• bush ve isgalciler tarafindan yagmalanan bagdat muzesinin kurucusu ve onursal baskanidir... irakin ilk krali faysal'la aralarinda bir ask oldugu da iddia edilmistir. olumunde bagdat muzesine, ki sene 1926'dir, 50 bin sterlin birakmistir... zamaninda muzenin girisinde duran bustu baas ve saddamin iktidariyla birlikte bir depoya kalkmistir... muzesi de bush'la birlikte neredeyse tarih olmustur zaten...
  • ayrica bir aralar beraber calistigi, orta doguyu beraber kesfettigi lawrence (bkz: lawrence of arabia) bu kadar unlu olurken kendi adi (iyi ya da kotu) cok az duyulmus bir kadindir bu, irak'ta yaptiklari ayri konu ama o yillarin erkek egemen ingiliz toplumunda geldigi nokta dikkat cekicidir. bir de kadinlara oy hakki taninip taninmamasi konusundaki gorusu hayir olmustur uzun sure, kadinlarin oy verecek kadar bilincli ve egitimli olmadiklarini soyleyip oy hakki verilmemesi gerektigini savunmustur.
  • (bkz: vanessa bell)
  • "o zamanlar arabistanlı lawrence'ın hempası, tuhaf ingiliz kadını gertrude bell'in mektuplarına bir göz atıyordu bütün dünya. i. dünya savaşı sonrası kör mü kör bir kibir ve siyasi tasavvurlar içeren bağdat mektuplarının pentagon'un başucu okumalarından olduğu ayyuka çıkmıştı. oryantalizmin sihirli değneğiyle mezopotamya bülbülünün şakımaları eşliğinde çizdiği o puslu şehir portresi değildi elbet, beşgen saldırı merkezinin ilgisini çeken. yörenin siyasi dengesi ve uygarlıktan nasibini almamış bu topraklarda uygulanması gereken yöntemler üstüne 'irak'ın taçsız kraliçesi' denilen bu leydinin fikirleri ve hissiyatı hâlâ
    maske uygarlığa yol gösteriyor.
    gertrude bell, dağcı, arkeolog ve casus. güç ve serüven merakı bu yalnız kadını 1914'te kahire'de t. e. lawrence ve diğer arkeolog casuslarla birlikte arap bürosu'nu kurmaya kadar sürükler. 1917'de bağdat'a gelen bell, orada arap halkıyla ilişkilerden sorumlu bir kurtarıcıdır. sonunda türklerden kurtarılmış bu toprakların siyasi haritacısı, ingiliz kraliçesidir. mektuplarında ailesine irak haritasını çizdiği uykusuz gecelerden söz ederken alice'in kupa kraliçesini hatırlatır. lawrence'ın can dostu faysal'ın yeni kurulan, sınırları kendisi tarafından çizilen irak'a kral ilan edilmesinden sonra, bell, "bir daha kral yaratma işine katiyen bulaşmayacağım. sinirleri çok yıpratan bir iş" yazar. bu sözlerinde, geldiği kültürün benzersiz özelliklerinden olan sek mi sek bir mizah duygusundan eser yoktur. o, gerçekten de, dünyanın bu tarafında işlerin böyle gitmesi gerektiğine inanmakta, mezopotamya'da herhangi bir söz üretecek uygarlık iradesi olmadığından dem vurmaktadır. bütün âdetlerin farklı olduğu bu şehirdeki gözlemleri oryantalizmin kolaycılığından nasibini almıştır. bir hastane ziyareti sonrası, yüzbaşı doktor evans'ın aktardıklarından etkilenir. tıbbi hizmetin önemi konusunda basit insani kaygıların ötesine geçen saptamaları vardır. "tıbbi örgütlenme birincil öneme sahip, sadece yapılacak çok iş olduğundan değil, aynı zamanda çok iyi karşılandığından. bu açıdan bakacak olursanız paha biçilmez bir siyasi değeri var. hastane ve dispanserler insanların dile getirdiği ilk ihtiyaç, kadın erkek üşüşüyorlar, üstelik her tür tedavi ve ameliyatı tereddütsüz kabul ediyorlar. yüzbaşı c. e., burada ortalama yaşam süresinin avrupa'dakinden çok daha uzun olduğunu söylüyor. bizim memlekette yapmaya cesaret edemeyeceği ameliyatlardan sağ çıkıyorlarmış. sinir sistemleri çok daha güçlü. şoka girmiyorlar..."
    ne var ki bağdat'a vurulmuştur. oranın halkından gördüğü yakınlık, bütün dünyayı elinin altındaki bir satranç tahtası gibi algılayabilmenin böbürlü ferahlığı bütün yazdıklarından okunur. deliler gibi çalışır. bağdat arkeoloji müzesi'ni kurar. ama bağdat; o bin bir gece masalının bin bir desisesi üstüne kurulu sinsi canavar bell'i de usul usul zehirlemektedir. mektupları gitgide hastalık ve depresyonların damgasını yer. sonunda 'çölün kızı', 'irak'ın taçsız kraliçesi', bağdat'ta onuncu yılını dolduramadan, 1926 yılında hastalıklar ve en önemlisi yalnızlık sonucu uyku haplarının şefkatine sığınır. o da meraklısı olduğu o koskoca tarih gibi bağdat'a gömülür. "
    yildirim turker, radikal 7 agustos 2006
  • çanakkale savaşı sırasında yarımadaya gelen tek kadındır. sevgilisi yarbay dougthy willy, 26 nisan günü 1915 günü ertuğrul koyu'na hakim 141 rakımlı tepeyi almak için savaşırken başından vurularak öldürülmüş; bunun üzerine bell, özel izinle ve gizlice sevgilisinin mezarını ziyaret edip çanakkale'den ayrılmıştır.
  • arşivi için: http://www.gerty.ncl.ac.uk/
    hasankeyf, diyarbakır, urfa, birecik vs'nin çok detaylı binlerce fotoğrafı var arşivinde.
  • 12 temmuz 1926 günü yüksek dozda uyku hapı alarak intihar etmiştir. mezarı bağdat'tadır.
  • arap dünyasının osmanlı'ya karşı ayaklanmasını organize edenlerden biridir. 1900'lü yıllarda istanbul'da bulunmuş. 2. abdulhamit'in tahttan indirilişine tanıklık etmiş ve bolca istanbul fotoğrafı çekmiştir.
  • "1. dünya savaşı sırasında görev yapan gertrude bell türkiye, mısır, suriye, irak, filistin, iran’ı hallaç pamuğu gibi atan; arapların, osmanlı’ya isyanını adım adım izleyen bir kadındı. izlemekle kalmadı, mezopotamya seferberlik güçleri'ne katılıp osmanlı’ya karşı mücadele verdi, 1920’de de ingiliz yüksek komisyonu’nun ortadoğu sekreteri oldu. ingiliz başbakanı churchil’in 1921’de kurduğu, irak sınırlarını çizecek ve buraya yönetici seçecek 40 kişilik komisyonun tek kadın üyesi de bell’di."
    müyesser yıldız, http://www.odatv.com/…alicesinin-tamponu-2707121200
  • newcastle üniversitesi'nde mektuplarından, günlüklerinden ve çektiği fotoğraflardan oluşan müthiş bir arşivi bulunmaktadır.
    sitesinden ulaşılabilir: http://www.gerty.ncl.ac.uk/

    özellikle bir mektubunun şu son 3 paragrafı çok acayip:

    (babasına yazıyor) that is the point which must be made clear; if we retain the mandate we must spend the money on it which it demands. there's no 9d for 4d - or 9d for nothing at all. sir percy will make it clear to hmg but will rogues like winston* and lloyd george use that honesty to the public which he has used to them? i'm afraid there can be no doubt of the answer. they will go on with their hanky panky until it leads to terrible disaster to this country - as to which they se fichent pas mal - and possibly to very great inconvenience, if not worse, to ourselves - for i doubt our capacity to withdraw scatheless through anarchy. i shall not, however, mind what happens to us. we shall have deserved everything we get.

    father, think - if we had begun establishing native institutions two years ago! by now we should have got arab govt and an arab army going; we should have had no tribal revolt; all the money and lives wasted this year would have been saved. damn at wilson.

    but what makes me also pretty rabid is that we are cheerfully paying for two divisions in palestine. that tiny country, with its comparatively high stage of civilization, could be held by a few thousand gendarmes under british officers. we keep two divisons there in order to carry out our iniquitous policy of making it a home for the jews. if they withdrew the two divisions from palestine we could keep them here for a couple of years where they're so urgently needed. but no; there's the jewish interest to reckon with. the jews can buy silence on the subject of expenditure.

    mektubun tamamı: http://www.gerty.ncl.ac.uk/…tails.php?letter_id=449

    amına godumun bad motherfucker'ı.
hesabın var mı? giriş yap