• bir tarık buğra romanı. türkiyede anarşizm ve devlet üzerine tam bir otopsi denemesi. sistemi temsil eden çok başarılı bir ihtiyar portresi ile delikanlı ve gülizin aşk hikayeleri çevresinde akıp giden bir roman. gülüşü taklit etmek benzetmesi bu romanda geçmekte. işte romandan bir diyalog:

    “sinirlenmeyin”.
    “kim görmüş benim sinirlendiğimi? ben... ben ya tiksinirim budalalıklara... ya ezer geçerim.....”
  • hainlere ve zavallı bilinçsiz hainlere dikkat çeken kitap. bilinçsizler için doğal müttefik diyor. şöyle ki bu gafletteki hainler türkiye için faydalı işler yaptıklarına inanarak en zararlısını yapan kişilermiş. gerçek hainlerin işini kolaylaştıran, şakşakçılar. *
  • fethi naci'nin yüzyılın 100 türk romanı'nda ciddi şekilde eleştirdiği roman. naci, bu roman için tarık buğra nutuk atmaya o kadar heveslidir ki zaman zaman kendi karakterlerini bir kenara itip mikrofonu alır eline, başlar anlatmaya der. bence de tarık buğra gibi bir yazar ideolojik söylemleri için karakterlerini gerçeklikten bu kadar uzaklaştırmamalıydı.
  • adını ilk duyduğumda bir mahalledeki komik olayları falan anlattığını sandığım tarık buğra eseri. hüseyin rahmi tarzında bekliyordum ama ne çıktı. siyasete ilginiz yoksa tavsiye etmiyorum.
  • ihtiyar karakteri bana fethullah gülen'i hatırlatan roman.
  • bitiremedigim tek roman . gözüm açık gidicek
    kaç kere elime alıp bıraktım sayısını unuttum. takıntı yaptım kitabı artık.
  • ihtiyar karakterinin fethullah gulen'e cuk oturdugu romandir. romanin ilk baskisinin 1979 yili olmasi dikkat cekicidir. kitabin 43. sayfasinin son paragrafi aynen su sekilde:
    "ihtiyar yasi otuz demeden,aldigi "seyh" terbiyesi ve seyhliginin sinirsiz serveti ile, bu "bir milyar sekiz yuz elli milyon uc yuz seksen yedi bin dokuz yuz yetmis bir sersem"in pesine dustu; onlari -kendi carpici benzetmesi ile sohretin, servetin, itibarin, iktidarin lâbientlerine cekti:basin'da, politika'da, ticaret'te, sanat'ta, edebyat'ta!
  • ''ve güliz her yönüyle denetim altında idi. onunla bir de ‘abla’ ilgileniyordu.” (s. 95)

    “gelecekteki yazarlarım, milletvekillerim, genel müdürlerim ve müsteşarlarım... belki de bakanlarımdır bunlar benim, diyordu.” (s. 58)

    “şah-mat’a giderken piyonlar, hatta sırası gelecek, atlar, filler, kaleler ve elbette vezir harcanacaktır.” (s. 55)

    “(siyaset, medya, akademi, bürokrasi, kültür, sanat ve iş dünyasında) üne, paraya, sandalyeye aşerenleri tanımaya koyuldu... (zaaflarından) ele geçirdi... kısa sürede, aralarında sapıklar da bulunan ve kendisine gık diyemeyecek bir yığın ‘ağır hizmet mahkûmu’ yakaladı.” (s. 47)

    “bunların çoğunu iblisçe oyunlarla, acımasız pençelerle kapıp adamları arasına kattı; deli oyununun piyonları yaptı.” (s. 49-50)

    “bütün bunlar olup biterken kandilli sırtlarındaki köşkünü, ancak fbı ve kgb’de görülebilecek bir biçimde, bir haber alma ve savunma merkezi haline getirmişti.” (s. 82)
  • ya tarık buğra çok ileri görüşlü ya da fetö bu kitap üzerine yapılanmış.
hesabın var mı? giriş yap