• çemberimde gül oya'nın altıncı bölümü. mehmet'in göz altına alınmasını anlatıyor yurdanur...

    feriha soruyor

    - biraz abartmamış mısınız anne? yani babam ölmüş gibi davranmışsınız! bir şekilde kurtulacak oradan.

    yurdanur(gülümseyerek)

    - çocuk! o zamanlar hapse girmek ne demekti biliyor musun? hele fikir suçlusuysan. insanların küçücük yerlerde yok olup kayıplara karıştığı günlerdi onlar. isteseler bir kibrit kutusunun içinde bile yok edebilirlerdi seni!

    feriha şaşırır

    - nasıl yani!?

    yurdanur - hokus pokus!...

    ...sihirli sözcükleri söylemek çok kolaydı, oysa geri getirecek sözcükleri herkes unutmuştu.

    ve can alıcı cümle gelir yurdanur'dan

    - gözaltında kaybolmak! hem de gözaltında... edebiyat fakültesi mezunuyum ama bunun anlamını bilmiyorum. gözün gördüğü bir şey nasıl kaybolur!? türkçenin azizliği mi acaba?

    tanım: korunan(!), tutulan, gözlenen bir şeyin kaybolması. kulağa ne kadar aşina geliyor ilk duyuşta bu durum. ne kadar kanıksanmış. oysa ne kadar ironik, saçma. yurdanur'un dediği gibi türkçenin azizliği belki de...

    ya da türkiye'nin azizliği.

    son olarak küçücük bir bakınız. aşağıda, gözaltında. kaybolmadan okunması dileğiyle...

    *
  • gözaltına alınıp ardından kayıplara karışmak, belki cesetin bulunabilmesi eylemi. edilgen çatılı bir eylemdir aslen, kökü gözaltında kaybetmekten türer.
  • konuyla ilgili en güzel tanımlamalardan biri çemberimde gül oya'da yapılmış olan eylem.

    -gözaltında kaybolmak... gözün gördüğü bir şey nasıl kaybolur? türkçe'nin azizliği mi yoksa?
  • ironiktir ve ayrıca düşündürücüdür de.
  • (bkz: hasan ocak)
  • adı kayıp demişti adnan yücel o kayıplar için. insanlar kaybolurken gözaltılarda bir çocuğa hesap vermek zordur. o çocuklar ki en masum duygularla sorarken yerlerini abilerinin, ablalalarının, annelerinin yahut babalarının o çocuklara hesap vermek zordur. o vakit hiçbir kıyıya varmaz hiçbir deniz...

    çocuktum, hesap vermediler bana, hesap verin dedim, hesap vermediler. büyüdüm, hesap vermeyenleri unuttum, neyin hesabını sorduğumu da. aklımda kalan sadece "ne oldu fuat'a?" sorusuydu. sahi ne olmuştu fuat'a? fuat ölmüştü, öldürülmüştü. gözaltında ölmediyse de bir gece evi kurşunlandı ve yanındaki arkadaşlarıyla birlikte öldü...fuat sadece uzaktan bir akrabaydı, ama ölürken ardı sıra bıraktıkları için fuat artık sadece bir akraba değildi...

    dedim ya çocuklara hesap vermek zordur, anaların bağrı yanar ama diğer çocukları için susarlar. bu yüzden nice cumartesi annesi sustular nice zaman. kaybettiklerinin hesabını sorarken yeni çocuklar kaybetmemek adına sustular bir vakit. bir çocuğu susturamazlar ama. çünkü çocuksan eğer kaybedecek bir şeyin yoktur ve zaten kaybedecek bir şeyinin olup olmadığını sorgulamazsın. zaten kaybetmek fiili sözkonusu dahi değildir. hesap sormayı çok masum bir şey olarak görürsün çünkü...

    ne olmuştu fuat'a? fuat ölüp gitmişti. sonra metin göktepe ölürken bir dirhem büyümüşlüğümüz vardı, yakalarımızda metin göktepe'nin siyah beyaz fotokopili resmi solarken, yürüdük yollar boyu, sadece yürüdük bir vakit, sonra yorulduk. çocukken yorulmuyorduk ki...yorulmayan tek ses o sırada metin göktepe'nin annesinin sesiydi, ki ciğeri yanan bir annenin sesi yorulmaz...avazı yankı bulur gökkubede. ağıtların notalı vuruşları eşliğinde yürüdük çok kez. çok ölüm eşliğinde çok gözaltı yedi yanımızdakiler...

    gözaltında nice kayıplar verdik, can dündar bir kitabında sibel yalçın'dan bahsederken şöyle diyordu;

    "dünyanın en genç mezarlığı bizim"

    dünyanın en genç mezarlığında gözaltında kaybolanların "adı karanfil ki suçu rengidir"...

    "orman yok olursa diyor bir çocuk
    ağaç kaybolursa
    ne derim benden sonraki çocuklara
    insanlar kaybolurken gözaltılarda
    dalından koparılan tomurcuk
    ey çocuk
    nasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara"
  • (bkz: sadece birkaç saatliğine)

    "...
    soruyorum size
    nasıl oluyor da
    bir babanın en büyük sevinci
    bir ananın en büyük sevinci
    onların
    onların hala işkence ettiklerini
    öğrenmek oluyor
    oğullarına?

    demek ki
    hala yaşıyor
    beş ay sonra
    ve en büyük umudumuz
    gelecek yıl
    sekiz ay sonra
    ona hala işkence edildiğini düşünmek
    kim bilir belki de sağdır yaşıyordur
    ölmemiştir diyebilmek
    ..."

    john berger
hesabın var mı? giriş yap