• 1824 yılında babası feyzullah çelebi'nin ölümü üzerine, hacı bektaş velî dergâhı'na postnişin olan hamdullah çelebi'nin, şeriat mahkemesinde idamla yargılanırken yaptığı savunmadır. hukuk tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. savunma metni, 2013 yılında serçeşme yayınları tarafından da yayımlanmıştır.
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------sünnilik hk.------

    "efendim kadı hazretleri, sizler sünni ve surette müslümansınız. bizler ise sirette, içten, soydan, sulbden, özden muameleten müslümanız. ehl-i beyt bendelerine yapılan kanlı katliamlarla, zulüm ve kötülüklerle islam ve müslüman olmaya hak ahlakına hiçbir devirde suret müslümanlığı yakışmamıştır.

    bu ali resul'e, ehl-i beyt'e işlenen cinayetten sonra kendilerine müslümanlık adının yakışmadığını görerek bizzat kendileri sünni adını koymuşlardır.

    islam ve müslüman demek olur ki, ali resulün mübarek ruhuna eziyet olacağından bu kadar tarafıynan kanını dökemez. (…)

    efendim kadı hazretleri, ehl-i sünnet dini diye bir din yoktur. ulu allah böyle bir din kurulması için vahy edip de bir peygamber göndermemiştir.

    ben mahkeme erkânınıza kıyamla söylüyorum. islamiyet kurulmadan evvel mekke şehrinde iki aile arasında idareyi siz değil biz yürüteceğiz, öbür aile ise illa da biz yürüteceğiz diye tartışmalar, sürtüşmeler devam etmekte idi.

    efendim, bu iki aileden biri haşimi ailesi, öbürü de emevi ailesidir. birbirlerine üst olmak için sürtüşmek devam ederken, islamiyetin kurucusu haşimi ailesinden büyük ecdadım peygamber hz. muhammed, allah’ın vahyi ile islamiyeti kurmuştur. hz. peygamber ölene kadar emevi ailesi haşimilerin üstünlüğünü kabul etmişlerdir.

    sonra emeviler, haşimi ailesinden olan peygamberin soyunu sopunu kılıçtan geçirmişlerdir. bir tek imam zeynel abidin kalmıştır. emevi ailesi 83 sene tam manası ile hükümetin idaresini ellerinde tutmuşlardır.

    türkler ve iranlılar ayaklanmış, ebamüslüm adlı bir emir’in riyasetinde. emevi ailesini hükümet idaresinden uzaklaştırmış. emevilerin haşimilere yaptığı gibi emevilerin hepsini kılıçtan geçirmişler. peygamberin sülbünden, hz. fatma’nın rahminden gelen nesil olan imam cafer sadık hükümet idaresini kabul etmeyince, haşimi ailesinden peygamberin amcası abbas'ın soyundan gelenlere, hükümet idaresini türklerin ve iranlıların emiri ebamüslüm teslim etmiştir.

    islam âleminde tek siyasi aile kalmıştır. o da haşimilerdendir, abbasoğulları halifeliği ve dini peygamberin soyu, sülbü olan imam cafer sadık’tan ve ehl-i beyt ailesinden kıskanmıştır. onların halifeliği ellerinden alacakları kuşkusuna kapılarak onları devlet idaresinden ve din adamlığından uzaklaştırmıştır. saltanatlarının rakibi olacağı korkusundan kurtulmak için düşündüler düşündüler, mahkemeleri ve idare fıkhını değiştirmek yolunu buldular.

    para zoruyla “imam azam” denen numan hoca’yı, malik hoca’yı, hanbeli’yi, şafi idris hoca’ları mahkemelerin başına getirdiler. adını da sünnilik koydular.

    sünnilik asla ve asla din ve mezheb değildir. halife’nin sarayında hükümet etme siyasi grubudur. haşimilerden olan ehl-i beyt ailesini siyasi idareden, mahkeme kararlarından, onların fikri fıkhını uzaklaştırmak için kurulmuştur.

    işte, sünnilik bundan başka bir şey değilken, sonradan dini mezheb oluverdi. daha sonra bu mezheb din yerine geçti. din yerine geçen bu sünnilik mezhebini kuvvetlendirmek için devlet parası ile tarikatlar kurdurmuş, bu mezhebi desteklettirmişlerdir. vebalı boynuma bidattır. islam âleminin kuran’ında ve peygamberinin kuralında böyle bir sünni mezhebin yeri yoktur. ama hükümeti idare etmek için kurulan siyasi gruptur.

    nasıl emevi ailesi hükümet idaresini eline alınca haşimilerin ailesini katletmişse, abbası halifeliği de hükümet idaresini eline alınca uyduruk olarak kurduğu sünnilik ile ehl-i beyt’i katletmiştir.

    efendim kadı hazretleri ve mahkeme-i şeria’nın faziletli erkânı, hükümet idaresi selçuklu ailesinin eline geçtiği zaman ise türkmen düşmanlığı, oğuzların katledilmeleri aynı hızıyla devam etmiştir. selçuklu devleti [hicri] 600 yıllarında türkmen katliamına başladığı sıralarda, oğuzlarımızın başında bulunan, babalar, dedeler tahammül edememişler, istemeyerek devletin idaresine karşı çıkmışlardır. selçuklu devleti bu karşı durmayı kanlı şekilde [h.] 638 tarihinde bastırmıştır. türkmenleri tam manasıyla kılıçtan geçirmişlerdir.

    katliamdan arta kalan babalılardan barak baba ve arkadaşları mavara-ün nehir’de ilhanlı devleti merkezine kadar gitmişler, babalıların kanının alınmasını istemişlerdir. moğol hükümdarı babalılarla dini inanış, fikir birliği oluşturmuşlardır. intikam almak için ordularıyla anadolu’ya girmişler. [h. 641] kösedağı savaşında selçuklular yenilmişlerdir.

    karşılarında güçlü selçuklu devleti yerine küçük küçük beylikler görmek istemişler. her beyliğin başında bulunan beye müşavir olması için bir baba atamışlardır. beyliklerde babalar müşavir, vezir, elçi olmuşlardır. moğollar da bir siyasi idari hükümet yürütme grubudur. babalılar inanışında olan oğuzların, türkmenlerin hakkını hukukunu korumuşlardır. babalılar ve hacı bektaş veli grubu olan türkmenler katledilmemişlerdir. selçuklu grubu olanlar katledilmişlerdir.

    bu gruplar hükümet idaresinin balını, kaymağını siz yemeyin biz yiyelim diye merkezi hükümetin etrafında grup olma topluluğudur. din değildir, mezhep değildir. cahiller onları din ve mezheb saymaktadırlar.

    tarihte birisi gelmiş, öbürüsünü katletmiştir. hükümetten uzaklaştırmıştır. tarihte zaman gelmiş hasımlar dinsiz sayarak hükümet merkezinden katlederek uzaklaştırmıştır.

    mahkeme-i şeria’nın mühim erkânı olan sizlere kıyamımla sözlerime devam ediyorum. osmanoğlu beyliğinde de babalılardan hatırlı müşavirler bulunmaktadır. ecdadım hacı bektaş veli türkmenlerin dilinin, örfünün, adetlerinin, geleneklerinin korunmasını osmanlı beyliğinden rica ederek istemiş. beylik de himmet eyleyip, imparatorluk olursak, ordularımızla, beylerimizle, valilerimizle, sarayımızda hükümdarlarımızla hükmettiğimiz yerlerde türkmenleri konar göçer olsun yerleştiği yerlerde olsun geleneğine, göreneğine, diline, örfüne, âdetine engel olmak dursun, yardımcı olacağımıza kasem olsun demişlerdir.

    osmanoğlu beyliği, imparatorluk olduktan sonra bu yeminlerine sadık kalmışlardır. ama [h.] 930 senesinden sonra tarihte hiç misli bedeli görülmemiş alevi katliamı yapmışlardır. yazıklar olsun, lanetler olsun kanlı katil olan devlete de, kişilerine de. hükmettiği hükümetinin idaresini tesirli etmek için dini bahane ederek, muhalif tarafı dinsiz gösterip, katletmektedirler.

    devlet idaresini beğenmeyen olabilir. her hükümette olmuştur. “bizim gibi düşünmeyen kâfirdir” diye katledenler kendileri kâfirdir de, kâfirliklerinden haberleri olmayan gafillerdir.

    sünnilik mezheb değil, hükümet idaresinin çarkını yürütmek için kurulmuş gruptur. sonraki tarihlerde dinin mezhebi olmuştur; daha sonraki tarihlerde de din olmuştur. muhalif grupları da böylece din adına katletmeye devam etmektedirler. allah tarih boyunca, suçsuz yere akıtılan kanların hesabını sormuştur. anadolu’muzda binlerce devleti haksız akıtılan kan yıkmış. yıkılmış yerleri yurtları kaybolmuş. ahrette de dökülen kanın cezası ayrıca sorulacaktır."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------mezhepler hk.------

    "kadı efendi hazretleri, birincisi, dört hak mezhep de hak olmaz. hak birdir, iki de denmez, dört de denilmez. semavi dinlere mezhep diyecekseniz hz. musa'nın tevrat'ında ahkâmı vardır. hz. davud'un zeburunda ise ahkâm tevrat'a bağlıdır. ayrıca mezhebi yoktur. hz. isa'da incil'in ahkâmı vardır. kuran-ı kerim'in de islam ahkâmı vardır. dört semavi kitapta üç mezhep vardır.

    allah'ın vahiy ettiği ecdadım hz. muhammed'in bizlere tebliğ ettiği islam'ın bir tek mezhebi vardır. o da islam ve müslüman ahkâmıdır. hz. peygamberin ali'nin evladına işlenen cinayetlerle kanını döken katilleri asla müslüman kabul edemeyiz. suçsuz yere kan dökenler islam olamazlar.

    senin dört mezhep dediğin kişiler ne peygamberin yüzünü görmüştür, ne meclisinde bulunmuştur, ne soyu sulbünden gelmiştir. dinimizde bir mezhep vardır, o da islam'dır.

    mensubu olduğum güruh-u naci toplumu bizler islam umdelerini yerine kusursuz olarak getiriyoruz.

    hz. peygamberin ali'nin evladının, ehl-i beyt'inin kanını döküp katil olan kişiler kendilerine islam adını, müslüman adını bile yakıştıramamışlar da biz sünni'yiz demişlerdir. efendim bu da gerçektir.

    suçsuz yere ahalinin kanını dökmek islamiyet'le ilşkisini kesmek demektir. benim savunmam budur. kabul etmek, etmemek siz efendime aittir."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------namaz ve türkçe ibadet hk.------

    "efendim müftü hazretleri, namaz kişinin kendine ait bir ibadettir. topluluğu ilgilendirmez. kişi isterse evinde kılar allah'tan sevabını alır. isterse kılmaz. allah da inkar etmeyen, kazaya koyana cezasını vermez. bize de ceza vermek düşmez. kişi ne kadar allah'a yaklaşırsa yaklaşır, uzaklaşırsa uzaklaşır. allah'la kulunun arasına giremeyiz. bizim dergâh'ımızda böyle bir ceza uygulanması yoktur.

    camide omuzların sıklıkla birbirine dayanması "şeytan ileriye geçmesin diyedir" diyerek sizi kandırmalarına inanmayınız. o uygulama, şam emevi hükümdarlarından birisi mihrapta iken bir kişi ileriye geçerek süikast yaparak yaralamasın, öldürmesin diye uyduruk bir tedbirdir. dinen alakası yoktur. aynı şeytan yalanı zamanımızda devam etmektedir.

    bizler salât-ı daimdeyiz. daima allah'la beraberiz. salâtı inkâr etmiyoruz. cem cemaatimizin toplantısında türkçe dua ettiğimiz doğrudur. bazı kuran da okuduğumuz vardır. kuran'ın dua olan kısımlarını okuruz, mesela fatiha gibi.

    kuran'ın düşünüp fikir etmek, ibret almak için geldiğine inanıyoruz. allah'ın bizlere "düşünün, ibret alın, tefekkür olun, aklınızı kullanın" ilahi hitabını, allah'tan aldığımız bu emri gerisin geriye allah'a göndererek, "ey rabbimiz düşün, ibret al, tefekkür kur, hisse al, bilesin ki şöyle şöyle oluşlar olmuştur" diye allah'a kuran'da geçen olayları anlatmanın ibadet olamayacağına inanıyoruz. dua olan kısımlarını da okuyoruz.

    efendim müftü hazretleri, kuran-ı kerim’in her ayeti allah sözüdür. ilahi emirdir. siz ehl-i sünnetler bildiğiniz gibi devam ediyorsunuz. biz müslümanlar, hayâ ederiz ki allah’ın divanına durunca, “rabbimiz bilesin ki âdem ile şeytan’ın, ibrahim ile nemrud’un, yusuf’la züleyha’nın, musa ile firavun’un aralarında şunlar şunlar geçmiştir. tarihi kıssalarda şöyle şöyle olmuştur” diye allah’a tekrar hatırlatmak için kuran okumuyoruz. amma kendimiz öğrenmek için okuruz.

    biz ayinlerimizde cemaatçe türkçe olarak allah’tan istediklerimizi terennüm ederiz ki, kuran’daki tarihi kıssaları tekrar allah’a hatırlatmaya gerek kalmaz. biz allah’tan akşamımızı, sabahımızı, vakitlerimizi hayırlı getirmesini; göklerden hayırlı rahmetler yağdırmasını; bekârlarımıza hayırlı evlendirmeler; hastalarımıza şifalar vermesini ve bütün ihtiyaçlarımız için allah’tan yardım bekleriz.

    (…) inkâr etmemek şarttır. bu şarta göre namaz kılmayan inkâr etmediği müddetçe kâfir olmaz, katli de vacip değildir. amma siz savmü salât etmiyor diye oğuzlarımızdan çoğunu idam ettiniz.

    kadı efendi hazretleri, eğer katli vacip olsaydı salâtın kazası olmaması gerekirdi, çünkü salâtın kazası vardır."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------en-el hakk anlayışı hk.------

    "efendim kadı hazretleri, allah ayrı, yarattığı âlemler, arz semavat ayrı değil. halik-i âlem her yerde hazır, nazırdır. bir yerdedir demek, başka yerde olmamasını söylemektir. biz dergâh’ımızda mensuplarımıza allah kulundan ayrı ve uzaktadır diyemeyiz. allah kulun aynısıdır da diyemeyiz, gayrıdır da diyemeyiz. her yer allah’ın mülküdür. her şey allah’ın tasarrufundadır. yeryüzünün her yeri allah’ın malı mülküdür. kendisi de başında hâzır, nâzırdır. yalnız bir yere, camiye, mescide, dergâha allah’ın evidir, allah’a yalnız orada ibadet edilir diyemeyiz. hiçbir yarattığını allah’a benzetemeyiz. işte allah’tır diyemeyiz. ama hiçbir yarattığına da allah’tan ayrıdır diyemeyiz."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------şeriat hükümlerinin çağa uyarlanması hk.------

    "efendim kadı hazretleri, “şeriat hükümlerinin zamanımıza göre değişmesi gerekir” demedim, amma desem de küfür olmaz, çünkü mecelle’yi, dinimizin temeli olan kuran-ı kerim’den alınmış kabul edersiniz. bu kadar geniş kanun maddeleri vardır. bu maddeler tam kuran ayetlerinden alındığı halde belki de yetmiş defa değişmiştir. bunu siz de bilirsiniz. bütün fıkıh âlimleri de bilir ki şu anda maddelerin ihtiva ettiği kanuni konular kuran-ı kerim’in hiçbir ayeti ile tıpa tıp uyuşmaz. çekişir durur.

    sizin dinimiz dediğiniz konular, mahkemede ve şeriatı şerifin içinden ayıklanmış sıyrılmış çıkmıştır. şimdi siz müslümanlık adına, dinimiz adına dediğiniz doksan dokuz konu sayılsa bir tanesinin dinimiz adına hayatımızla alakası yoktur.

    bu küfür olmuyor da “bizzat allah'ın resulü içinde de olsa zamanımıza göre ayetlerin hükmünü değiştirdi” sözümüz mü küfür oluyor?

    zaten kuran demiyor mu ki anlayasınız diye arap olduğunuz için arap lisanı üzere bu kuran’ı size indirdik. akıl edin, akıllı olun, akıl sahiplerine kuran’da iyiliği, kolaylığı indirdik demiyor mu? oğuzlarımızın bunu anlaması için arap mı olmasını istiyorsunuz?"
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------ehl-i beyt sevgisi hk.------

    "efendim kadı hazretleri, hz. peygamberimiz buyuruyorlar ki benim ashabım gökteki yıldızlara benzerler. hangisine uyarsanız yönünüze ve yolunuza rehberlik yaparlar. “geceleri çölde kalan kişiye yıldızlar, yönüne, gideceği yoluna rehberlik ederler.” hadisi gereğince fakir ve mensuplarımız olan oğuzlarımız hz. ali’ye öncelikle uyuyoruz, seviyoruz. biz müslümanların hz. ali’yi bütün ashabın üstünde sevmemiz allah’ın emriyledir. hz. muhammed’in gerçek hadislerine dayanmaktadır.

    ashab olsun, ümmetten olsun, kan döken katilleri biz müslümanlar sevmeyiz, çünki allah kuran-ı kerim’inde “lanetullahı alel kavmin kâfirin” buyuruyor. “lanetullahı alel kavmin zalimin” buyuruyor.

    hz ali’nin ve ehl-i beyt'inin masumluğuna inanıyoruz. hz. peygamberden sonra en çok sevdiğimiz kişiler olmaktadırlar.

    kadı efendim hazretleri, suçsuz yere topluca ahalinin kanını dökenlere lanet ediyoruz. hz. peygamberimizin ali’nin evladının ehl-i beyt'inin kanını döken muaviye’ye, yezit’e lanet ediyoruz. yezit’in yaptığı o şenaati tensip eden, hafife alan, beğenenlere de lanet ediyoruz.

    kadı: şeyh efendi, allah tövbe edenin günahını af eder. siz küfrü kebir günahı kebir üzeresiniz. yezit ve muaviye ölmeden tevbe etmiştir. allah onları af etmiştir. böyle bilesin, var mı diyeceğin?

    cevap: efendim kadı hazretleri, allah, hz. hüseyin'in katlinden yezid’i, muaviye’yi affederse onlara lanet ettiğimizden dolayı bizleri de kolayca affeder. sen bizleri boşa küfür ve günahkârlıkla suçluyorsun. bu da biline.

    (…) müftü efendi, kişi işlediği günahı tevbe ile affettiremez. ihlal edilen şeyi yerine getirmedikçe, döktüğünü doldurmadıkça, ağlattığını güldürmedikçe, yıktığını yapmadıkça, zararı ziyanı tazmin etmedikçe tövbeye devam etmekle, işlenmiş günahın affolacağına biz müslümanlar inanmayız. allah affedecekse eder, o’na da mani olunmayacağına inanırız."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------gayrimüslimler hk.------

    "müftü efendi hazretleri. biz müslümanlar siz ehl-i sünnetler gibi düşünmüyoruz. bir defa; gayr-ı müslümler ürgüp’den değil, kudüs tarafından, kudüs muhafaza paşası ahmet paşa ile beraber, hünkâr hacı bektaş veli mukaddes hazretlerinin türbesini ziyarete gelmiş ümeralardır. sıfatı mukaddes ahmet paşa ile çokluk kurup gayr-ı müslüm başlarında ahmet paşa hazretleri ile geldiler. üç gün misafirimiz oldukları doğrudur. siz ehli sünnet cemaati de bilirsiniz ki, biz müslümanlar misafire çok değer veren oğuz türkmenleriyizdir. misafirperverliğimizi siz ehl-i sünnet cemaati kişiler de tarihlerce takdir etmişsinizdir.

    ikincisi, biz müslümanlar dergâhımızda din ve mezhep ayrımı yapmayız. kişiye memleketine bakılmadan hürmet edilir.

    üçüncüsü, bizim dergâhımız mensuplarımızın görüşü; kişilerin din ve mezhebine bakılmadan her iyi insan, her iyi, güzel ahlaklı insan cennet’e girecektir diye inanıyoruz."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------kadın-erkek birlikte ibadet hk.------

    "efendim kadı hazretleri, sünnet ehli cemaatinin bilginlerinin uyguladıklarını duymuş, düşünmüşüzdür.
    bizim dergâhlarımızda, kuran’da sık sık geçen “ya eyyühelleziyne amenu” ayeti, allah’ın kadın-erkek ayırt etmeden eşitliğe hitabı olarak bilinir. ayrıca tarihten gelen eşitliği kabul ederek hacı bektaş veli’nin “erkek aslan, aslan da; dişi aslan, aslan değil midir? kadınlar da sizin bir parçanızdır. onları cemaatinizde ayırt etmeden şereflice, hürmetlice değer verin” dediği sözüne inanarak kadın erkek eşitliğine alışılmıştır. o tarihten beri biz müslümanlar kadın boşayan erkeği düşkün yaparız.

    biz müslümanlar, karı koca aile ocağında kadını daha önde muteber görmüşüz. kadın boşamayı günah saymışız. dergâhlarda kadın boşamak suçundan erkekler düşkün olmaktadır. ben de böyle inanıyorum."
  • savunma içeriğinden bazı çarpıcı kesitler şu şekildedir;

    ------toplumsal yaşamı düzenleyen hukuk kurallarının kaynağı hk.------

    müftü: şeyh efendi, duymuşuz şu sapıklığınız devam etmektedir: “dinimiz akıl dini” dermişsiniz. dinimiz akıl dini olsaydı inanmayı imanın şartı kabul etmezdik. siz hiç düşünüp akıl etmez misiniz de dinimize iftira edersiniz?

    ikincisi, ehlisünnet âlimleri, evliyaları kabul etmiştir ki dinde akıl islam’a uyacaktır. akıl dinidir diye kabul edemeyiz. dinde değişikliği kabul edemeyiz. duymuşuz siz bazı dini umdeleri değiştirerek, akla uydurmaya çalışarak küfürde kararlı olurmuşsunuz.

    dinimiz akıl dini olaydı iman öne alınmazdı, çünkü o şeye öyle inanacaksın, iman dinidir. aklen bir şeyi düşünemezsiniz. neyin dine uyduğuna bakar öyle kabul edersiniz. dini o şeye uyduramazsınız. ya inanırsın ya küfürde kalırsın. küfrü kâfirin katli vaciptir.

    cevap: efendim kadı hazretleri, sizin ehli sünnet yolunuz kıyas-ı fıkha dayanır. biz müslümanlar islam dinini akıl yoluyla evvelden beri uygulamaktayızdır. buna böyle inanıyorum. inanmasam da önüne geçmem mümkün değildir.

    allah kitabında, “aklınızı kullanın” buyurur. akıl sahiplerine hitap eden kuran’da akıl edenlere çok pay vardır. emr-i hitap vardır.

    dinde aklı kullanmak, dinde akılla fetva vermek, biz müslümanlarda evvelden beri gelmektedir.

    ehli sünnet bilginleri ise, kıyas-ı fıkh ile dini fetva-i şerifler vermişler. kıyas-ı fıkhı dine uygulamak bu zamanımız da meydana çıkmamıştır. 1250 seneden beri devam etmiş gelmiştir. sünnet vel cemaat ehli kıyasla fetva verirler. bizim müslümanlar akılla fetva verirler. bu vebalı şahsıma yüklemeniz allah’tan reva değildir."
hesabın var mı? giriş yap