• turizm sirketlerinin kultur turlari icerisinde hep en pahali olan tur...
  • "güneydoğu anadolu projesi turu" çok saçma olduğu için adı "güneydoğu anadolu turu" olarak değiştirilse hoş olabilecek tur.
  • asya tur'un da duzenledigi ve giden arkadaslarimin cok memnun kaldigi tur. gun gun bilgisini verelim:

    "1. gün"
    21.00 olimpiyat evi önü (ataköy), 21.45 k.çiftlik otoparkı, 22.30 çiftehavuzlar asya tur önü, 23.00 ataşehir, 00.15 izmit asya önü hareketle adapazarı, bolu,ankara (asya tur söğütözü tesisleri 04:30),aksaray,pozantı, belen geçidi üzerinden ulaşacağımız habib neccar dağının eteklerindeki,olimpiyatlar şehri antakya’ya doğru yol alma,

    "2. gün"
    sabah yolda alınan serbest kahvaltıyı takiben,otelimize varış,yerleşme ve yol yorgunluğunu üzerimizden atabilmek için verilen serbest zaman. öğle saatlerinde hareketle dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi,katolik ve ordotoks kilise örnekleri,dünyanın ilk mağara kilisesi st. pıerre kilisesi, eski antakya evlerini görerek, antakya'nın modern halini bize unutturacak olan uzun çarşıya giriyoruz. ardından eski dönemlerde antakya'lı zenginlerin yazlık mevkii olan ve çağlayanlarından su kanallarıyla şehre su getirilen defne(harbiye)'de geziyoruz. akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

    "3. gün"
    sabah kahvaltı sonrası hareket. amik ovasının başlangıcında bulunan hıristiyanlığın kudüs’ten sonra yayıldığı ilk şehir olan antakya‘dan ayrılarak, istiklal savaşındaki başarısını adına taşımış olan tek gazi ünvanlı kentimiz antep’e yol alıyoruz. yol üstünde dünyada bilinen ilk açık hava heykel atölyesinin bulunduğu yesemek köyüne uğruyoruz. yolumuza bölgenin meşhur beldelerinden,dar sokaklarıyla ünlü kilis üzerinden devam ediyoruz. antep’e varışta ; zeugma antik kentinden çıkarılan arkeolojik buluntuların sergilendiği arkeoloji müzesi,elmalı pazarı, şehrin en yüksek tepesi olan kudret kayası üzerine kurulmuş olan kale gezileri yapılıyor. devamında otelimize varış ve yerleşme. akşam yemeği otelimizde.

    "4. gün"
    sabah kahvaltı sonrası nizip,birecik,viranşehir,kızıltepe üzerinden mardin’e varış. değişik yapısıyla bizi karşılayan şehirde uzunca bir dönem dünyadaki tüm süryanilerin merkezi sayılan deyrülzafaran manastırı ziyaret ediliyor. süryanilerin hac merkezi olarak da kabul gören içinde güneşe tapanların da tapınağının bulunduğu bu yerden artuklu taş mimarisinin bölgedeki önemli eserlerinden ulu camii ,eski ermeni çarşısı ve zinciriye medresesi’ni gezmek amacıyla ayrılıyoruz. bugün ki gezimiz kasımiye medresesinin gezilmesi ile son buluyor. otelimize varış,akşam yemeğinin otelde alınması.

    "5. gün"
    sabah kahvaltı sonrası süryanilerin ilk yerleşim mekanlarından biri olan midyat’ın gezilmesini takiben ulaşacağımız antik çağın ilk yerleşim alanlarından biri olan hasan keyf’e varış. dicle nehri üzerine kurulacak olan baraj nedeniyle yok olma tehlikesi yaşayan şehri görüntüledikten sonra yeni illerimizden batman,bismil üzerinden diyarbakır’a ulaşıyoruz. ilk durağımız günümüze kadar korunmuş bir yöre evi olan cahit sıtkı tarancı müze evi. devamında ulu camii ve çarşı serbest zamanını takiben otelimize yerleşme ve akşam yemeğinin otelde alınması.

    "6. gün"
    sabah kahvaltı sonrası dünyanın ikinci uzun surlarının bulunduğu diyarbakır’dan ayrılma. devamında eski kahta’ya varış. (hava ve yol durumu müsait olduğu taktirde) karakuş,cendere köprüsü arsemia tapınağı eski kalenin gezilerini yapıyor ve muhteşem güneş batışıyla,ilginç doğa yapısıyla dünyanın 8. harikası olabilecek güzellikteki nemrut dağın’da kommagene krallığının tümülüsüne tırmanıyoruz. akşam saatlerinde otele yerleşme ve akşam yemeğinin otelde alınması.

    "7. gün"
    sabah kahvaltı sonrası hareket. gap gezisini(atatürk barajında brifing) takiben peygamberler şehri urfa’ya geçerken yol üzerinde fırat’ı görebiliyoruz. ilk islam üniversitesinin de bulunduğu 5000 yıllık geçmişe sahip harran içinde ; harran üniversitesi ve konik harran evleri... görülerek urfa’ya varılıyor. halil-ür rahman ve rızvaniye camileri,balıklı göl,hz. ibrahim makamı...göreceğimiz ve ziyaret edeceğimiz yerler arasında. akşam saatlerinde otelimize varıyor ve yerleşiyoruz. akşam yemeği sonrası, dileyenlere yörenin dünyaca bilinen sıra gecesi (ekstra)

    "8. gün"
    sabah kahvaltı sonrası hareket. bahçe,osmaniye,adana,tarsus,yoluyla mersin’e varış. viranşehir, mezitli, erdemli üzerinden ulaşılan narlıkuyu’daki müzede üç yarı tanrıçayı çıplak sunan üçgüzeller mozağini görerek yolumuza devam ediyoruz. roma döneminden kalan merdivenlerinde kullanıldığı 70m. derinlikte 250m. uzunluktaki cennet çukuru ve 120m. derinlikteki cehennem çukurunun gezilmesini takiben, içindeki havanın astım hastalarına iyi gelmesinden dolayı astım mağarası da denilen dilek mağarasını da görüyoruz. devamında ,adını kıyıya yakın bir ada üzerindeki kalede geçen “sepet içinden çıkan yılanın kralın kızını öldürmesinden” alan kızkalesi panoramik turu yapılıyor. turumuzu kanlıdivane antik kenti gezisiyle bitiriyoruz. akşam saatlerinde otele dönüş. akşam yemeğimi ve konaklama otelimizde.

    "9. gün"
    kahvaltı sonrası hareket. romalı komutan marcus antonius ile kleopatra arasındaki büyük aşkın şahidi tarsus’a gidiyoruz. eskiden şehre giriş kapısı olarak kullanılan şuan şehrin içinde kalmış kancık kapı(kleopatra ve st.paul kapısı) ilk ziyaretimiz. ardından sırasıyla,ermeni kilisesinden camiye dönüştürülen ulu camiyi,kullanılmakta olan roma köprüsünü görerek, hem müslümanlarca,hem de hıristiyanlarca kutsal kabul edilen ve dünyadaki bir çok yerde benzer efsanelerinin dolaştığı eshab-ı keyf(yedi uyuyanlar) mağarasına gidiyoruz. kutsal ziyaret yeri olarak düzenlenmiş bu mekandan,tarsus şelalesine geçiyoruz. fotoğraf molasını takiben, aksaray, ankara, bolu üzerinden yol alarak akşam saatlerinde siz sayın misafirlerimizi,diğer turlarımızda tekrar görüşmek üzere, aldığımız noktalara bırakıyoruz.

    kisi basi ucret 469 milyon tl'dir. bu fiyata ogle yemekleri ve tum yemeklerde alinan icecekler dahil degildir.
    (kaynak: asyatur.com.tr)
  • (bkz: sari yolculuk)
  • katılınıldığı takdirde kesinlikle ishale karşı bir ilaçla yola çıkılmalıdır. aksi takdirde bugün nihal'in başına (aslında kıçına) geldiği gibi bir durumla karşılaşmanız kaçınılmazdır. özellikle halfeti, hasankeyf, mardin ve nemrut dağı için bile her türlü cereme çekilir.
  • diyarbakır'a kadar uçakla gidilmesi tavsiye edilir.. gap bölgesindeki şehirleri bile otobüsle gezmek yorucu oluyor.. bir de güneş batıya göre bir saat erken batıyor.. kasım ayında giderseniz saat 16:15 civarı hava kararıyor ve gezeceğiniz yerleri tam hakkını vererek gezemiyorsunuz..
  • yaniniza en baba ilac torbanizi - one a day woman, refloor, emadur, biteral, talcid apranax, augmentin, aspirin c, aferin- almis olsaniz bile fazla umutlanmayin, ilk iki gununuz hic sorunsuz gecebilir, hatta "vayy be neymis, buralara mi yerlessem" tarzinda dusuncelere kapilip kendinizden gecebilirsiniz. hayatin en parlak, en huzurlu renklerini gordugunuz tam o noktada, gezinin en keyifli yeri mardin ve hasankeyf ayaginda, iki dakikada bi elinizde fotograf makinesi ve siyah torba esliginde kusmamaniz, iki saat icinde kirka cikan atesinizle bi tireyip bi yanmamaniz, ucusan manzara goruntuleriniz, bedevi yuruyus tarzinizla insanlarin vah vahh destekli acikli bakislarina maruz kalmamaniz, rehberin cikcakcuklari esliginde, bitmek bilmeyen yollara giren otobusunuzde "buraya kadarmis, napalim" dememeniz, gecenin bi yarisi diyarbakir hastanesi acilde igneleri yiyip, serumla otele donmemeniz icin yapmaniz gereken sey yiyeceginiz her seyi yaniniza almaniz, kesinlikle acik su icmemenizdir ki ertesi gun nemruta adam gibi cikin, yapabileceginiz en guzel ve cetrefilli gezilerden biri heba olmasin, ha diyosaniz "ben yore yemekleri yiyecem, bi bok olmaz bana" herkes ole gidip, baska turlu donuyor.
  • nisan-mayis ve eylul-ekim aylarinda yapilmasi saglik acisindan ve bunye acisindan daha onerilir olan gezi.

    diyarbakir' a kadar ucakla gelinmesi sonra mardin- midyat- gercus- hasankeyfringinin yapilarak buradan batmanve diyarbakir uzerinden siverekyolunu takip edip sanliurfa'ya varilmasi burada balikli gol ve harran'in gezilmesi ve adiyaman- kahtayolu uzerinden nemrutdagina gun dogumunu izlemek uzere cikilmasi hararetle tavsiye edilir. donus sanliurfa'dan ucakla yapilmalidir..

    bir iki de kucuk onerimiz olacak nacizane :

    bol fotograf cekin ve negatiflerinizi, dialarinizi bolgeden alin cunku istanbulda 15milyona satilan fuji sensia mardinde 7.5milyon yine istanbul'da 8.5milyona satilan 100 asa fuji negatif bolgede 3.5milyon..

    ozellikle urfa da acik su, acik ayran vb.. icmeyin hatta hic bir yerde icmeyin kapali su icin kapali ayran icin..

    yoresel yemeklerde dikkatli olun ve bunlari yerli yabanci tursitlerin sikca gittigi lokantalarda yemeye gayret edin evet daha az lezzetli olacaklari kesin ama yore insanina hitap eden yerlerde et/kuyruk yagi oraninin bire bir oldugu gozonunde bulundurulunca bizim sehirli mide ve bagirsaklarimizin selameti acisindan daha iyi olacaktir.

    mirraicin ama gozunu de cikarmayin 2 taneden sonrasi zararli ve tehlikeli olabilir carpinti yapar, uykusuz birakir vazgecersiniz bu hayattan ha bir de mirra fincanini bitirdiginizde sakin yere, masaya koymayin elinizde tutup bekleyin. fincani bir yerlere birakirsaniz mirraci sizden dugununu yapmanizi isteyecektir ve bu konuda gayet ciddi olacaktir.

    esnafta alisveris ederken cay ikram edebilirler, icin geri cevirmeyin.. geri cevirmeyi kendilerine hakaret kabul ederler.

    mardin de ara sokaklara girin evlerin kapilarini calin ve evleri dolasin.. hos karsilanirsiniz..

    hasankeyfteki mihmandar karti tasiyan cocuklar disinda sizi gezdiren eden cocuklara para pul teklif etmeyin alinirlar.. bir yolunu bulup bir fanta, gazoz, kola ismarlayin..
  • uzunca bahsetmeye çalışacağımız turun modeli; diyarbakır havaalanında başlayıp, adana havaalanında son bulan; 4 gece 5 günlük uçaklı gap turu..

    öncelikle kapsamındaki her yerde karşılaşılan birkaç bilgiyi verelim.. tuvalet sorunu, çocuklar ve güneş.. bölgede -bana göre- büyük bir tuvalet problemi bulunmakta.. otel tuvaletleri haricinde temiz bir yer yok.. bu da hassas insanların sinirini bozuyor.. zaten bölgenin yemek kültüründen dolayı ya kabız ya da ishal oluyor insan.. oldukça sinir bozucu.. gelelim ikinci probleme.. allahım her yerde çocuklar var.. ellerinde sakız, şeker, yan çimenlikten alınmış papatya, misket vs. vs.. ne bulurlarsa size satmak için uğraşıyorlar.. tabii bir süre sonra insan üzülüyor o çocukları o halde görmeye ama hangi birisine para vereceksiniz? ya da para verdiğinizde oluşan kargaşayı nasıl atlatacaksınız? en iyisi hiçbir şey vermeyin de almayın da.. tabii bir de yüzsüz çocuklar var.. hiçbir şey satmadığı halde size gelip, elini açıp; "bölüşürüz" diyerek para isteyen.. onlara diyebilecek bir şey yok.. gelelim son ve sizi sabah 8'den akşam 8'e kadar yalnız bırakmayan güneş'e.. evet bu bölgedeki güneş istanbul güneşinden farklı.. korunmak için kesinlikle bir şapka ve gözlüğe ihtiyacınız var.. sakın bunu ihmal etmeyin.. pişman olursunuz..

    bölgenin en kötü şehri (otel-yemekler vb.) adıyaman iken en üst seviyesi ise gaziantep.. daha öncede bahsedildiği gibi ecza dolabınızı yanınıza almazın farz.. hoş her türlü hasta oluyorsunuz ama yine de siz yanınıza alın bir şeyler.. turumuzun en yorucu kısmı her gece farklı bir otelde konaklayacak olmamız.. yani her akşam valizimi dağıtıp her sabah toplamak zorundayız.. bu da büyük bir zaman kaybı.. siz siz olun akşam yatmadan önce tüm her şeyinizi hazırlayın.. bu sayede sabah uyumak için biraz daha vaktiniz oluyor.. fotograf çekmeyi çok seven biri iseniz laptopunuzu da yanınızda götürmeniz günlük çekilen fotografları aktarmanız ve hafıza kartını boşaltmanız için faydalı olabilir..

    madem her şeyimiz hazırladık o zaman tura başlayalım..

    ilk gün; diyarbakır havaalanına iniş yaptıktan sonra tur rehberimiz eşliğinde kahvaltı yapmak üzere "han kapısı cafe kahvaltı sarayı"na gidiyoruz.. genellikle turlar burası ile çalıştığından felaket bir telaş var.. ama belirtmeden geçemeyeceğim kahvaltı on numara.. her şeyden o kadar çok çeşit var ki anlatamam.. yaşamak, tadmak lazım.. daha sonra cahit sıtkı tarancı'nın doğduğu evi ziyaret ediyoruz.. evin mimarisi oldukça güzel.. hatta bir ev yapma hayaliniz var ise burayı gördükten sonra düşünceniz değişebilir.. avlusu, odaları vs. vs.. daha sonra -bana göre- programın incisi olan hasankeyf'e gidiyoruz.. ilkdefa gidiyorsanız eğer heyecanlanmamak mümkün değil.. çok uzun zamandır görmediğiniz birisine gider gibi bir his oluşuyor insanın içerisinde.. bu kadar güzel ve büyüleyici bir yer olamaz.. tek kötü yani buraya öğlen sıcağında gitmeniz.. gölgelik hiçbir alan yok.. güneş tepenizi kavururken siz hasankeyf'in o muhteşem güzelliğini seyretmeye, fotograflamaya çalışıyorsunuz.. unutmadan fotograf ayarlarınızı iyi yapın çünkü güneş yüzünden çok parlak çıkıyor ne çekerseniz.. bu güzelliği bırakıp mardin midyat'a doğru yola çıkıyoruz.. insan üzülüyor.. tarihi midyat evlerinin arasından geçerek, daha önceleri ve şu sıralarda da birçok diziye ev sahipliği yapmış olan midyat konuk evi'ne gidiyoruz.. burası çok kalabalık.. her delikten bir insan çıkıyor.. tabii ki çekim yoksa.. çekim varsa giremiyorsunuz.. bilmem kaç katlı bir yer burası.. tepesine çıktığınızda bütün midyat ayaklarınızın altında.. güneş ile aranızda hiçbir şey kalmıyor burada.. hem evin kendisi hem de manzarası oldukça güzel.. kapıda çocuklar var ve onları kovalamak için koşuşturan zabıta.. telkari satan dükkanları da ziyaret edip alışveriş yaptıktan sonra günü sonlandırmak için otelimize(erdoba konakları-burası için ayrı bir anlatım söz konusu olacak başlığı altında) dönüyoruz..

    otel eski mardin'de olduğundan akşam yemeği sonrasında kesinlikle mardin sokaklarında dolaşmanız gerekir.. akşamı böyle güzel tarihi bir şehir çok az bulunur sanırım.. her sokağında ayrı bir güzellik, ayrı bir tarih dolaşmakta..

    ikinci gün; akşamın ayrı bir güzel olduğu mardin sokaklarını bu sefer de gündüz dolaşmaya başlıyoruz.. sanırım burayı eşşiz yapan en büyük özelliği akşam farklı, gündüz farklı tadlar bırakması.. daha sonra mardin'e çok da uzak olmayan deyrülzafaran manastırını ziyaret ediyoruz.. yoğun ilgi ve kalabalıktan dolayı bir süre bekleme ihtimaliniz yüksek.. manastırın dışarıdan görünüşü bile oldukça güzel.. manastırın tarihi oldukça eski, güneş tapınağı ise tavanının hiç harç ve/veya taşları yapıştırıcı madde kullanılmadığı için korkutuyor insanı.. ama tapınağın yaklaşık 4000 yıllık olduğunu duyunca insanın tüyleri ürperiyor.. zaten manastır da bu tapınak üzerine inşa edilmiş.. metropolit mezarları ise oldukça ilginç.. tur sırasını bekleyenler nedeni ile oldukça hızlı geçiyor burada.. açıkcası daha uzun ve sakin bir zamanda gidip iyice inceleme yapmak ve detaylı bilgi edinmek gerekir.. kasımıye medresesi ise büyüklüğü ve hikayesi ile etkiliyor insanı.. buradaki gezimiz bitiyor ve urfa'ya doğru yola çıkıyoruz.. urfa denilince akla gelen şeyler; balıklı göl ve harran.. bu iki yeri de tur kapsamında gezebiliyoruz.. ilk islam üniversitesi ve harran ulu cami'yi gezi kapsamında görebiliyoruz.. buranın çok yakınında bulunan ve içerisi perşembe pazarı gibi kalabalık olan bir konik kubbeli evleri dolaşıyoruz.. hoş, ulu cami ve üniversite hala çalışmalar yapıldığı için tellerle çevrili vaziyette.. uzaktan bakmakla yetinebiliyoruz.. daha sonrasında konaklamak üzere otele geçiyoruz.. tabii daha gece bitmedi.. sıra gecesi etkinliği ile eğlenilecek, mırra içilecek ve tümüyle acıdan oluşan çiğ köfte yenilecek..

    üçüncü gün; urfa'nın en önemlisi olan balıklı göl ve etrafını gezmekle başlıyoruz güne.. göl, cami, devamında gelen güzelim park seri hareketlerle dolaşılıyor ve her zaman olduğu gibi serbest zaman sunuluyor size.. tabii hanları ve çarşıları da oldukça güzel urfa'nın.. alışveriş için gezilebilecek birçok yer var.. gümrük han çay molası için herkesin tercihi olduğundan epey bir kalabalık.. yine de burada çay ve mırra içebilirsiniz.. oldukça serin bir mekan da üstelik.. buradı gezimiz bitince atatürk barajını seyretmek için yola koyuluyoruz.. buranın en etkili yani.. suyun renkliliği.. bir mavi ve yeşil ancak bu kadar güzel iç içe durabilir.. tabii ki fırat'ın o güzelliği de bambaşka.. gezimizin en etkileyici ikinci yerine doğru hareket ediyoruz.. nemrut dağı.. öncelikle belirtmem gerekir ki; kışın ne giyiyorsanız 2100 metredeki nemrut için yanınıza alın.. mont, atkı, eldiven, bere.. bunları ihmal ettiğiniz an hastalanmaya ve soğuktan donmaya başladığınız andır.. nemrut dağına çıkarken yol üzerinde bulunan; cendere köprüsü, karakuş tümülüsü, arsemia tapınağı geziliyor.. cendere köprüsü fırat nehrine en yakın olduğunuz yer.. üzerinden fıratı seyretmek oldukça keyifli.. köprünün mimarisi de insanı etkiliyor.. bir hatırlatma da nemrut hatırası olarak bir şeyler alacaksanız eğer bunu ya karakuş tümülüsü ya da arsemia tapınağının oralarda yapın.. nemrut dağının oradaki ürünler ile aynı şeyler bulunmakta ama biraz daha ucuz.. uzun bir yolculuk sonrası nemrut dağına çıkıyoruz.. yolun belirli bir kısmını yürüyerek ya da paranıza kıyıp eşek sırtında çıkmanız gerekiyor.. soğuk hakkındaki uyarıları dikkate aldıysanız eğer oldukça keyifli bir gezi olacaktır nemrut.. lakin umursamadıysanız sizin için kesinlikle bir facia.. tepeye çıktığınızda sizi; fortuna, kartal, zeus, antiokhos, herakles, aslan heykelleri karşılamakta.. ilk başta yorgunluk ve yükseklik etkisiyle sersemleseniz de daha sonradan bu güzel heykellere ve etrafınıza hayran kalıyorsunuz.. buraya genellikle gün batımı veya gün doğumu için çıkıyor.. eğer sanşlı iseniz gün batımını bulutların azizliğine uğramadan seyredebilirsiniz.. gün doğunu batıma göre daha soğuk oluyor.. bu nedenle daha sıkı tedbirler almanız gerekir.. burada uzunca bir vakit geçirip bol bol fotograf çektikten sonra otele doğru uzun bir yolculuk başlıyor..

    dördüncü gün: otelimizden ayrılıp, bir kısmı sular altında kalmış halfetiye tekne turu yapmaya gidiyoruz.. sabaha sabah oldukça keyifli bir aktivite oluyor bu.. baraj gölü üzerinde yaklaşık bir saat süren ve o hep gördüğümüz yarısına kadar sular içerisinde olan cami minaresini, rum evlerini ve kaleyi çay keyfi yaparak seyredip geri geliyoruz.. buradan sonra nesli tükenmekte olan kelaynak kuşlarını görmeye gidiyoruz.. daha sonrasında bölgenin en moder şehri olan antep'e doğru yolculuk başlıyor.. antep'de zeugma'dan çıkartılan mozaiklerin bulunduğu gaziantep arkeoloji müzesini geziyoruz. tam olarak yapılış tarihi ve uygarlığı bilinmeyen türkiye'de günümüze kadar ayakta kalan gaziantep kalesi, sonrasında medusa cam eserleri müzesi, bölgenin en çarpıcı özelliğinden olan çarşılar ve sedef atölyesi gezisinden sonra otelimize geçiyoruz.. (antep gezisi bölümünde rahatsız olduğum için tur program kağıdında yazanların aynısı ekledim..)

    beşinci gün: yüzümüz kilise doğru çevirip yine yollara dökülüyoruz.. dünya'da bilinen ilk açık hava heykel atölyesinin bulunduğu yesemek köyünü ziyaret ediyoruz.. burada kısa bir bilgi edinme ve heykelleri gördükten sonra antakya'ya gidiyoruz.. öğlen yemeği için "sveyka restaurant"a gidiyoruz.. atıştırmalık olarak gelen yemekler -ki adlarını unuttum- oldukça leziz.. yemekleri de güzel.. ama en güzeli künefe.. yemek sonrası antakya gezimize abibi neccar camii ile başlıyoruz.. burada "abdo" dayı var.. sizinle uzun uzun sohbet ediyor ama en sonunda çocukları gibi para istiyor.. ondan kurtulduktan sonra, dünya'nın en önemli mozaiklerinin sergilendiği antakya arkeoloji müzesine gidiyoruz.. insanın ağzını açık bırakacak güzellikte mozaikiler bulunmakta burada.. sadece mozaik de değil birçok heykel ile de zenginleştirilmiş bir müze.. lakin buraya giderseniz girişte sol da ayrı bir bölüm var orayı kesinlikle atlamayınız.. içeride istanbul arkeoloji müzesindeki b. iskenderin lahiti gibi bir lahit bulunmakta.. lahitin içerisinden 3 tane mumya çıkartılmış ayrı bir şekilde sergilenmekte.. lahitin işlemeleri oldukça etkileyici.. bu güzelliği kaçırmamanız gerekir.. buradaki turumuz bitince en eski kiliselerden birisi olan saint pierre kilisesine gidiyoruz.. içerisi güzel ve etkileyici fotograflar çekmek isteyen insanlar için biçilmiş kaftan.. eğer ki boş yakalarsanız oldukça güzel kareler elde edebilirsiniz ışığın da katkısıyla.. buradaki gezimiz de bitince harbiye şelalelerine doğru yola çıkıyoruz.. serbest zaman kısıtlı olduğundan bütünüyle gezemiyoruz şelaleleri.. vakit daha çok sabun, eşarp gibi şeyler almakla geçiyor.. zaten şelaleler de çaybahçesi ve lokantalarla örülü olduğundan çok cazip gelmiyor insana.. sonrasında ise bu mükemmmel beş günün sonuna geliyoruz.. adana'ya doğru yola çıkıyoruz.. yol üzerinde iskenderun'dan geçiyoruz eğer yorgunluğa ve uykuya teslim olmadıysanız; yeşil ile denizin ortasında geçişinizi seyredebilirsiniz..

    5 günlük yoğun bir gap turu insanın damağında tadını bırakarak bitiyor.. eğer ki yemeklerinden etkilenmediyseniz bir sonraki sene "halep - şam" turu planları yapmanıza vesile de oluyor.. ama yemekleri sizi etkilemişse bölgeye bir süre uğramak dahi istemeyebilirsiniz..
hesabın var mı? giriş yap