• turgut uyar'ın en munis, böyle ne bileyim... en yalvaç şiiridir bana göre. gök, bulut, su...
    durup dururken akla gelebilir dizeleri. insan bu şiiri okuduğunda ezberlenmemesi gerekecek kadar özel olduğunu fark ediyor. hani diyor ki o insan neredeyse, bu şiir burada kenarda kalsın, birkaç yıl sonra tekrar okuyayım. birkaç birkaç yıl sonra bir daha, daha birkaç yıl sonra da okurum. belki o zaman daha güzel anlarım, benim böyle neyim var...

    senin bardağına koyduğum su
    o suyun rengi başkadır
    tut ki iğdır düzlerinde bir çadır
    sivas yöresinden bir ölüm
    ya da kaçak bir bitlis cigarası
    çünkü o göğün ve bulutun
    birlikte uykusudur

    seni ilk haziranda görmüştüm
    şapka giymemiştin çünkü yazdı
    zaten hiç giymezdin belki de
    kimin dünyayı görecek hali vardı oysa
    sokaklar mavilik demetleri şunlar bunlar
    şunlar bunlar diyorsam unutulmaz şeylerdi ha
    örneğin çiçekti her şeyin ilk yarısı
    ellerim ceplerime gitti durup dururken
    yani herkesin aşk aşk dediği buysa

    şarkı bile söyleyebilirdim bir tavanarasında
    çocuk gözlerindeki şaşkınlığı tadarak
    yani ancak günlerce koşarsam duyabilirdim
    aramızda ne varsa
    kıyıya bile inerdim anlıyor musun bir cuma günü
    kıyıya inmeden hiç alışkın olmadan
    bütün kurda kuşa börtü böceğe bir bir bakarak
    şimdi senin bardağına koyduğum su var ya
    bu suyun rengi başkadır

    ben ne soğuk demirciyim ne terzi kalfası
    ne marangoz ne bir gemi tayfası
    istedim olamadım o başka
    yani ne bulut ne gök ne çadır ve ölüm
    ellerimin rengi biraz kırmızı da
    galiba ondan
  • bu şiirde tarifi ancak kendi sözcükleriyle yapılabilecek bir sihir gezinip durur. gezinir, çünkü her okunuşunda farklı bir dizesinde gözlerinizi açarsınız, sihir karşınızdadır. şaşırırsınız her okuyuşunuzda. daha az okumak istersiniz. yıllar sonra okumak istersiniz bir daha. eskimesin istersiniz.
    şiir bittiğinde, içinizden bir şeyleri de beraber götürür. bir şeyleri de getirir. suların çekilmesi gibi. götürdüklerinin yanında bıraktıkları, ortaya çıkardıkları da vardır.

    sizi hiç sevmeyeceğini bildiğiniz halde en yabancı duygularla aşık olduğunuz o kadın veya adam girer düşüncelerinize uzun saçları ve bulutlu bakışlarıyla...

    seni ilk haziranda görmüştüm
    şapka giymemiştin çünkü yazdı

    onu ilk ne zaman gördüğünüzü düşünürsünüz. ilk haziran'da görmüş olmak istersiniz. bu düşüncenin sonunda anlarsınız, tıpkı şiirdeki gibi... "sokaklar mavilik demetleri şunlar bunlar"... bu kadar zor işte!
    yıllar sonra zarfını açmaya cesaret ettiğiniz bir veda mektubunu okur gibi tutarsınız bu sayfayı. elinizden kayıp düşecektir birazdan. çünkü şiir bitecektir. ve o sayfa, o kitap elinizden kayıp düşecektir masaya.
    şiir bitecek. siz kalacaksınız. şiir bitecek ve o hala orada duruyor olacak. uzun saçları ve güneşli gözleriyle.
  • birden aklıma düştü, düşürdüler..
    elimde büyük saat karıştırıyorum sayfaları gök, bulut, su.. gök, bulutsu..gökbulut, su diyerek..
    buradan okumak işime gelmiyor bi yandan. içindekilere bakıyorum sayfa 554 .. sayfaları karıştırıyorum tekrar.
    ayıraç olması gereken yerde!.. sayfa 554.. "yani herkesin aşk aşk dediği buysa"
    düşlerinize giren o kadın ya da o adamla aranızdakiler her neyse işte
    bir şiiri anlatmayı -istedim anlatamadım o başka-..
    bitmesin diye o şiir.. o kitap kayıp düşmesin diye elimden bölüm bölüm okudum hep..

    şarkı bile söyleyebilirdim bir tavanarasında
    çocuk gözlerindeki şaşkınlığı tadarak
    yani ancak günlerce koşarsam duyabilirdim
    aramızda ne varsa.
    kıyıya bile inerdim anlıyor musun bir cuma günü
    kıyıya inmeye hiç alışkın olmadan

    ayracı yerinden oynatmadan..
  • en naif şiiridir turgut uyar'ın. sanki, okusan boğazında düğümlenecek, dokunsan kaybolacak, paylaşsan kırılacak gibi..
    aşkın rengidir*. öyledir; gök, bulut, su. daha ötesi var mı?
  • yağmur yağışının oluşması için gerekli olan kombinasyon.
hesabın var mı? giriş yap