline bağladıkları bir nevi kuşak olarak düşündüğüm ürün.. 80'lerin sonunda şimdiki gibi her dakikada bir reklamı dönmüyordu.. anlaşılmaya çalışılsa da çok detaylı bilinemiyordu ne olduğu.. işte bu bilinmezlik ve de annelerin konuyu çarpıtması sonucu, ilkokulda bir arkadaşımın bize yaşattığı bir an, kaç yıl geçse de gitmez gözlerimin önünden..

    bir iki arkadaşım, anneleri, annem ve benim onlara gideceğimiz bir gün, öğrenmeye meraklı çocuğumuz, banyo dolaplarından birinde bir paket görür.. açar içini, okur üstünü.. pek anlamayınca, eline aldığı gibi bir ürünü, annesinin yanında alır soluğu..

    - bu nedir anne?
    - o, şeeey oğlum..
    - ne?
    - şeeey.. bizim boğazımız ağrıyınca, bunu boğazımızın çevresine yapıştırıyoruz.. bu da ısıtıyor boğazımızı, iyileşiyoruz biz de..

    makul gelir herhalde bizim gudiğe.. sesini çıkartmaz.. anne de "ucuz atlattık!" diyerek, alnındaki teri silmiştir muhakkak.. neyse işte, olayın üzerine sıcağı sıcağına biz gideriz evlerine.. bir süre sonra çay, pasta, börek ritüeli başlar.. her şey yolunda giderken, tuvalete gitmek üzere bir süreliğine masadan ayrılan elemanımız tekrar giriş yapar salona.. hem de ne giriş..

    hiçbir şey olmamış gibi, boğazına yapıştırdığı bir adet hijyenik kadın bağı ile sandalyesine oturur ve şöyle der :

    - boğazlarım ağrıyor, öhö öhö öhö..

    sanki boyunluk takmış gibi, kıpırdamıyordur da.. kısa süreli bir şok yaşandıktan sonra, anneler arasında bizlere hızlı hızlı bir şeyler yedirme gayreti baş gösterir.. anlarız bir aksaklık olduğunu ama ses çıkartmayız.. çocuk odadan dışarı alınır.. güne, bu olay hiç yaşanmamış gibi devam edilir..

    akşam eve geliriz, annemi takibe alırım.. kafamdaki yarım yamalak bilgilerin, gün içinde gördüklerimle ilişkisini anlamaya çalıştığımı ve de o'nun kaçışı olmadığını anlayınca, alır beni karşısına, her şeyi olması gerektiği gibi açıklayarak bağlar konuyu.. diğer anneler de tabii.. ertesi gün okula gittiğimizde, artık hepimiz neyin ne olduğunu biliyorduk.. yani en azından boğazımız ağrıyınca ne yapmamamız gerektiğini..
hesabın var mı? giriş yap