• ortaçağda yaşamış fransız haçlı sövalyesi ve vakanuvistir. eseri istanbul'un fethi ya da baudoin ve henri de constantinople günlükleri adıyla anılmaktadır. 1198-1207 arasındaki haçlı seferlerini anlatmaktadır. metin eski fransızcayla yazılmış olup şahsıma zamanında soğuk terler döktürmüştür.
  • 4.haçlı seferi ve konstantinopolis'in haçlılarca yağmalanması konusunda açık ara en güzel kaynağın müellifi. eseri türkçe'de iş bankasından "4.haçlı seferi kronikleri" adı altında çıkmış. çevirisi de güzele benziyor.
  • " bundan sonra savaş birlikleri saf tuttu; herkes gerekirse kendini korumak ya da karşısındakine saldırmak üzere silahlanmış ve donanmış durumdaydı. ve tam da saintpierre gecesiydi, ağustos’un ilk günüydü (1207).
    o sırada orada olsaydınız, çeşitli armalarla süslenmiş sayısız kalkan ve sancağı ve özellikle de imparatorluk sancağını ve ordularını bir tarafa toplayıp düzenleyen imparatorun kendisini görebilirdiniz. ve pierre de bracieux ile nicolas de mailly de başka bir tarafta aynı işi yapıyorlardı.

    hava güzel ve açıktı ve ova öyle düzdü ki ne bir tümsek, ne de onları rahatsız edebilecek herhangi bir şey vardı. ve hâlâ savaşmadan durduklarına inanamıyorlardı, çünkü düşmanları da oldukça yakında, bir koruluğun kenarındaydı. ve onların başındaki boril ordusunu düzenlemiş ve saflarını ayarlamıştı.
    o zaman birbirlerine yaklaşmaya başladılar, öyle ki artık birbirlerini ayırt edebiliyorlardı.
    her taraftan öyle büyük bir gürültü yükseliyor, atların kargaşası ve kişnemeleri öyle bir ses çıkarıyordu ki, yukarıdan tanrı gürlese sesi yine duyulmazdı. "

    (bkz: dördüncü haçlı seferi kronikleri)
  • iv. haçlı seferi ile ilgili mevcut birkaç birincil kaynaktan biri olan fransız mareşal. son zamanlarda iv. haçlı seferine merak saldım ve birincil kaynakları araştırdığımda bu adamın yazdığı kroniği buldum. yazım tarzını oldukça beğendiğimi söyleyebilirim, hiç lafı dolandırmadan direkt bir şekilde ne olduğunu anlatıyor. ancak bu durum kendisinin ve beraberindeki diğer haçlıların birer o**** çocuğu olduğunu değiştirmiyor. çünkü zamanın en kadim, en zengin, en görkemli şehrinin ırzına geçmelerine rağmen, bu o** çocuğu villehardouin neler yaptıklarından asla bahsetmez, sadece birkaç satırda şehrin ne kadar zengin olduğundan bahseder, ama o zenginliğe nasıl tecavüz ettiklerini anlatmaz. zaten yazdığı kroniği de olaylardan 3 4 yıl sonra, bir nevi günah çıkartmak için yazmıştır zira orada yaptıkları bütün insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biridir. hatta öyle ki övüne övüne bitiremediğimiz fatih sultan mehmet constantinople'a girdiğinde, constantinople zaten kırk bin nüfuslu bir harabedir. oysa haçlılar yağmalayana dek yarım milyon nüfusa sahip avrupa'nın en kalabalık ve en görkemli noktasıydı. şu an uykum olmasa ve yorgun hissetmesem yaşanılan vahşeti, haçlıların şehre neler yaptığını uzun uzun yazardım fakat şimdilik başka bir entry'e kalsın.
hesabın var mı? giriş yap