• latince cins.
  • #17636145'te sex'teki cinslik ve doğallıktan bahsetmiştim, genus da modern dillerdeki torunlarının "cins" anlamındaki "aracı" atasıdır. nitekim bu da yunancadaki aynı anlama gelen genos'tan gelir. genos da "oluyorum, meydana geliyorum" anlamlarındaki gigno fiilinden geldiğine göre, genus ve modern dillerdeki torunlarında (alm. genus, fr. genre, ing. gender, isp. género, it. genere, por. gênero, rom. gen hatta türkçedeki cins) görülen cins'liği, tür'lüğü "oluşma", "meydana gelme" anlamıyla ilişkilendirmemiz gerekir.

    sex ve sexus'tan bahsederken bu terimin doğuştan getirilen mekanizmanın bütününü işaret ettiğini söylediğimize göre, genus'la arasında bir farklılık ortaya çıkıyor. bu farklılığı ortaya koyabilmek için bir analoji köprüsü kuralım. iki sülale olsun: sexus ve genus sülaleleri. bunlardan biri eyleme dönük bir nitelik belirleyici, diğeri de söz konusu yapının bütününü göz önünde tutan bir nitelik belirleyici olsun. işte bunlardan ilki genus, ikincisi sexus'tur. yani biri eylemdeki ayırt edici faktörlere, diğeri bütündeki yapıya bakıyor. bu ikisi gibi özde farklı başka "tür" belirteçleri de vardır. örneğin classis, familia, stirps. bunlar da aralarında ayrılır. classis, klâsiğin temelindeki düzeni ve tertibi verir. bkz. #16639656 ve #16378224. örneğin ordudaki tertip classis'tir, bu yüzden bu, "ordu" "filo" anlamlarında da kullanılmıştır. bu terimden türetilmiş bütün "tür" belirteçlerinde esas olan düzen ve tertiptir. "klâsik" terimindeki temel unsur ne kaynaklandığı kök, ne de birinci dereceden yakın akrabalardır; temel unsur, bir şeyi klâsik kılan ölçütler yani düzenliliktir.

    familia'ya bizdeki "aile"ye denk gelecek ölçüde bir tür belirteçidir. yakın ilişkilere bağlı tür belirlenimi için familia kullanılır; bu yüzden zoolojide, botanikte vb. ilmî sahalarda "tür"ler familia ile belirtilmiştir. o hâlde familia'da esas olan, kateogorizasyondaki en yakın ilişkilerin oluşturduğu bütünlüğü göstermedir.

    stirps "kökler" anlamına gelmekle birlikte familia'nın kaynaklandığı pınarı öne çıkarır. bir şeyin stirps'ini belirlemek için, araştırma sahasının niteliğine göre, farklı araçlar kullanılır.

    bu "tür" belirteçlerini birbirinden ayırmış olduk. tekrarlayalım:

    sexus: doğuştan getirilen mekanizmanın bütünlüğünü temel alan tür.
    genus: bizzat doğmaya yani eyleme anlam biçen tür.
    classis: yapıdaki düzeni, tertibi temel alan tür.
    familia: yapının yakın ilişki içinde bulunduğu diğer fertlerle birlikte oluşturduğu bütünlüğe bakan tür.
    stirps: yapıyı köklerine göre niteleyen tür.

    bu beş "tür" belirtecinden türemiş bütün kelimelere ve onların modern dillerdeki karşılıklarına bakın, üç aşağı beş yukarı buradaki bölümlemeye uygun anlamlar edindiklerini göreceksiniz.
  • genus nezdinde incelediğimiz "tür" belirlenim farklılıklarının önemi, hem kendi özel yaşantımızda hem de başkalarıyla olan ilişkilerimizin de dâhil olduğu toplumsal yaşantıda iştirakçilerin farklı tür belirlenimini ciddiye almasından ötürü meydana gelen uyumsuzlukların büyük sorun teşkil etmesidir.

    örneğin türkiye cumhuriyeti'nin ab önündeki durumu buna güzel bir örnektir. ab içindeki bazı kafalar, türkiye'yi kendi doğum niteliğine uyup uymamasına göre değerlendirebiliyor. burada genus belirlenimi söz konusu oluyor, buna karşılık taahütler veriliyor, protokoller imzalanıyor ve böylece sorumlu olan ülke classis belirlenimini ciddiye aldığını göstermiş oluyor. ab aynı zamanda türkiye'de işleyen mekanizmasının doğasını tartışma konusu ediyor, böylece genus'un ve classis'in yanına bir de sexus'u eklemiş oluyor. doğumdan öte, türkiye'nin bizzat köklerinden ötürü bu birliğe giremeyeceğini düşünenler stirps'i ön plana alarak türkiye'yi kendi familia'sıyla baş başa bırakmaya yelteniyorlar. böylece tam bir kavram karmaşasının yaşandığı ab-türkiye ilişkilerinde, türkiye'den istenenler ile türkiye'nin beklentileri örtüşmemiş oluyor. çünkü iki taraf da birbirini, farklı ölçütlere göre belirlenmiş ama üstü örtülü kaldığı için lâyıkıyla farkına varılamamış türlere göre niteliyor.

    bu yaşamın her anında geçerli. insan yaşantısında da böyle, ülke yaşantısında da. günün ihtiyaçlarına dayanan türlere ayırma mekanizması yaşamsallığın garantisidir. yararlı cemiyetler - zararlı cemiyetler ayrımı olmasa, ülke varlığının ne kadar ciddi bir mesele olduğunu, hem mevcut hem de sonraki kuşaklara aktaramaz. bunun gibi çalışanlar çalışmayanlar, yararı dokunanlar dokunmayanlar, çalışsa da yapamayacak olanlar, yapsa da dahil olamayacak olanlar, dahil olsa da klâsik olamayacak olanlar... bunlar hep günün ihtiyaçlarına göre belirmiş, farklı türlere ayırma gerekçeleridir. örneğin klâsik kültürü düşünün; belli bir ırktan veya kökten gelmenize gerek yok, tek yapmanız gereken o kültüre uymanızdır.

    iskenderiye kütüphanesindeki ilmî toplaşmalarda olduğu gibi, geliş amacınız her türlü kimliğinizin önüne geçer. bu yüzden bazı ölçütlere uymanız gerekiyor. bunun için de, içine girmeye çalıştığınız "tür"ün nasıl belirlendiğini bilmelisiniz. çünkü türüne ayrılmış olan yapı, yaşamsallığını bizzat bundan alır. bu kaçınılmaz. "onunla parası için evlendim" diyen insan-evladı gibi. evlenilen kişi bu türü bilmez, kendi türü içinde mutlu mesut yaşarken birden gerçekle yüzleşir. al başına belayı. sıkıntılar hep kafadaki kategorizasyonun, reel statüye uymamasından kaynaklanıyor. adamı familiasından ötürü dışlıyorlar, böylece classis'te ne kadar maharetli olması bir anlam ifade etmiyor. sex'ler arası eşitlik arayışında oldukları için erkek düşmanı ilan edilen feministlerin durumu da böyle bir uyumsuzluktan doğuyor. neyle neyin satın alındığı belirsiz. zeminler birbirini tutmuyor, ideolojinin güttüğü çocuklarda bunu daha fazla görüyoruz, bazen classis verisiyle genus'unkini, bazen stirps'in verisiyle sexus'unkini elde etmeye çalışıyorlar. sonuç hüsran: her şey birbirine girmiş, türler arasındaki karmaşa ırklararası seksi anımsatıyor. bu da bir bölümleme en nihayetinde, bir tür. veyahut dinlerarası hoşgörü, metinlerarasılık. her türlü arasılıkta bir ayrıksılık meydana gelir, bu kaçınılmaz. çünkü yapının içine giriyorsun. genus'tan doğma generatio var mesela "doğma", "nesil" anlamında; sen onu o eden nitelikten ediyorsun. böylece formun deforme olması gibi, generatio da degeneratio yani çürümeye teslim oluyor. nesillerin kafası karışık. yapıyı, onu o eden nitelikleriyle kabul etmeyecek başka bir kıyafet içinde görmeye çalışmaktan daha beter bir şey daha yok. sonuç hüsran.

    beğenmiyorsan başka mal alırsın, altında petrol olan toprak alırsın. su fışkırtırsın, suriye'ye falan satarsın. bunlar hep ne istediğini bilmemekten değil, istenilen şeyi yanlış yerde aramaktan kaynaklanıyor. zamanında bir yahudinin romalı, bir ermeninin osmanlı sınırları içinde olması gibi ya da iskenderiye kütüphanesi örneğinde olduğu gibi, ziyadesiyle classis'teki bölümlemeyi ön plana almak hümanizm (humanitas) denilen nanenin bekası adına şarttır. bu insancıllığın classis'ten gelme klâsik çağ'da bir yapı haline gelmesi tesadüf mü? beni ilgilendirmez, ben ölçütlere bakarım, bölümlerim. bu yüzden lafa değil, işe ve üretime bakarım. bu böyle.
  • arapçadaki "cins" sözcüğünün kendisiyle ilişkisi olduğunu düşündüğüm sözcük.
  • çoğu sözlükçü hatırlatıcı cümleyle ezberlemiş, ben biyolojideki canlılar sınıflandırmasını baş harflerle ezberlemiştim: tcftsfba. eşdeğerleri vardır, benimkisi şu sırayla: tür (species), cins (genus), familia (aile), takım (order), sınıf (class), filum (phylum), bölüm (divisio), alem (regnum). bunlara bölümleme olarak alt aile, ve oymak (tribe) aralara eklenebiliyor. çok ultra bölümlemeler de var. (bkz: regnum/@ibisile)

    (bkz: cins/@ibisile), cin, jin
hesabın var mı? giriş yap