• 1944'de en iyi film dalında oscar odulunu alan film.
  • 1944'de best picture, best director, best actor, actor in a supporting role , best writing (original story) oscar (en iyi özgün senaryo) ve en iyi orijinal şarkı*(swinging on a star) oscarlarını götürmüş bing crosby'li leo mccarey dram/komedisi.
  • sözlerini de yazayım tam olsun.
    bad luck and trouble
    always following me

    black rain was falling
    that's all i could see

    i used to think that the dream was reality

    those days are gone now
    i'm where i wanna be, i wanna be

    no more mountains to climb
    no more runnin' down the lost highway
    i found my place in time
    the sun is shining on me, everyday
    it's going my way

    falling from grace
    how did i let myself go?

    tell me, what did it take
    for me to know, for me to know

    i used to think that the dream was reality

    those days are gone now
    i'm where i wanna be, i wanna be
  • (bkz: #20218926)
  • akademi kuruluşundan bugüne dek her daim salakça seçimler yapmış birkaç kurumdan bir tanesi. 45 senesinde de öyle salakça seçimler yapmış ki sinirlenmemek zor. film dalına aday gösterdiklerine bakıyoruz: wilder'ın başyapıtlarından double indemnity, muazzam bir gerilim olan gaslight ve başarılı bir film olan wilson adaylar arasında yer alıyorlar. ödül hangi filme gidiyor? müzikli filmlerden going my way'e. hayır, going my way kesinlikle kötü bir film değil. ortalamanın üstündedir, izlemesi keyiflidir, öyküsünü de iyi işler, ama kesinlikle double indemnity ve gaslight kadar iyi değildir.
    aktöre geçelim. adaylar: bing cosby, charles boyer, cary grant, alexander knox ve cosby'nin rol arkadaşı barry fitzgerald. barry adlı yaşlı beyefendiye sonradan değineceğim. cosby, going my way'de fena değildir ama adaylar arasında boyer var. boyer olmasa belki o denli takılmazdım. boyer dururken cosby seçilmemeliydi. gelelim fitzgerald'a. bu iki daldaki salaklığı tarihi bir salaklık takip eder. fitzgerald aynı karakterle hem aktör, hem de yard. aktör dallarına aday gösterilir ve yard.aktör oscarını alır. tarihi salaklıktır bu. ama fitzgerald gerçekten iyi oynamıştır. neyse yönetmen ödülü de leo mccarey'e, bu filmin yönetmenine gider ki lifeboat'la hitchcock'ın, laura adlı muazzam filmle otto preminger'ın ve wilder'ın da aday olduklarını belirtemeliyim. ödül bunlardan birisine gitse üzülmezdim. ama leo'yu seçmişler kazmalar. hakeza orijinal senaryo da double indemnity, laura, gaslight dururken going'e gitmiş.

    kısacası oscarları rakipleri kadar hak etmeyen bir film. bu oscar muhabbetini geçersek. going my way genç bir rahibi merkeze koyar. piskopos bu genç rahibi borçlu bir kiliseyi ayakta tutmak ve kiliseyi yöneten yaşlı rahibi kırmadan işleri yoluna koymak için gönderir. rahip mahalleye gelir, kiliseyi ayakta tutmaya çalışırken serserilik yapan ve ıslahevine gönderilme tehlikesi yaşayan mahallenin çocuklarını da ıslahevinden kurtarıp adam etmeye çalışır. kısacası bu genç peder film boyunca insanlara iyilikler yapar, işleri yoluna koyar vs. ortalamanın üstünde bir film, yaşlı pederle genç peder arasındaki kuşak farklılığından doğan çatışmaları da iyi işler. yaşlı peder de filme keyif katar. lakin film bitince akıldan da uçuveriyor. ama mesela double indemnity, laura, gaslight hala aklımda olan filmlerdir.
  • döneminin önemli sinema tarihinin başyapıtlarından birisi kabul edilen 7 akademi ödüllü müzikal ödüllü filmdir.

    --- spoiler ---

    kendi doğruları olan, bu doğruları için toplumun genel geçer kurallarını esnetmekten çekinmeyen insanlar her daim ilham kaynağı olmuştur. film de böyle başlar. bir din adamı olarak çocuklarla beyzbol oynamaktan çekinmez, mahallelinin küçümsemelerine kulak asmaz.

    barry fitzgerald'ın canlandırdığı peder fitzgerald karakteri ise dönemin ardında kalan, rutinlerin ve alışkanlıkların esiri olmuş bir din adamıdır. konu bir şahıs olduğu an şahsı insan olarak değerlendirmektense kiliseye gelip gelmemesiyle değer biçen, gelen hediyelerin açgözlüsü olmuş, toplumsal konulardan bihaberdir, rahatına yenilmiş bir din adamıdır. hediye hindi onu o kadar sevinmiştir ki çocukların saçma hikayesine bile inanmayı seçer.

    bu iki karakterin bir araya gelmesi bile aslında başlı başına bir konudur. bu konunun ne kadar işlendiği muhakkak izleyicinin subjektif görüşüne bağlı olsa da ben tam olarak konunun potansiyelinin tam olarak kullanıldığını düşünmüyorum. iki karakterin çarpışması bir romantik komedi gibidir. bütün sorunlar görünür görünmez şarkı söyleyerek çözülmüş güle oynaya sona gitmiştir. konu böyle olunca filmin yoğunluğu da kolonya misali gibi uçmuştur.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap