• psikanalitik kuramda ruhsal süreçleri yönlendirdiği düşünülen ilke. ötesi için jouissance'e bakılabilir.
  • ing. pleasure principle.

    id'i yoneten sey.
  • orta yol, ölçülü, itidalli olma, hazlar üzerinde hakimiyet ve acı ya da zarar verebilecek arzulardan uzaklaşma, homoestasis, enkrateia..
    "nikomakhos'a etik"i haz ilkesiyle ilişkilendirirken tüm bu orta olandan hareket ediyordu lacan. psikanalizin öznenin hazzıyla ilişkili yorumunun radikalliği ise onun hazlarının, gerçek hazzının (gerçeğine yapışmış hazzının) ya da, alanın ortasında bulunamayacağı, hazzı ortanın güvenli bölgesinde aramanın yanıltıcı olacağı, dürtünün ittiği özneyi marjlarda, uçurumsu boşluklarda, yani, haz ilkesinin ötesinde aramanın gerekliliğiydi.
  • (bkz: orgasm)
  • principe de plaisir.

    haz ilkesi haz duyumuyla karıştırılmamalıdır. freud 'da haz ilkesi ve nirvana ilkesiyle birlikte ruhsal etkinliği yöneten büyük ilkelerden biridir. haz ilkesi, ruhsallığın hoşnutsuzluğundan ya da acıdan sakınmaya ve yeniden hazzı aramaya yöneldiğini ortaya koyar.
  • gerçeklik ilkesinin öncülüdür. insan, doğumundan itibaren sadece kendine haz veren şeylere duyarlıdır. bu durum çocukluğun 5-6 yaşına kadar sürer. daima kendine zevk veren ilişkiler içinde olur. toplumsal yasakları bilmez. ancak fallik evreden sonra haz ilkesi yavaş yavaş yerini gerçeklik ilkesine bırakır. çocuk toplum yasaklarını, çalışma eylemini, yaşamsal sorumlulukları kavramaya başlar.
    bu bağlamda, sadece yaşamdan zevk alma amacıyla çalışmadan yaşayan insanlar ''olgunlaşmamış birey'' olarak sayılır.
  • bu haz ilkesi, gerçeklik ilkesiyle çatıştıkça içeride bir öfke büyüyor. sonra hatalar, pişmanlıklar.

    söz dinlemek zorunda kaldığımız ilkokul sıraları
    uslu olmak zorunda kaldığımız aile ortamı
    idare etmeye çalıştığımız ilişkiler
    emir aldığımız iş ortamları

    bunlar bizim gerçeklik illkesine göre hareket etmeye zorlandığımız alanlar oluyor. bebekken bunların hepsinden azadeydik, meme em, dışkıla, oyun oyna ve anne figürü tarafından sevil: sadece haz vardı bebekken. yetişkinlikte haz ilkesi doğrultusunda yaşamak ise bizim toplumdan itilmemize ve hoş karşılanmamamıza sebep olabilir. hoş karşılanmak ve kabul görmek için, "gerçeklik ilkesi"ne tutunur ve haz gereği ihtiyaç duyduğumuz tutumları baskılarız. nihayetinde haz ilkesi ile gerçeklik ilkesi arasındaki bu çatışma bizde bir öfke oluşturur, kabul görmek için hazzı bastırıp sustuğumuz her an için ilerleyen zamanlarda patlama yaşarız. yani hayatımızda gerçeklik ilkesini yıkamadığımız alanlar mecburen varken; haz ilkesine göre hareket edebildiğimiz başka alanlar da olmalı ki, kayışı koparmayalım. gerçeklik ilkesine ne kadar tutunursak, haz ilkesinin gerektirdikleri, zamanı gelince o kadar büyük patlar.

    örneğin hayat boyu bir ailenin sorumluluğunu taşımış olan anne/babanın, sadece iyi seks yaptığı(nı sanıdığı) bir insan yüzünden bütün ailesini yıkıp/terk edip/kaçıp, toplum nezdinde "hatalı" görünen şeyler yapmaları, gibi. gerçeklik ilkesi bireyi o kadar sıkmış ki, sonunda haz ihtiyacı galip gelmiş, bireyin gerçeklik ilkesine uygun inşa ettiği hayatını yıkmış geçmiş.

    böyle şeyler olmaması adına toplum tarafından kabul görmek amacıyla yöneldiğimiz gerçeklik ilkesini dengede tutmalı ve bir yandan hazlarımızın da peşinden koşmalıyız diye düşünüyorum, dengeyi kurabilenler mutluluğun resmini çizen abidinler.
  • gerçeklik ilkesi ile arasında ardıl-öncül değil, zıtlık ilişkisi vardır.

    gerçeklik ilkesi de eninde sonunda hazza ulaşılması ihtiyacını göz ardı etmez. ancak; -imgelem olsun ya da olmasın- duygusal tatminin şahsın karakterine uygun olmayan durumlarda ertelenmesini, tatmini sağlayan bazı imkanların ortadan kaybolmasını ve hazza giden yolda rahatsızlığa olan dayanılabilirliğin yok olmasını da ister.
    ki her ne kadar gerçeklik ilkesi, haz ilkesinin karşıtı olarak öne sürülse de gerçeklik ilkesi, kontrol edilmesi zor olan cinsel dürtülerin fonksiyonel bir yönetimi olarak karşımıza konuyor. ki bu yönüyle bana göre çok yetersiz bir edinim.
    bu durum da dürtülerin ya da egonun kendisinden başlayarak bünyenin geneline zarar veren ve çoğu zaman haz ilkesinin baskın gelmesi ile sonuçlanan bir şekilde son buluyor.
    toplumun aşağı yukarı genelinin hazza olan bağının gerçekliğe olan inancından daha baskın gelmesinin nedeni de bu zaten.
    gerçekliğe bağı daha güçlü olan kişiler de zaten böyle berbat bir zeminde freud'u haksız çıkarmaktan başka bir kazanım elde edemiyorlar.
hesabın var mı? giriş yap