• sesli ve sessiz harfler olmak üzere ikiye ayrılır. kız ve erkek kelimeler duydum fakat kız ve erkek harfleri hiç duymamıştım daha düne kadar. el yazısıyla yazılan harflerin çocuk bireylerin üzerinde böyle de bir etkisi var anlaşılan. örnek verdi; "a" erkek "b" kız "l" yine kız. ?? cevab veremedim.
  • ''bir biçimler evrenidir harfler. salt biçimleriyle vardı benim için.özü yoktur, ya da görmem onu. bir aristoteles gizemciliği. anlam olarak beni ilgilendirmezler, harfler olarak görmeye alışmışımdır çünkü. böylece de özel ilişkiler kurdum. böyle gördüğüm için de, biçimler, renkler, kokular kazanmıştır; yani benim olmuştur. her harf benim yaşamımda çeşitli kılıklara, renklere, kokulara girip çıktı. bir zamanlar büyük a'yı severdim, şimdi küçük a'yı büyük a'nın hiçbir biçimine göre değişmem. ama u ile f her zaman sevdiğim baş harflerim oldu. büyük bir aşk duymuşumdur u'ya. bir esriklik simgesidir u: dölyataklarında barınır. bir zamanlar y de benim için böyleydi: yarıklığını, ayrıklığını severdim. büyük, güzel kokular bağışlamıştır bana. sarı bir renk de bulmuşumdur onda. baygın ve kızgın bir koku da. v, ise hep dışımda kalmıştır benim, salt bir anlam yükü bulurum onda ve sevmem. oysa bir yazıyı ne güzel uzatır v: durukluğu sevmez. küçük r de sevgi doludur benim için. fukara bir güzellik ve sevgi. harflerin bunca ayrıntılarına girmemden olacak, hiçbir alfabeyi ezberden sayamam ve bilmem. ayrıntılar yetiyor bana. harflerin biçimleri, kokuları, renkleri daha da başka alanlara götürmüştür beni. imgelem alanı bu. özellikle evler, nehirler, eller, yüzler, ağızlar kuran bir imgelem evreni. o, en güzel imgelem alanı verir bana. bütün bir sayfada tek başına bir o görmek gönendirir beni. daha çok da bir yerinden kopmuş görmek isterim onu. beyazla en güzel ilgiyi o'nun kurduğuna inanırım. beyazın biricik yaşadığı içli dışlı olduğu alan. o ile vardır beyaz. başka harfler siler, öldürür beyazı. o'yla nesnelleşir, doruklaşır beyaz. büyük t renkler taşır; renklerle görürüm en çok onu. pat diye bir kırmızıdır ya da bir mor. bağıran bir kırmızı ve mor. yatık bir s'yi de korkunç resimsel bulurum. bir resim diye bakarım ona, duvara asılacak bir resim diye. küçük e de u'dan f'den sonra en sevdiğim harftir. alçakgönüllü ve uysal.
    böylece harfler bende bir harf ailesinden çok, bir bireyler topluluğu olup çıkmıştır. birbaşlarına yaşar olmuşlardır. birer kişidirler: büyük i, ağırbaşlı ve gülmez; c, içine dönük, kapalı bir ekonomi adamıdır; küçük b (sevdiğim dördüncü harf), duruk ve dişidir, bir gizemsellik otağıdır sanki; r, canavar sesli; h, erotik; j, askersi; g, utansak; k, şövalye yüzlü; ö, kalvenci; ş, yahudi duruşlu; m, sürtük; ı, fahişe; f'yi hep kendime benzetmişimdir: esmer, uzun, zayıf ve sabahları erken kalkan.''

    ilhan berk
  • noktalarla güzelleştikleri doğruysa, noktanın, harflerin makyajı olduğu söylenebilir. hali ile her zaman ve her yerde değil de bulundukları yere ( kelimeye ) göre süslenmeleri, anlamlarına anlam katar. tüm bu yönleri ile yine kadına benzeyen bir halleri de vardır sanki. süsleri olmadan da anlam ifade ederler kuşkusuz.
    sözgelimi, ü alfabenin en güler yüzlü harfidir. zira kendisi iyiniyetli üçüncü kişinin ü'südür. u, ama'dır. ö ise yüzyılın şaşkını. e, uykuya henüz dalmış kedi yavrusu, ı'yı i'ye dönüştüren nokta ise, kaytan bıyıklı çingenenin yanağındaki bendir. sus'u süs'e çeviren noktalar, suskunun içine dönüklüğünden süslü'nün dışavurumluluğuna, gözleri kapalılıktan, gözüaçıklığa, matlıktan şuhluğa oldukça kalabalık ve çetrefil yollardan geçirir gezgini.
  • rakamları asla anlamazlar
  • meleklerin dili sayısal, insanların dili ise sözeldir. yani melekler bir tür matematik dil kullanırlar ve her harfin bir sayısal değeri ve de bir titreşimi vardır.

    insan beyni tıpkı bir modem(modülatör-demodülatör) gibi sayıları harflere veya tam tersi, harfleri sayılara çevirebilir. işte burada büyük bir sır açığa çıkıyor.

    bilindiği gibi peygamberlere vahiy, evliyaya ise ilham gelir. (burada ikisi arasındaki farklara ve ayrıntılara girmiyorum). gelen ilham veya vahiy, otomatikman kendi söz kalıplarına bürünürler. bu kelam kalıbı asla değiştirilemez. eğer değiştirilir veya başka dile tercüme edilirse özelliklerinin %90'ı kaybolur.

    çünkü vahiy veya ilhamın büründüğü kelam kalıbını sair insanlar da orijinal haliyle tekrar ettiklerinde, harfler beyinde sayısallaştırılır ve melekler ile bir nevi temas sağlanır ve meleki bir programlanma gerçekleşir. orijinali bozulursa bahsedilen işlem gerçekleşmez.

    aynı işlem şeytanın vahyi için de geçerlidir. bu sebeple doğrudan şeytan tarafından ilham edildiği bilinen metinler asla ve kat'a okunmamalıdır. tercümelerini okumakta ise pek bir mahzur yoktur.

    harflerin titreşimini ve yaydıkları manyetik dalgaları kullanarak aklın alamayacağı işleri başarmak mümkündür. harfler başlıbaşına bir uzmanlık alanıdır. ancak bu ilim şirazesinden çıkmaya çok yakındır ve az bir istikamet sapmasıyla dark side(karanlık yüz) alanına girmek işten bile değildir.

    zaten günümüzde bu ilim büyük ölçüde dark side mensupları tarafından kullanılmaktadır.

    kuran'ın bütün sırlarını taşıyan huruf-u mukatta ilmini bilen ulema-i rasihun'un(derin alimlerin) ise günümüzde mevcut olduğunu hiç sanmıyorum.
  • kitapların içindeki şuursuz ve hareketsiz görünen harfler, dimağlardan içeri girip şuurlanınca, oluyor hepsi sanki canlanmış karınca. kısım kısım birleşip beynin ilgili alanlarında yuva sahibi oluyorlar. tefekkür tandırı kaynayınca kalpteki geçitten rızık bulup sanki yuvalarına oradan yemek getiriyorlar.

    mesela mesnevideki harfler sanki sayfaların arasına yapışıp kalmış nurlu karıncalar gibi. okudukça ezilmekten kurtulup hakikat oluyorlar.

    karınca bereketin temsili. bu karıncalar çalışırlar, bilinç yuvamıza rızık yığarlar.

    karınca duasının sonuna sırlanmış yedi uyurların ve mağara kapısındaki bekçinin isimleri içimizde uyuyan yediler'e yem taşır mı ola?
  • azlar. bazı duyguları anlatmaya yetmez hangi harfi yan yana getirirsen getir içinde bulunduğun durumun kelimesini yazamazlar sana.
  • fenikelilerin alfabesinde alfa/alpha öküz imiş ve şekli boynuzlu öküz şekliymiş. beta/beth* evmiş ve şekli eve benzetilebiliyor. gibi ve gibi. bunların bir uzak uzantısı ise piramitin piros + amid bileşimiyle içteki/merkezdeki ateş anlamına gelişi. böylece kabalacıların harflerde, sayılarda, sözcüklerde kutsallık ve gizem aramalarının temelini biraz olsun anladık mı? (bkz: alfabe/@ibisile)

    bir yerde alfabedeki harfler aynı zamanda şekil ve resimler, ama çok aşındırılmış ve azaltılmış, çağrışımları budanmış resimler. insan beyni sözcük birimli olarak düşününce kendi kendini yavaşlatıyor, kısıtlıyor. felsefe, mantık, belki mühendislik gibi belli disiplinlerde bu zorunlu tabii. imgelem, hayal gücü dediğimiz şeyin aslı ise resim olarak düşünmek; rüyalarda olduğu gibi. bu komple, geştalt bir algı ve işlemleme sağlar, sağlayabilir. çizgiler, uzantılar, iplikler halinde değil görüş uzamları, kokular, çağrışım hacimleri biçiminde düşünebiliriz. eğitilmek, yetişmek dediğimiz şeyde, bu kapsamlı ama çağrışımsal-denetimsiz düşünmenim yerini, hız ve çeşitlilik budayarak doğrusal çizgisel mantıksal düşünmenin aldığı, adeta insanın daha çok düşünmek isteyip daha zor düşünmeye alıştırıldığı söylenebilir. o bakımdan einstein illa imgeleme, illa boş da olsa hayal önerir.

    "renksiz böcekler gibi kıvrılan, sürünen, ansızın yukarılara fırlayan harflerle doluydu sayfalar." tomris uyar - ödeşmeler ve şahmeran hikayesi

    (ilk giri tarihi: 21.7.2018)

    (bkz: harf/@ibisile)
    (bkz: letrizm/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap