• insanı mutsuz eden iki kavramdır. insan, olmak istediği gibi değil de toplumun isteği gibi hareket ettiği sürece hayallerde yaşar, gerçek hayatına geri döndüğünde de mutsuz olur.
  • hayaller la vie en rose; hayatlar gece gölgenin rahatına bak tadında
  • her diş ağrısını, dişi söküp atarak tedavi edeceğine inanan diş tabibi ile aynı vizyona sahip siyasal aktörler koltuklarına çivileniyor türkiye'de. böyle olunca da siyaset, şahsî yaşama hiç olmaması gerektiği kadar dokunuyor. bu salgında ne siyasetten başka şey düşünebilir, ne de bir şey üretebilirsiniz. duruluğu, kristalliği bâki kalmaz. ancak bunalım yaşarsınız. kendi bağırışımızdan dolayı sağır olduğumuzu her gün daha çok hissediyorum.

    zihin rahatlığı bakımından basit bir emsal olsun, yakın zamanda danimarkalı biriyle evlenen bir arkadaşım var. geçen yaz, "ne yapıyorsunuz?" diye sormuştum, bana şöyle yazmıştı:

    "hava çok güzel, ben evde oturuyorum, eşim ise ormana çıkmıştı. böcek ve bitki toplamış, kavanozlara koymuş ölmemeleri için. şimdi de eve geldi, saatlerdir botanik ve zooloji kitaplarına bakıp, elindeki örnekleri inceliyor."

    işte bu zihin ve ruh dinginliğini, ferahlığını mumla arıyorum ben; öylece böcek ve botanikle uğraş verecek denli sükûnet dolu, saydam bir zihne ulaşabilmek?... batıda ve doğuda sırf kendisinin çözeceğine inandığı bunalımlar üstüne ant içmiş olan türkiye, teneffüsü imkansız hale getirecek denli kendi atmosferini kirlettiğini, boğduğunu göremiyor. kendisine dergâh-ı izzet nazarıyla bakmaktan başka alışkanlık edinememiş.

    buralardaki yaşam bu yüzden civcivlerini toparlayan tavuğun telaşına döndü. erken tükeniyor. her gün karşılaşılan sosyal tiplerin, alışılmışlığı daha beter olan ayak oyunlarının, köşe kapmacaların, karakter aşınmasının etkisiyle midir bilmiyorum ama zihin ve ruh meşguliyeti izdihama yol açarken kafamızda şişe kırılsa farketmeyeceğiz artık. belki planörlerle ilgili bir şeyler öğrenmek istiyorum, veya deve kervanlarıyla ilgili bir öykü yazmak, ya da işleme atölyelerinde bir şeyler yapmak, ama yerli ve millî alerjilerimiz, gündelik karşılaşmalarda tüm yüklerini yeniden hatırlatıyor, yoruyor. her ne yaparsak yapalım, bu diyarların ulusal alegoriden kaçamayacağını vaaz edenleri* haklı mı çıkarıyor bütün bunlar, bilemiyorum.

    klasik metinler çok alışıldık olsalar da gerçekten değer kaybetmiyorlarmış. bu yüzden şimdi vakit ayırıp eski notlarıma bakarken niezsche'nin putların batışı'nda yüz elli yıl önce kendi yaşadığı yeri betimlemesine hayret etmeden duramadım:

    "iktidar aptallaştırır... almanlar - düşünürlerin halkı denilmişti bir zamanlar onlara: düşünüyorlar mı bugün hâlâ?- almanların canı sıkılıyor şimdi tinden, almanlar güvenmiyorlar şimdi tine, politika yutuyor, gerçekten tinsel şeyler için gereken tüm ciddiyetlerini, - "almanya, almanya her şeyin üstünde". korkarım ki, buydu alman felsefesinin sonu... "alman filozofları var mı? alman şairler var mı? iyi alman kitapları var mı?" diye soruyorlar bana yurtdışında. kıpkırmızı kesiliyorum, ama ümitsiz durumlarda da koruduğum cesaretle, yanıt veriyorum: "evet, bismarck!" - bugün hangi kitapların okunduğunu söylemeye de dilim varabilseydi... lanetli ortalamalık içgüdüsü!." (nietzsche, friedrich, 2005, putların batışı, ithaki, istanbul, s:55)
  • hayaller paris diye tamamladığım cümleyi paris'te yakalandığım selden sonra değiştirdim.
    hayaller porto artık benim için.
  • hayallerini yaşayamayan insanların hayalkırıklıklarını anlatmak için kullandığı karşılaştırma ikilemesi.
  • hayaller: bebem olduğunda asla ayakta sallayarak uyutmam
    hayatlar: anne ayakta mı sallasak bir de uyumuyor belki o şekilde uyur (bebe 1 yaşında)

    hayaller: asla emzik vermem bebeğime. bazıları doğum çantasına emzik koyuyor ne garip
    hayatlar: allahım keşke şu emziği emse ya, beni emzik olarak kullanıyor (bebe 6 aylık)

    hayaller: 2 yaşına kadar emziricem. ne demek 2 yaşından önce meme kesmek
    hayatlar: yeter artık, meme meme meme deliricem he. anne ben bu memeyi kesmek istiyorum nasıl yapmalıyım. (bebe 16 aylık ve anne sütü yok denecek kadar az)

    hayaller: çocuğum kendi başına yemek yiyecek. 1 yaşında bebeler var gördüğüm, ben doğru eğitimle çocuğuma kendi başına yemek yemesini öğreteceğim.
    hayatlar: doktor hanım asla yemek yemiyor bu çocuk, kendisi yesin diye çatalı veriyorum, çatalına geçirdiğini yere atıyor. ağzına zorla bir şeyler sokuyorum kendini kusturmak suretiyle ağzından çıkarıyor.

    hayaller: çocuğumuza asla tv izletmeyeceğim.
    hayatlar: aşkım tv mi açak biraz sussun artık n'olur?

    hayaller: büyük konuşmuyorum, kınadığım çocuk da yok. benim bebem asla öyle olmaz.
    hayatlar: arkadaşlar insan kınadığını yaşamadan ölmezmiş cümlesindeki insan benim. beni örnek alın ve asla büyük konuşmayın.
  • hayaller: kumsal,dalga sesi, ateş,yıldızlar,şarap
    hayatlar:tez.
  • hayatımdan şikayet edemem. çok şükür diyelim ama hayallerimi yaşamadığım kesin. hayal kurmamak daha iyi bir seçenek olabilir bazen.
  • hayaller: iş çıkışı sahil boyunca yürüyerek eve gitmek
    hayatlar: havası en kirli şehirde ömür tüketmek
hesabın var mı? giriş yap