• le normal et le pathologique adlı kitabındaki kimi satırlarıyla, bende, pavese'nin günlüklerindeki acı, ızdırap, hastalık ile alakalı kısımları yeniden bir başka düzlemde okuyormuşum hissi uyandıran yazar. pavese'nin edebi bir düzlemde tarif ettiği şeyi, georges canguilhem felsefi bir dille bir başka düzlemde tanımlamış diyebilirim.

    --- spoiler ---

    "sağlık, organik masumiyettir. bütün masumiyetler gibi bilginin mümkün olması için kaybedilmesi gerekir. aristoteles'e göre fizyoloji de diğer bilimler gibidir, şaşkınlıktan doğar. ama tam anlamıyla yaşamsal olan şaşkınlık, hastalığın uyandırdığı ızdıraptır."
    (s. 82, 83)

    "kant'ın 'iyi olma hissedilmez, çünkü o basit bir yaşama bilincidir,' sözü leriche'nin tanımında yankı yapmaktadır: 'sağlık, organların sessizliğindeki yaşamdır.' ama arzulandığı kadar olanaksız da olan bir gerilemenin ifadeleri olarak masumiyet ve sağlık, suçluluğun öfkesinde olduğu gibi, ızdırabın gürültüsünde de ortaya çıkar.
    öyleyse mantıksal olarak ikinci olan anormalin varoluşsal açıdan ilk olduğunu söylemekte hiçbir çelişki yoktur."
    (s. 207)

    --- spoiler ---
  • özellikle michel foucault ve pierre bourdieu gibi ikinci dünya savaşı sonrası en etkili fransız toplum teorisyenlerinin bazılarının ardında beliren, perde arkasındaki entelektüel olarak bilinir. etkili bir hoca ve düşünür olmasına rağmen, çok az ana metin yazdı ve bunlar uzun zaman boyunca başka dillere tercüme edilmedi. güney fransa’da dünyaya geldi, alain diye bilinen filozof emile cartier (1868–1951) gözetiminde paris’te eğitim gördü, 1924 yılında raymond aron, jean-paul sartre (1905–80) ve paul nizan (1905–40) ile birlikte ecole normale supérieure’de üniversite eğitimine başladı. célestin bouglé (1870–1940) gözetiminde auguste comte üzerine bir yüksek lisans tezi yazdı, ve 1936-1940 yılları arasında toulouse’da felsefe dersleri verirken tıp çalışmalarına başladı. vichy fransası esnasında auvergne’deki direnişte etkin bir rol aldı. 1944’te strasburg’da eğitime geri döndü. 1943 yılında tıp alanındaki doktora tezini teslim etmişti. bu tez 1950 yılında yayınlandı, 1966’dan sonra da normal ve patolojik adı altında birçok kez yayınlandı, 1979 baskısında foucault’nun önsözü de vardır (ne de olsa 1960 yılında delilik üzerine tezi canguilhem’in onayından geçmişti). 1955 yılında sorbonne’da gaston bachelard’dan (1884–1962) boşalan felsefe kürsüsüne geldi, 1971’de emekli oldu. bilim tarihi ve felsefesi konularında uzmanlaştı, yaşam bilimlerine de özel ilgisi vardı. epistemoloji alanına önemli katkılar sundu, sağlık ve hastalık tartışmaları hem toplumsal hem de kişisel şartlar için oldukça mühimdir.
  • "psychology is nothing but policing."
  • gaston bachelard'ın açtığı yoldan ilerleyerek bilim tarihi çıkışlı bilim felsefesi geleneğine önemli katkılarda bulunan fransız bilim felsefecisi ve tarihçisi. canguilhem'in öncüsü gaston bachelard'ın görüşlerini yorumladığı makaleleri de dahil olmak üzere en önemli yazıları bilim tarihi ve felsefesi incelemeleri (etudes d'histoire et de philosophie de sciences / studies in history and philosophy of science, 1983) adlı derleme yapıtında yer almaktadır. diğer bir önemli yapıtı da 1965 yılında yayımlanan yaşamın kavranışı (the understanding of life) başlıklı çalışmasıdır.

    canguilhem bachelardcı bilim görüşünü kendisine başlangıç noktası olarak aldıysa da, çalışmalarının odağı bachelard'ınkinden farklıdır. bachelard daha çok fizik ve kimya gibi bilimlerin tarihlerinin felsefeleştirilmesi ya da felsefece yorumlanması üzerine eğilirken, canguilhem biyoloji ve tıp bilimlerinin felsefi tarihi üzerinde yoğunlaşır. canguilhem'in en önemli yöntembilgisel katkısı kavramlar ile kuramlar arasında yaptığı ayrımdır. 20. yy. bilim felsefesine egemen olan görüşe göre, kavramlar anlamlarını görüngülerin kuramsal açıklanışlarında oynadıkları rollerinden alırlar: kavramlar kuramların işlevleridir. sözgelimi newtoncu ve einsteincı kütle kavramları, bütünüyle farklı fizik kuramlarında yer aldıklarından ötürü kökten farklı kavramlardır. kavramın kurala bağımlı kılınması, "görüngünün yorumlanması, görüngünün belirli bir kuramsal çerçeve temelinde açıklanması sorunudur" görüşünden kaynaklanmaktadır.

    oysa ki canguilhem'e göre, görüngülerin yorumlanması ile kuramsal açıklanışları arasında önemli bir ayrılık bulunmaktadır. canguilhem verili bir dizi kavramın görüngünün nasıl açıklanacağına ilişkin sorunların düzenlenmesine olanak tanıyan ön tanımlamalar sağladığını ileri sürer. kuşkusuz farklı kuramlar ayrı ayrı kendi yollarından giderek bu soruları belirleyip birbirleriyle yarışan yanıtlar sunarlar. örneğin, galileo galilei, aristotelesçi devinim kavrayışını bir yana bırakıp yeni bir devinim anlayışı, düşen cisimlerin devinimi üzerine yeni bir kavramlaştırma ortaya koyar. galileo'nun ardından descartes ve newton da devinim tanımlarında ve devinimi açıklamak için geliştirdikleri kuramlarında bu yeni kavramlaştırmayı kullanırlar. her ne kadar temelde devinim kavramı aynı olsa da, başvurulan açıklayıcı kuramlar oldukça farklıdır. canguilhem'e göre bu da bize kavramların "kuramsak çok değerliliği"ni, yani kavramların oldukça farklı kuramlarda iş görebildiğini göstermektedir. nitekim canguilhem'in kendine özgü tarihsel çalışmaları da kavramlar tarihi olarak okunmalıdır.

    canguilhem'in kuramların yerine kavramların tarihi üzerinde durmasının önemli içerimleri bulunmaktadır. sözgelimi canguilhem'e göre, bilgi kuramsal kopuşların kuramsal yeniliklerin bir sonucu olarak yorumlanmaları gerekir. başarılı kavramlaştırmalar oldukça farklı kuramlarda yeniden ortaya çıkma eğiliminde olduklarından, bilgi kuramsal kopuşlar, canguilhem'e göre bachelard'ın ileri sürdüğünden daha az sıklıkta ve çoğu durumda daha az köktenci bir biçimde gerçekleşmektedir. canguilhem'in kavramlara öncelik tanıması "bilgi kuramsal engel" anlayışına kabul gören yaklaşımlardan daha farklı bir biçimde yaklaşılması zorunluluğunu doğurmuştur. canguilhem bilimsel çalışmanın aynı parçasının formülleştirildiği kuramsal bağlamda bir engel olabileceği gibi kavramsal içeriğinde yaratıcı bir kopuş da olabileceğini ileri sürer. yine canguilhem'e göre, "bilgi kuramsal engel" bachelard'ın düşündüğünden çk daha ikircikli bir kavramdır.

    canguilhem bilgi kuramsal kopuşlar ile bilgi kuramsal engeller ikircikli hale geldikleri ölçüde bilim kavramının da ikircikli hale geldiğini ileri sürer. nitekim canguilhem yalnızca bir yaklaşımın ya da düşüncenin diğerinden daha fazla bilimsel olduğunun, yani mevcut deney yöntemleriyle, bilim yordamlarıyla daha fazla bütünleşmiş olduğunun söylenebileceğini belirtir. canguilhem, öğrencileri althusser ile foucault'yu da derinden etkileyen, bilim ile bilim olmayan arasında köprü görevi gören "bilimsel ideoloji" kavramını ileri sürer. canguilhem'e göre herbert spencer'ın evrimci felsefesinin güzel bir örneğini oluşturduğu bilimsel ideoloji, kendisini başarılı bir bilimsel kurama göre biçimlendirmesi anlamında bilimseldir. ama diğer yandan çağdaş bilimin temellendirebileceğinin ötesinde iddialarda bulunduğu için de ideolojiktir. ideolojik düşünceler ya da yaklaşımlar bilimsel olarak temellendirilmemiş iddialar içerirler. bu iddialar bilimin gelişiminde birer engel olarak işlev görürler. bilimsel ideolojiler bilgi kuramsal engellerin ikircikliğinin en iyi örnekleridir. öte yandan canguilhem bilimsel ideolojilere olumlu bir görev de biçer: bilimsel ideolojiler, birçok bilimsel ilerlemenin gerçekleştiremediği katkıyı, düşünsel gelişmenin temel bir boyutunu bütünüyle olmasa da kısmen sağlayabilirler.

    canguilhem deliliğin tarihine ilişkin doktora tezini yönettiği michel foucault'nun çalışmalarını önemli ölçüde etkilemiştir. foucault, canguilhem'in bilim felsefesinde ortaya attığı bilimin tarihsel niteliğinin göz ardı edilmemesi ve bilgi kuramsal kopuşların önemi başta olmak üzere çeşitli konulardaki temel savlarının pek çoğunu kabul eder. canguilhem, foucault'yu özellikle kavramların tarihine ilişkin görüşleriyle etkilemiştir. foucault bu yaklaşımı hem görüngübilimin aşırı öznelciliğine bir alternatif hem de bilim tarihindeki tek tek "büyük dahilerin" öne çıkarılmasını engellemenin bir yolu olarak görür. foucault'nun canguilhem'den etkilenen şeylerin düzeni adlı çalışması insan kavramının moder toplum bilimlerindeki tarihini sunmaktadır. ayrıca "kavramların tarihi" çözümlemesi foucault'nun ünlü bilginin arkeolojisi yönteminin de temel bir bileşenidir.
  • "canguilhem’in belirttiği gibi, “anormal olanı çok fazla ya da çok az olarak tanımlamak sözde normal durumun normatif karakterini fark etmektir. normal ya da fizyolojik durum artık salt bir olgu olarak açıklığa kavuşturulup açıklanacak bir özellik değildir, kimi değerlere bağlılığın bir göstergesidir.” 19. yüzyıl tıbbi düşüncesi üzerine yaptığı o muhteşem incelemede canguilhem, normal ve patolojik olanı ayırt etmek için bir nesnel kriter bulmanın güçlüğünü gösterir. normali, örneğin quételet ve durkheim’in (farklı biçimlerde de olsa) yaptığı gibi, istatistiksel olarak, ortalama açısından tanımlamak, tanım olarak, birçok bireysel durumun ortalamadan sapması sorununu doğuracaktır. ama bir durum anormal olmadan önce ortalamadan ne kadar sapmalıdır? canguilhem şu sonuca varır:

    "bir norm koymak [normer], normalleştirmek, bir varlığa bir yükümlülük dayatmaktır - yükümlülüğe ilişkin çeşitliliği ve farklılıklarıyla kendilerini bilinmeyenden de fazla bir şey, belirlenemeyen bir düşman olarak gösteren verili bir şey dayatmaktır. aslında bu, kapsamına girmediği halde anlaşılması için ona bağlı olan verilenin sektörünü olumsuz biçimde nitelendiren, polemiğe açık bir kavramdır."

    ***
hesabın var mı? giriş yap