• japonca "ilkbahar karı" anlamına gelen cümle..

    isao yukisada'nın 2006'da gösterime girecek filminin de adı oluyor aynı zamanda..
  • kyoaiki'nin takıntılı aşkını, honda ile dostluğunu ve japon imparatorluğu ve geleneklerini anlatan yukio mişima'nın kitabı.

    "dalgalar kayalara çarpıp kırıldıkça,
    rüzgarın keskin gücünü hissediyorum.
    yalnızlığa yavaş yavaş yenilen
    ben, geçmiş günleri düşlüyorum."

    (bkz: shigeyuki minomoto)
  • yukio mişima'nın bir romanda ne olması gerekiyorsa onlarla ördüğü kitabı. ustaca oluşturulmuş karakterler, ana hikaye, ona bağlı gelişen yan hikayeler, ana olaylara uzaktan temas eden, okuyucuyu sıkmayan felsefi ve mitolojik açıklamalar... arka planda da japon batılılaşmasının sorunları didaktik olmayan bir üslupla işleniyor. kitabı bitirir bitirmez bereket denizi dörtlüsünün diğer kitapları okuma isteği uyanıyor insanda. tutkunun, ister bir amaca ister bir kadına yönelmiş olsun insanın hayatına nasıl yön verebileceğini en iyi anlatan yazarlardan biri olduğunu gösteriyor burada mişima.
  • bereket denizi dörtlemesinin ilk kitabı olan haru no yuki 1912 japonya'sında başlıyor. kiyoaki adlı soylu bir gencin yaşamını anlatan roman başlarda pek hoş gözükmeyen burnu büyük gencin, satako adlı daha alt sınıfa mensup bir kıza olan aşkı sonucunda nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. nam-ı diğer kiyo'nun etrafında geçen olaylar en yakın arkadaşı honda ve kişisel hizmetçiliğini yapan iinuma'nın etkileri ile japon geleneklerini bize anlatıyor.

    kitabın yarısından itibaren, yani 1913 yıllarında siyam'dan kiyo'nun ailesine misafir gelen iki prens ile hikaye hız kazanıyor. kitabın sonuna ve 1914 yılının başına doğru kiyo kendi kaderini çizmeye karar veriyor.

    böylece mişima bana göre kendi hislerini anlatan ve kiyo'nun içinde yaşayan, sürekli göç eden ruhu ilk sınav olan aşkla karşılaştırıyor. aşka bakış açısı, aşkın ve geleneklerin gereklilikleri, dostluklar ve düşmanlıklar ilk kitabın göze çarpan noktaları.

    ayrıca kitap bittiğinde ve ikinci kitaba başladığınızda anlıyorsunuz ki kitabın ana karakteri kiyo değil, en yakın arkadaşı şigekuni honda'ymış.

    son olarak siyam'dan gelen prensler üçüncü kitabın altyapısı niteliğinde. gereksiz yere sayfa sayısını artırmak için gözükse bile aslında mişima aklındaki hikayenin temellerini atıyormuş.

    kitabın başları için şarkı önerisi :
    akeboshi - yellow moon
    air - alone in kyoto

    sonlara doğru ise özellikle :
    akeboshi - sky in the pond
  • şu anda yukio mishima'nın bereket denizi dörtlemesinin ilk kitabı olan bahar karları adlı kitabını okuyorum. bu dörtlünün can yayınları tarafından yayınlanacağını öğrendiğimde çok sevinmiş ancak temkinli davranıp serinin sadece ilk kitabını almıştım; zira japonca eserin çevirisi zordur,ehil çevirmen enderdir, dördü birden bir anda basılıyorsa şüphelidir diye düşünüyordum. ve maalesef haklı çıktım. püren özgören'in türkçeye ve muhtemelen de ingilizceye hakimiyetine diyecek yok. kusursuz bir çeviri. ancak çok temel bir şeyin eksikliği benim gibi bir uzak doğu edebiyatı düşkününü hemen soğutuyor kitaptan...özellikle japon edebiyatına has olan naiflik, tarif edilemez bir şekilde sadelikten doğan teferruat...bir doku eksikliği. sebep: ingilizceden çevirilmiş! ve bu belirtilmiyor, özellikle çevirmen biyografisini es geçtiyseniz, "japonca aslından çeviren" ifadesinin olmadığı da gözünüzden kaçmışsa tam bir hayal kırıklığı. özetle bu kitap çevirinin çevirisi...suyunun suyu.keşke teker teker basılsaydı ,yıllar alsaydı da bu olmasaydı.ingilizceden okumaya devam edeceğim, en azından kayıp az olur..(bkz: lost in translation)
  • bereket denizi dörtlemesinin bu ilk kitabını sevdiğimi belirtmekle beraber ikinci kitabın çevirisi kesinlikle okuma zevkimi baltaladı. kendimi oldukça zorladım bitirmek için. burada yazılanları okuyunca da kendime hak verdim. acaba hüseyin can erkin in orjinal metinden çevirmesini talep etmek hiç mi işe yaramaz?
hesabın var mı? giriş yap