• tam adi: gürbüz ve yavuz evlatlar: erken cumhuriyet'te beden terbiyesi ve spor olan bu kitap, cumhuriyet ilk donemi beden egitimi ve siyasi politikalarini es zamanli ve birbiriyle iliskilendirerek anlatiyor. yazari yigit akin izmir fen lisesi mezunu bir tarihcidir!

    http://www.iletisim.com.tr/…px?kitap_id=40902143712
  • yiğit akın'ın ülkemizde yeterince üzerinde düşünülmemiş bir alanda yaptığı son derece başarılı çalışmanın adı. akın, metninde beden terbiyesi ve spora dönük faaliyetleri bir biyo-politika aracı olarak değerlendiriyor ve rejimin bekasını sağlayacak verimli ve uysal bedenlerin üretim sürecini, spor tarihçiliğimiz içerisinde pek rastlanmayan bir şekilde, sosyal devlet olgusunun gelişim sürecine paralel olarak ele almayı deniyor.

    ''gerek geç dönem osmanlı gerekse erken cumhuriyet döneminde beden terbiyesi ve spordan beklenen nihai gayenin, vatandaşların ortalama sağlık düzeyinin iyileştirilmesi, üretken kapasitelerinin geliştirilmesi ve belirli sosyal ve ahlaki normların yerleştirilmesi'' (s. 221) olduğunu gösteren akın, bu hedeflerin hayata geçiriliş sürecinin ve bu süreçte yaşanan gelişmelerin ve gerilimlerin sadece türkiye'ye özgü olmadığını, modern sosyal devlet mantığının filizlenip yeşerdiği farklı coğrafyalarda da benzer tutum alışların ortaya çıkmış olduğunu vurguluyor ve temel tezlerini, geç osmanlı ve erken cumhuriyet dönemi arasında keskin karşıtlıklar kuran modernist spor tarihi anlatısına muhalif bir eksende kurarak bir ''bütünlük ve devamlılık'' fikrine odaklanıyor.

    yiğit akın, spor tarihçiliği gibi pek çok sıkıntıdan muzdarip bir alanda yaptığı bu çalışmada argümanlarını savunurken beden terbiyesi ve spora ilişkin gelişmelerin ortaya çıkışını ve evrimini; kronolojik bir metinselleştirme işlemi üzerinden değil, sosyo kültürel bir arka plana ve ülkemizdeki yerleşik spor tarihi yaklaşımlarına bir alternatif getirebilme umuduna yaslanarak ortaya koymaya çalışıyor ve iyi de yapıyor. zira karşımızda türkiye'de pek de üzerine gidilmemiş bir alan üzerinden yapılmış etkin bir biyo-politik okuma var. bu biyo-politik okuma bize ilk elde modern egemenliğin türkiye'deki işleyiş mantığına ilişkin yeni açılımlar sağlıyor. bu bağlamda metin içinde kullanılan ve aşiret şeflerinin çocuklarını eğitmek ve bu yolla doğu'daki aşiretlerin sultan'a bağlılıklarını sağlamak amacıyla 1892'de kurulmuş olan aşiret mektepleri'nin programındaki ayak talimi derslerinden (s. 51), vilayetlerin bütçelerinden spora ayıracakları ödenekteki kriterin, bu vilayetlerin askeri bakımdan sahip oldukları stratejik öneme endeksli olduğu 1930'lu yılların militarize olmuş beden terbiyesi ve spor anlayışına (s. 154), oradan da kırsal bölgelerden devşirilen işçilerin sosyalizasyonu ve verimliliğine yönelik bir program olarak fabrikalarda açılan spor alanlarına uzanan (s. 183) pekçok örnek bize modern yönetim tekniklerinin ve tahakküm stratejilerinin türkiye özelinde işleyişine ilişkin etkileyici bir çerçeve sunuyor.

    sözünü ettiğimiz örnekler hem türkiye idman cemiyetleri ittifakı'ndan futbol federasyonu'na dek türk sporunun katettiği ya da edemediği(!) kurumsal ve mevzuata ilişkin yolun kritik dönemeçlerine ışık tutuyor hem de türk modernleşmesi sürecinde toplumsal cinsiyet rollerinin kurgulanışı, milliyetçilik ve militarizm, resmi ideolojinin biçimlenişi gibi konuların bugüne kadar çorak kalmış bir alandan gelen taze bir bakışla yeniden okunmasına imkan veriyor.

    nihayetinde ister sağlıklı bir nesil akışı sağlamak ve kuvvetli bir topyekün savaş malzemesi yaratmak için, ister derinlikli bir ulus-devlet harcı kotarmak ve müreffeh vatandaşlardan oluşan sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış bir kitle rüyasını hakikate çevirmek için olsun, erken cumhuriyet dönemindeki beden terbiyesi ve spor politikalarının temel gayesi olan ''gürbüz ve yavuz evlatlar''ın ''üretim'' serüveninin, beden ve siyaset ilişkisini bu topraklar üzerinden okumak ve enine boyuna düşünmek için anlamlı bir vasat olduğu söylenebilir. deleuze ve guattari'nin makinelerinin, foucault'nun disiplin pratiklerinin veya bourdieu'nun habitus'unun bizi anlamaya davet ettiği beden ile siyaset arasındaki dansın kutsallığı, yaşadığımız zamanların ruhunu anlayabilmek için üzerinde düşünülmesi her bakımdan elzem gözüken tuhaf bir çekiciliğe sahiptir ve bu tuhaf çekiciliğin tekinsiz evrenine kendi öykümüz üzerinden gerçekleştireceğimiz bir ziyaret için ''gürbüz ve yavuz evlatlar'' küçük ama önemli bir başlangıç olabilir. iyi bir kitap bu gerçekten de...
  • kitap orhan seyfi(orhon) spor marşı'yla başlar:
    " gül, oyna, koş!
    spor ne hoş!
    golf, eskrim, tenis, hokey
    hep aynı şey!
    hepsinde maksat birdir:
    sağlam vücut, sağlam fikir!
    unutma ki, genç sporcu:
    senin için meslek borcu,
    tehlikeden hiç yılmamak,
    doğruluktan hiç ayrılmamak,
    mert olmaktır...sende eğer
    varsa böyle meziyetler;
    seni bütün bir memleket;
    büyük, küçük bütün millet;
    bey, efendi, ağa, paşa;
    alkışlarız hep: şa!...şa!...şa!..."

    hadi hokey'i kafiyeyi uydurmak için söyledin, eskrime de kılıçla, yatağanla arası iyi olan bir millet olarak eyvallah, ancak golf ve tenis ne iş?
    30'ların türkiyesi'nde (şiir 1933 tarihlidir) golf ve tenis...
    sanırım garbiyatçı fantezi olmayanı var gibi göstererek, aynı anda hem batılı hem de milli olmayı sadece ideoloji ya da zor kullanarak değil bu tür pratikler üzerinden kurmayı denedi. içinde yaşanılan somut gerçeklikle garbiyatçı fantezi arasındaki derin yarık ise bir an önce batılılaşmayı arzulamakla ikame edildi.

    sonuç ise avrupa'nın en düşük tempolu futbolunun oynandığı ligimizi paralı izlemek, avrupa'nın en kaliteli liglerini ise parasız izlemek oldu.
    tenis denilince de hülya avşar, golf denilince orman arazisini yağmalayarak golf sahası açmak akla geldi.
    eskrimi siz bulun, reca ederim hokey konusunu hiç açmayalım, bon pour l orient monşer.
  • cumhuriyet yönetiminin bedenen sağlıklı bireyler yetiştirmek için yaptığı çalışmaları anlatmaktadır. spor, devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak kullanılmış, türk milleti beden eğitimi ile sağlıklı, disiplinli ve uzun ömürlü hale getirilmeye çalışılmış, bu sayede savaşa hazır bir nesil yetiştirilmeye özen gösterilmiş, nihayetinde militarist bir toplum oluşturulmak istenmiş ve sair. kitap bu tür mevzulardan bahsetmekte. (bkz: her türk asker doğar)

    keşke bu politika tutsaymış da herkes sporcu olsaymış. millet kahvelerde pişpirik oynayana, dedikodu yapıp akşama kadar boş muhabbetlerle vakit geçirene ve uyuşuk uyuşuk pinekleyene kadar bir sportif faaliyet içinde olsaymış.

    kitabı bir yana bırakıp günümüze dönersek, gürbüz ve yavuz evlatların öyle her topluluktan pek sık çıkmayan evlatlar olduğunu da bilmek gerekir. hani bir laf vardır, katran kaynamakla olur mu şeker, cinsini siktiğim cinsine çeker. işte o hesap kimisinden tosbağa çıkar, içinde yetiştiği halkı şiddet ve kanla terbiye eder, kanını emer, pireli bedenini ve yağlı göbeğini kaşır durur, sonra bordo bereliler tarafından paket yapılıp ait olduğu yere konur.

    kimisinin de kuyruk acılı nefreti diline vurur, kimliğine sinmiş ezik üslup ile herdem aynı şeyleri tekrar eder durur. geviş getirir, kendince bahtiyar olur.

    nihayetinde it ürür, türkiye cumhuriyeti yürür!
  • bir saatten önce boşalmayan erkeklerin peşinde düşe kalka maskaraya dönüşmüş abazan bir homofobik zihniyetin, kıllı dübüründen yaptığı çıkarımlarla değerlendirdiği kitap.*
  • karşı devrim uğraşındaki memleket figürlerinin başı ezildikten sonra sahipsiz kalacak nur yüzlü gençliğimiz kendini kedere vurmasın diye, hazırladığım sportif proje kapsamında faydalanmayı umduğum kitap. siparişini verdim, bekliyorum.

    bu bağlamda cumhuriyet rejiminin kanatlandıracağı ve hız rekorlarını kırdıracağı silencer'i maraton, feyerabend'i 4x100 engelli, orhan perver floydian'ı 100 metre branşında değerlendirmeyi, at avrat braveheart'ı ise malzemecileri olarak yetiştirmeyi düşünüyorum. o biliyorsunuz normalde sözlükte takılmaz ama ne zaman ateşli bir tartışma olsa hemen üç dakka sonra ilgili başlığa damlar. (orhan'ı 100 metre branşına bilerek yerleştirdim. türkiye cumhuriyeti haşmetli günlerine kavuştuğunda kendisinin çok süratleneceğini biliyorum çünkü).

    böylece sözlüğümüz de çakı gibi militer bir yazar kadrosuna sahip olacak, veritabanımız dosta güven, düşmana korku salacaktır.
hesabın var mı? giriş yap