• gercekustucu akimda kendinden en cok objeleriyle yer bulan sanatci.

    yaptigi insan -bebekler-, insan parcalari esas odaginda vucudun cogu zamanda kadin vucudunun oldugunu gosterir.
    eserlerinde bazen bebeklerinin govdeleri yoktur, sadece bel altindan olusur. bazen vucudun bolumleriniin yerini degistirir.
    **

    http://img.iskon.hr/kl/2003/05/19/0002013v.jpg

    kendi sanatini "derinin altindakini merak etme" olarak betimler.
    erotizm ve anatomi sanatinin merkezindedir.
  • sıradışı oyuncak bebekler - birinci bölüm – hans bellmer'in bebekleri

    desenli kumaşların, renk renk, çeşit çeşit sevimli oyuncak bebeğin arasında, bir anda kendimi görmüş olduğum en hüzünlü fotoğraflardan birine bakarken buldum. sayfanın tepesinde “dolls of hans bellmer” yazıyordu... hans bellmer'in bebekleri... ve daha önce gördüğüm oyuncak bebeklere, ya da vitrinlerin süslü mankenlerine hiç benzemiyordu.

    bellmer'le beni tanıştıran ilk fotoğraf bu. bebeğin yüzündeki ifade, saçlarının hafif dağınık hali, şapkası ve başına uzanmış –sonradan hans bellmer'in olduğunu öğrendiğim - bir el.. vücut boşluğundaki mekanik parçalar... sanki canlı bir oyuncak gibi.

    1902-1975 yılları arasında yaşamış olan almanya doğumlu hans bellmer, sanat dünyasında “sürrealist fotoğrafçı” olarak anılıyor. en ünlü çalışması olan “bebek projesi”, 1933 yılında yükselişe geçen nazi partisi'ne karşı bellmer'in bir tepkisi olarak ortaya çıkmış. bebek projesi'ni oluşturan fotoğraflardaki alışılmışın dışında pozlar ve deforme edilmiş vücutlar, sanatçının almanya'da o dönemde yaygınlaşan “mükemmel vücut ve ırk” anlayışına attığı bir taş.

    bellmer'in çalışmalarında hırpalanmış, hatta neredeyse tecavüze uğramış gibi görünen, kolu ya da bacağı olmayan kadın figürlerine rastlıyoruz. yukarıdaki fotoğraflarda gördüğünüz, merdiven kenarına tutunmuş ya da sehpanın yanına uzanmış bebeklerde olduğu gibi, zaman zaman erotik duruşlara sahip, iki çift bacağın birbirine bağlandığı gövdesiz bebeklerin fotoğrafları, öyküsel bir biçimde sunuluyor. bebeklerin en baskın özelliklerinden biri de “rahatsız edici” olmaları. hans bellmer'in bebeklerine bakmak, david lynch filmleri izlemeye benziyor. hatta david lynch'in yaklaşık 10 dakikalık “la amputee” filmini hatırlayınca, bu alışılmışın dışındaki vücut formlarının sanatın sürrealist çocukları arasında ne kadar popüler olduğunu farkediyor insan. aslına bakılırsa bu durumun psikolojide bir ismi bile var: agalmatofili (ya da pygmalionism). bu olgunun eski çağlarda ilk ortaya çıkışı çıplak heykel fetişi. fakat günümüzde vitrin mankenleri ya da insan boyutunda oyuncak bebekleri de içeren bir tanım halini almış. yani bellmer'in bu çalışmalarını, sadece nazi rejimine karşı bir tepki olarak değerlendirmek yanlış olur. zira, bellmer'e bebekler konusunda ilham veren üç olaydan bahsediliyor ve bu olayların ilk ikisi bile, bellmer'in de bir çeşit agalmatofilik olduğu yorumunu yapabilmemizi sağlayabilir. zaten bellmer de yaşarken bunu inkar etmemişti.

    olaylardan ilki 1932 yılında genç ve güzel kuzeni ursula'nın berlin'e, bellmer ailesinin yanına taşınması -bu dönemde bellmer'in evli olduğunu belirtmekte fayda var. bellmer'in ursula'nın yerine koyduğu bir bebek yaptığı söyleniyor. aynı zamanda kendisinden çok genç olan kuzeninden bu denli etkilenişi, daha sonra yaptığı bebeklerin genç görünümlü oluşlarıyla da bir paralellik sergiliyor. ikincisi, bellmer'in, baş kahraman'ın trajik bir biçimde robot olympia'ya aşık olduğu jacques offenbach'ın tales of hoffmann adlı operasını görmeye gitmesi. oyunda kahramanımız hoffmann, olympia'nın robot olduğunu ona evlenme teklif ederken bile farketmiyor. oyunun sonunda, hoffman kendisini öpmeye yeltenince kısa devre yapan olympia'nın kötü adam coppelius tarafından parça parça edildiği sahneden bellmer çok etkilenmiş. son olarak, annesi tarafından gönderilen, küçüklüğünden kalma bir oyuncak kutusu, bellmer'i yoğun bir nostaljiye itmiş. bu üç olayın onda yarattığı duygu yoğunluğu ile ilk bebek çalışmaları ortaya çıkmış. bir kaynakta, bellmer'in kutudan çıkan bazı oyuncak parçalarını ilk bebeğin yapımında kullandığı da belirtiliyor.

    bellmer fotoğraflarda kullandığı bebekleri, parçalanıp değişik kombinasyonlarda yeniden birleştirilebilecek şekilde yapmış. başlarda, çekimleri berlin'deki evinde yaptığı için pek az arkadaşı ve bir kaç aile ferdinden başka kimsenin onun çalışmalarından haberi yokmuş. fakat yine de dönemin bazı sürrealist dergilerinde fotoğraflardan bir kısmı yayınlanmış. bebeklerin siyah-beyaz 10 adet fotoğrafını içeren die puppe (the doll) adlı kitabı ise, 1934 yılında sanatçının kendi olanaklarıyla basılmış. bu kitabın orjinal kopyalarından günümüze 10 taneden azı kalabilmiş. ilerleyen yıllarda bellmer bebeklerin fotoğrafını çekmeyi bırakıp benzer şekilde çizimler yapmaya başlamış. ama yine de sürrealizm tarihinde resimlerinden çok bebekleriyle anılıyor.

    son olarak, hans bellmer, kendi döneminde insanları şok eden ve aslında günümüzde de sıradışılığını yitirmemiş olan çalışmalarıyla elbette dünyanın dört bir yanındaki pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuş. "sıradışı oyuncak bebekler"in sonraki bölümlerinde bu kişilere ve çalışmalarına yer vereceğim. (ikinci bölüm – pygmalion atölyesi: japon bebekleri)

    kaynak (ve elbette yazının resimlerini de görebilmek için): http://moleschino.org/ kasım 2005
    (bkz: moleschino)
  • bebekleri, nazilerin "kusursuz beden" anlayışına karşı, çarpık, parçalanmış ve çirkin oldukları için skandal olarak değerlendirilmiş ve yasaklanmıştı.

    "eğer benim çalışmalarımda skandala rastlanırsa, bu, dünyanın benim için skandal olmasındandır."
  • (bkz: gezgin libido ve histerik beden)

    ilk oyuncak bebek sanatçının kişisel yaşamındaki olayların sonucuydu. bu isteğini kendi deyişiyle "tutkunun en yüksek zirvelerini, taklit edebilecek, hatta yeni ihtiraslar üretebilecek anatomik imkanlara sahip bir kız inşa etmek." olarak açıklamıştır.

    kadın üreme organı için kullandığı şairane mecaz "pempe pililer" sanatçının alameti farikasıdır.
  • hans bellmer'in sanatını kullanarak çok iyi bir sinema filmi çekmek ne kadar zor hatta imkansız bir iş olurdu; daha doğrusu şöyle diyelim, hans bellmer'in sanatıyla çoğunluktan bahsetmiyorum bile, kalbur üstü sinema izleyicisinin memnun kalacağı bir film yapabilmek ne kadar imkansız bir iştir. çünkü beyaz perde, insanın fantezi dünyasını yansıtmak için yaratılmış bir alan değildir. insanoğlunun fantasma'sına beyaz perdede bizarre olarak kabul edilmediği sürece yer yoktur. fantasma; bölük pörçük bedenler, kopuk kollar kopuk bacaklar, yerine yerleşememiş işlevsiz ve korunmasız cinsel uzuvlar, ölü bakışlar ölü bedenler demektir. yok eden, paramparça, mide bulandıran şiddet. halbuki sinemada ve gerçek hayatta pisliğin, hoyratlığın, kötülüğün, şiddetin her çeşidi ile karşı karşıyayız; yaşıyoruz, izlemekten hoşlanıyoruz, üzerinde konuşuyoruz ama bizarre olandan uzak duruyoruz.
    hans bellmer, kendi zamanında yaptıkları üstün ırk görüşlerine tamamen aykırı olduğu için naziler tarafından istenmeyen adam ilan edilmiş, ancak paris'te yaşama ve yaratma alanı bulabilmişti. demek ki sinema ile nazilerin ortak bir paydası var.
hesabın var mı? giriş yap