• geçtiğimiz hafta politik romantizm ve modernite eleştirileri isimli kitabı çıkmış genç uluslararası ilişkiler uzmanı. şu anda doktorayı tamamlamak üzere olan ve akademik kadro bekleyen pre-hoca.
  • dün gece televizyonda bi roportajını görünce “aaa” diyerek hatırladığım ve birkaç hafta önce odtü'de bir konferansını dinlediğim karizmatik yeni nesil siyaset bilimci. bilimci lafı gelişigüzel değil, belki otuzunda ama böyle mest ediyor, afallatıyor mütemadiyen.
    yad ettiğim konferansta türk siyasal yaşamını dönemselleştirip, cumhuriyet'in 90 yıllık birikimini dumurlar vererek sorguladığı, yepyeni, cillop gibi yorumlar getirdiği sözleri eski kemalist yeni sosyal demokrat bendeniziniz ezberini fena halde bozmuş, itiraz edesim gelen herşeyi konuşmasında ters çevirip argümantasyonuna meze etmişti. adamın, demokrat parti'nin damarlarındaki chp kanını ifade edişi zaten tüm salonu elektrik gibi çarptı adeta. durun şöyleydi: dp iktidarı, muhafazakarların sandığının aksine elitler arası rol değişiminden ibaret bir ‘ikinci tek parti’dir, dedi. inönü döneminde, hem de recep peker başvekilken liberalleşme başlamıştı zaten, dedi. soğuk savaş'ın başında, sscb komşusu olup amerikan yardımı almak isteyen her devlet yöneticisi dini özgürleştirmek zorunda kalacaktı elbet, ilahiyatların, imam-hatiplerin açılmasının chp'nin fikri olduğunu dedi. chp, camiileri ambar yaptıysa, günü geldiğinde demokratlar da şehzadebaşını, aksarayı mahvetmiştir; camiileri, hamamları, hanları yıkmıştır dedi. batıcılık namına, gerektiğinde dp de suriyede, lübnanda, cezayirde mazlumların karşısında olmuştur dedi. bunun gibi daha bir sürü şey.susup öylece dinledik. akp'nin 2003-2008 arasında aşamalı "kurucu şiddet" uyguladıktan sonra muktedir olduğunu falan öyle açıkladı ki, darbe planları, cumhuriyet mitingleri, ergenekon, kapatma davası, herşey açıklık kazandı. bu yüzden karizma. o kadar ki, salondaki liberali marksisti -evet odtü'de liberal de var-son sözle beraber cömertçe alkış yaptık hep beraber.
    bir de odtü siyaset biliminin ana kraliçesi prof. dr. ayşe güneş ayata'nın tebliği çok etkileyici bulduğunu söylediği sırada, kadına inceden bir ayar verdi ki, koşup kafasından öpesim geldi. biraz internette bakınınca adamın süleyman seyfi öğün’ün öğrencisi olduğunu ögrendim. bu zarif ve ağır türkçenin ardındaki ince ukalalığın sebebi ve rol modeli anlaşıldı yani!
    bir de efendime söyleyeyim, taş gibi adam doğrusu. yok yok kapı gibi. çünküsü 2 metre var. hadi odtü iibf'nin kapılar biraz alçak falan, rahat 1.95 çeker! bir de çekik gözlerinin etrafı koyu koyu böle güzel. o yüzücü omuzları pek bi sarılmalık. bir erkeğe gömlek bu kadar yakışır ama aferim ona. hep böyle olsun. allah da sahibine bağışlasın. tabi ki de yine gelsin odtü’ye. “politik” olsun hem, hem de “romantik” olsun, “çıkalım moderniteyi hep beraber eleştirelim”.

    aylar sonra mars'tan gelen edit: türk siyaseti üzerine (bkz: türk cogitosu ve modern türkiye'de politik yaşam) yeni bir kitabı çıkmış ve sakalının akını bilmem ama saçlarına aklar düşmüş.
  • heyula eleştiri'de de yazmaktadır kendileri, dönem dönem.
  • nişantaşı üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesidir. bilgi, birikim ve çalışmış olduğu kurum itibariyle kendisine yazık etmektedir.
  • türk muhafazakarligi sosyalbilimler.org sitesinde kendisiyle yapilmis bir röportaji bulunmakta. - bu siteyi takip edin mutlaka, ufuk acici yazilar ve röportajlar var.

    neyse, bu genc bilim insani sadece genis bir bilgi birikimine sahip degil; ayni zamanda o bilgi birikimiyle mantikli tahliller yapip güzel sorular da soruyormus. röportaji yapan talha dereci de dersine iyi calistigini güzel sorulariyla göstermis.
  • türk muhafazakarlığı kitabı alternatif mecralarda reklam kokan hareketlerle arz-ı endam edince acaba aldığı övgüleri hak ediyor mu diyerek kitabı temin ettim. sonuç elbette hayal kırıklığı oldu. bu kitap müstakil bir türk muhafazakarlığı incelemesi değil, yazarın bu konuya dair çeşitli bildirileri ve makalelerinin derlendiği bir eser. derleme eserlere elbette karşı değilim ancak ancak esere karşı gösterilen tavır karşımızda muhteşem bir emek ve tahlil ürünü olduğunu, türk muhafazakarlığına dair çok ciddi noktalara parmak bastığını iddia eder nitelikteydi.

    birkaç noktaya parmak basmak istiyorum. eserin okuyucuya yaşattığı en büyük sıkıntılardan biri kavram bütünlüğünün olmaması. muhafazakarlık nedir, islamcılık bunun neresinde, din ve batılılaşma ilişkisini nasıl algılamalıyız vs. gibi temel sorular cevapsız bekliyor. elbette bunun ilk sebebi bahsettiğimiz gibi eserin bir derleme olması, ancak ikinci bir sebep de yazarın eseri yazarken meseleleri fazla güncel bir bağlamda ve eleştirmek amacıyla ele alması. bu da muhafazakarlığın karşısında duranları karikatürize ve idealize bir hale sokuyor. esasında karşılıklı ilişki/çatışmaya bağlı olan türk düşüncesi serüveni, dikkatli olmayan okuyucuya fazlasıyla keskin hatlarla ayrılmış bir dünya sunuyor. bu keskin hatlar düşünmekten ziyade düşünür gibi görünmek isteyip sığ sularda yüzen kimseler için kolayca tüketilebilir bir atmosfer yaratıyor.

    değinmek istediğim birkaç nokta daha vardı ancak benzer noktaların daha önce vurgulandığı bir yazı gördüğüm için link vermekle yetineceğim.

    "türk muhafazakarlığı: terennüm, tereddüt, tahakküm" isimli kitaba eleştirel bir bakış"

    edit: link yenilendi.
  • "türk muhafazakârlığı. terennüm, tereddüt, tahakküm" adlı kitabını ilkin ahmet nezihi turan ironik ve hayret ederek, "nereden baktığını bilmemekle", kafa karışıklığı ve "bilimsel eleştiriye çok uzak düşmek" türünden ifadelerle eleştirmişti.
    fırat mollaer ise 42 sayfalık ayrıntılı teorik-analitik eleştiri yazısında epey kuvvetli bir şekilde ve üzerinde düşünülmesi gereken şu alıntı eşliğinde eleştirmiş:

    "entelektüel alanla siyasetin dilinin arzu edilmeyecek bir benzeşmesinden söz etmiştim. memleketin siyasal atmosferindeki fütursuzluk entelektüel alanda da mı yankılanıyor acaba? siyasi hayatımızda gitgide kanıksadığımız bir durumundan ötürü yaygınlaşan ileri kapitalizme özgü anything goes havası, siyasette oluyorsa entelektüel işlerde de her türlü tasarruf gerçekleştirilebileceğine yönelik bir anlayışa mı neden oluyor?"

    sanki kitap, yazarın iletişim yayınlarının kitaplaştırdığı "türk politik kültüründe romantizm" adlı doktora tezini yazarken başka metinlerden aldığı notların, altını çizdiği satırların, anektodların bir toplamı, kitaplaşmış hali gibi geldi bana.

    islami gelenekteydi galiba kırk yaşından önce kitap yazılmaması/yazılamayacağı sözü, kuralı.
  • gercek anlamda turk akademik camiasi diye bir seyden soz edeceksek eger bu bahsin en onemli duraklarindan birisi kendisi olacaktir.
    zira kendisi "fikir iscisi" nedir sorusuna verilecek en namuslu cevaptir.
    yolu uzaktan ya da yakindan akademik cevrelerden gecen herkes bu mecraada donen ayak oyunlarini, kalibresiz insanlarin birkac titre sahip olabilmek adina neler yapabilecegini cok iyi bilir. onlar bagirir, cagirir, sesleri hep cok fazla cikar. oysa bu "bildiklerimiz" karsisinda ayriksi, kendine has, mudanasiz, disiplinli, gosteris ve satafattan uzak durusu ile ezber bozan bir entelektuelden soz ediyoruz.
    hasan aksakal inandigi, sevdigi isi layikiyla yapan bir modern zaman sovalyesidir. kimseye pusu kurdugu gorulmemistir ki calismaktan, uretmekten boyle seylere ayiracak vakti de olmamistir.
    karakterinden zerre kadar taviz vermeden, karsilastigi onlarca zorluga ragmen; igneyle kuyu kazarcasina devam ettigi calismalari ile turk dusunce tarihine genc yasina ragmen yaptigi katkilar goz onune alindigi takdirde bu ulkede iyimser olmak icin hala bir neden oldugunun canli ispatidir kendisi.
    ustelik bu ancak kisa kisa deginebildigim calisma azmi, heyecani, disiplini ve uretkenliginin yaninda tum bu saydiklarimdan daha da onemlisi kendisi bir karincayi bile incitemeyecek kadar merhametli ve hassas, cocuk kalpli, derin bir ruha sahip saglam bir dosttur.
    bir kahve icme bahanesiyle kolayca kandirabileceginiz ve neyiniz var neyiniz yok anlatabileceginiz bu adam elinden geldigince size yardimci olmaya calisip ufkunuzu gelistirecek, olmadi ustune bir de kitap hediye ederek sizi guzel anilarla yolcu edecektir...
    size geriye kalan ise yazdiklari, dusundukleri, urettikleri ve yeni projeleri hakkinda konusurken, anlatirken gozlerinde beliren isiltiyi hatirlamak olacaktir.
  • "türk politik kültüründe romantizm" adında fevkalade bir kitabı vardır. romantizmin osmanlı'dan türkiye'ye sergüzeştini yetkin bir şekilde işler. aksakal, romantizmi aydınlanmanın, modernitenin karanlık yüzü telakki eder. romantizm, kolektif duyuş, hissediş yaratmak adına ne menem olduğu belirsiz, şekilsiz bir "öz"den dem vurur. bir "halk ruhu"ndan söz eder. anadolu'nun da vatan yapılması gerekliliğini osmanlı münevverleri duyumsar. kaybedilmiş toprakların yasını tutmak ve imparatorluk nostaljisi yapmakla yol alınamayacağını anlayan osmanlı aydınları, anadolu'yu güzellemeye, mistifiye etmeye soyunurlar. osmanlı'nın reayasından, tebaasından bir millet, ulus; osmanlı'dan arta kalmış coğrafyadan da bir vatan yaratmak gerekmektedir.
    osmanlı münevverinin avrupalı aydınlardan başat farkı, devleti ihya etmek, diriltmek istemeleriydi. avrupa aydını ise devleti nasıl yıkıp yerine ütopyaları uyarınca bir devlet kurabilecekleriyle meşguldü. osmanlı aydını devletle kaimdi. devletsiz edemeyen, devletsiz düşünemeyen, devleti esas değer addeden, devleti önceleyen bir konumda yer alıyordu. vatan-millet-devlete dayanan bir kutsal teslis (üçleme)inşa etmeye çabalıyordu osmanlı aydını. bu uğurda dilde sadeleşme, "öze dönüş" adına öztürkçeci dil politikaları yürürlüğe sokuldu. arapça ve farsça unsurlardan arındırılmaya çalışıldı dil. tarih alanında da hezimetlerden, yenilgilerden ziyade galibiyetlere, zaferlere yaslanan hamasi bir tarih anlatısı oluşturuldu. tarihi büyük adamların, padişahların, savaşların, antlaşmaların tarihi olarak okuyan bir tarihti bu. romantik tarihçilik hislere seslenen, manipülatif, rivayetlerle, söylencelerle, menkıbelerle, mitlerle bezeli bir tarih anlatısı.
hesabın var mı? giriş yap